biz ki aynı yaradan akan iki hasrettik
aynı yıldıza aynı anda bakan
verilmiş iki sözden daha duru
biz ki ters akan sularda
birbirini seven iki hayaldik
gelme ecel gözlerim açık kalır
gazel döker ömrüm bağı
lal olur dilim dudağım
kolum kanadım kırılır
gün batımında kızıllar giymiş bir akşam
ve son nefesim
kemanları inleyen hasretlerin ahıdır
güneş batar
elleri koynunda bir vebal kalır ufukta
sonrası bir dağın en karanlık ardı
sonrası başında kara haberlerden bir efkâr
ölüm vız gelir yar
eşini yitirmiş bir turnanın
gökleri tutan ahı kadar
derindir yarası ve oluğundan hüznün
dört mevsim sıla hasreti akar
biz ki elleri işte sevdik sevgiliyi
yüreği ateşte sevdik
biz ki ölümü alnından öpüp
aşka gönül verdik
biz yar yoluna
kırmızı halılar gibi serildik
sözümüz söz
sönmeyecek gözlerimizde
bir dağın öbür dağa
kuşların kanatlarında kalmış hasreti
gözleri dört mevsim yollara bakanın
dertli söyler türküleri
batan güneş kadar hüzünlü
kayan yıldız kadar asi
denizler kadar mavi
aşk kadar siyasidir kederleri
nehirler ki sözü açık
özü yirmi dört ayar
altından bir çağa düşürmüştür gönlünü
sevmek ki damlada deniz
sevilmek ki denizde damladır
ne aşkın gözü kördür
ne de aşk
onu hak etmeyenlerin gözüne görünür
aşka gönül verenin
açılır gözünün perdeleri
dokunup sazın teline
ummanlarda çalkalanır hasretleri
en dalgalı fırtınalarda
kuğular yüzdürür
varır menzile gemiler
halaya durur kavuşmak
coşar altın çağın mendilleri
kıyıda dalgalar
havada kanatları martıların
oysa sizi ne çok sevmiştim
en umulmadık anda
ağrıdan çatlarken başım
ıslak bir mendilin okşadığı
ellerinize sığınmıştım