esti bir güz yeli
kırıldı kanatlarım
çok uluslu bir yangındı sevgilim
ağız dolusu öptüm gül yerini
metal lavlarda kaldı dudaklarım
büyük fırtınaların dağıydı efkarım
ve her kırığından kan damlayan
devrilmiş bir çınardı yaşadığım
çok uluslu kırdılar kolumu kanadımı
ben çok uluslu ağladım
ve bıçaklar ağzında
kimsesiz bir kederdi yalnızlığım
çimenlerini keder yelinin ırgaladığı
beni gün batımının kızıllığıyla vurdular
yüzünü ayın on dördünde bulduğum
gecenin mehtabıyla sardılar yaramı
en dertli yerimdi sularda şavkı
yinede söndürmedi yangın yerimi
kırılmış bir daldan akan gözyaşları
sen sılada dalsız bir güldün
ben gurbette gülsüz bir dal
her ırmağını bir çölün yuttuğu
suya hasret balıklar ağzıydım
yemen türküsü kadar dertliydi sevmek de
sevilmek gamalı haçlarla dağlıydı
yılanlar çıyanlar bir olmuştu
bir olmuştu akrebi anofeli
her parçası bir diyarda
alın teri ölüp ölüp diriliyordu
para sınır tanımıyordu
sınır tanımıyordu derdi çilesi
dertlisi çilelisi
toplama kamplarında
kendi suyunu ılıtıyordu