kayayı eleyip, suyu beleyen kadınlar
topraklarca doğurgan
güneş kadar güçlü
yaprakça zengindiler
düşleri kararmadan
bin bir renkli çiçeği, hem arısı
hem de dünyanın yarısı onlar
çelikten göğüslerinde ipeklenirdi an
kimi zaman bir dala kuş olup
kimi de bir taş kalbe eş olan
açlığı ekmeğe değildi onların
toplayıp saçlarını
terleriyle yıkarlardı dünyayı, amma
her seferinde yenilgileri yüreklerineydi
yarasını iyi saklayandı en kahraman
insan eriten bu çağda
kuşların da gidecek yeri var
usta elleriyle
dünyayı çiçekleyen kadınlara
uğramaz
başakları dolduran rüzgar
sevgi diye sarıldıkları zehirli sarmaşıktı
bu yüzden ömürleri kelebeğinki kadar…