bir saatim vardı önceden
ince topuklu, gül kurusu renginde üstelik.
sol koluma büyük gelirdi kordonu.
çocuğum, derdi annem
benden daha iyi yaşamalı.
alı al, moru mor sokak satıcıları
çığlık çığlığa kozmoz.
biz büyürken kuşluk uykularımızda asude
akıp gidermiş meğer parmaklarımızın ucundan
o küçücük dünya.
akrep, on ikiyi
tam da alnının ortasından, henüz vurmamıştı.
göl kenarlarındaki karacalar ürkek,
suya inen ay ışığı iyimserdi.
tutardı avuç içlerimizden güneye giden kuşlar sevgiyle.
dut ağacından yapılmış bir bebek ağlamazdı,
yine de sallanmak isterdi
kısacık saçları eşkıya kızın, suskulu ayaklarında.
ninnilerini göğün gümüş oymalı kapısına asarak.
ebem kuşağı, sardunyalar, bir de akşam sefaları…
güneş sıcacık bu mevsim.
ısıtıyor yaşayan ya da ölmüş ne varsa.
umut etmek, yurdundan uzak bir ana kara…