Alnımın ürpertili uçuk ağrısından
Havalanan kuşların sesi,
İçimdeki suya damlayan bulut,
Düşlerimi demleyen hüznün
İnce belli zamana akması,
Başımı her yukarı kaldırdığımda
Bir yaprak düşüyor…
Olamadıklarımıza tutsağız,
Göğermiş zeytin dalı sevdalar ve
Gerçeği parçalayan ayna bilir,
Dert üzre insan, aşk üzre ayrılık,
Kurşunum hep sürülü namluda…
Söylendiği yerde kalmıyor söz
Yürüyor hep yürüyor,
Kapatıyor derin maviliğini göğün,
Uykusuzluğun aklına giren
Rüyâya soydurana dek kendini…
Dilinde çiviler büyüten sokaklar
Ağız değiştiren günlere gebe,
Boynu bükük gülümsemenin
Dudaklarını kanatan çocuklar
Korkuyu yüklerken ayva tüylerine
Nasıl ölüneceğini öğretiyor
Göğü tutan sıtmanın titremesini
Teyelleyen evlere…