eskiden
zaman güveli hücrelerini ayıklar
sedef kakmalı gömleğin içinde
mahzen serseri sarhoşluğun küfründe
tozlanan ne varsa şarap aromalı damakta
merak bu ya, eller tekinsiz gezinir düş bağırda
ah eskidendi böbürlenen sevdaların inceliği
örselenen suyun sesi sancılı kıvranır
uzun susar / karlı, buzlu sevda ırmağında
kimine kuru yüz / kimine eski bir tutku
akıp gider deniz yatağına
anlamaz insan insanı. / ölen dil, çürüyen zamansa
“Kök Tengri duası ‘ıduk’ tin’in suyunda “
kusurlu çağın enkazında acının cansız bedeni
dünya bu / ağır gelir ateş topa dönen yürek
sabır kökünü arar derinliğini yitiren nefeste
öyle bir geçmiş zaman ki ahraz mı ahraz
say ki senden kopan parçaların toplamıyım
senden fazla kendimden eksiğim
kimi eksildi, kimi incelip kırıldı
eskiyen / şimdiden önceydi
günbatımı uğradı odamın eskiyen yüzüne
sonra, uzun bir sonra / bugündü, bir çok şey eskimişti
NİLÜFER UÇAR