OT dergisi 2024 Mayıs’ındaki 132. sayısında çok değerli bir anma yapmış. Arka kapağının tamamında ARKADAŞ ZEKAİ ÖZGER’in renkli bir fotoğrafına ve Ahmet Kaya’nın besteleyip seslendirdiği “Pencere” şiirine yer vermiş. Ayrıca yazar Sıddık Akbayır’ın Arkadaş’la ilgili yazısına iki tam sayfada yer vermiş. Bu incelikleri ve değerbilirlikleri için Ot Dergisini ve sayın Sıddık Akbayır’ı alkışlıyorum.
Sayın Sadık Akbayır’ın yazısını beğendim ancak birkaç hatasından söz etmeyi Arkadaş’ın yaşayan, sayıları çok azalmış olan dostlarından biri olarak tarihe not düşmek adına bir görev biliyorum. Ne yazık ki yaşamım boyunca pek çok platformda, söyleşide, yazıda, belgeselde kasıtlı ya da bilmeden yapılan hataları düzeltmeye çalıştım. Bu yazıda da benzer hatalar yapıldığına göre demek ki yeterince başarılı olamamışım.
İlk tümcesindeki “karanlık bir ölümle giden” yargısı yanlış. Arkadaş’ın ölümünde hiçbir karanlık nokta yoktur. 28 Mayıs gecesi saat 23 sıralarında kenarında korkuluk ya da duvar bulunmayan patika gibi toprak kaldırımdan kod farkı olan bir kamu kurumu misafirhanesinin toprak zeminine yaklaşık 3 metreden düşmüştür. Gören olmadığı için yaklaşık 8 saat orada kalmış sabah güvenlik görevlisi fark etmiş Numune Hastanesine ambulansla götürülmüş. Yazıdaki “6 Mayısta Numune Hastanesine götürüldüğünde yüzü tanınmayacak derecede dağılmıştır.” sözü iki yönden hatalıdır. Hastaneye 29 Mayıs sabahı götürüldüğünde yalnızca dizlerinde düşmeden dolayı hafif bir yaralanmanın dışında bedeninin hiçbir yerinde hiçbir yara yoktur. Kimliğini yanına almadığı ve aynı hastanede görevli Mehmet Kamaral’a çok benzediği için o sanılmış tüm polis, hastane, adli tıp kayıtlarına bu adla geçmiş. Bu nedenle eniştesi Ramiz Bilgili’nin karakol, hastane vb yerlerdeki aramalarında Arkadaş bulunamamış. Komada 7 gün kaldıktan sonra vefat edince Mehmet Kamaral’ın yakınlarına cenaze törenine katılmaları için haber verildiğinde Mehmet Kamaral telefonda sağ olduğunu söyleyince onunla ilgilenen anası, babası hastaneden ayrılmışlar. Can dostum Arkadaş’ım morgda sahipsiz kalmış. Eniştesi Ramiz Bilgili Arkadaş’ı 11 gün arayıp bulamayınca morgları aramaya başladıklarında onu bulmuşlar. 9 Mayıs’ta toprağa verilmiş.
Arkadaş’ın düşmesi, komada hastaneye götürülmesi, başkasına benzetilmesi, ölünce ona benzeyen kişinin ortaya çıkması, morgda sahipsiz kalması, bulunması biçiminde gelişen üzücü olayları ben en yakınlarından dinleyip ilk kez yazdım. Bu yazım Yeni Ortam gazetesinde 5 Ağustos 1973 tarihinde yayımlandı. Buradan da Tekin Sönmez, sahibi bulunduğu Nadas Yayınlarından Şubat 1974’te 2000 adet “ŞİİRLER” adıyla yayımladığı kitaba bu yazımı, İsmail Uyar’ın yazısını ve Arkadaş’ın ona gönderdiği iki mektubu koydu.
OT’taki yazıyla ilgili düzeltmeleri hangi sıfatla, tanıklıklarla ve bağlantılarla yapmakta olduğumu konunun daha iyi anlaşılması için kısaca yapacağım. Arkadaş Z. Özger’le arkadaşlığım son 6 yılında pek çok kereler birlikte saatler, günler geçirmemle, Soyut, Yordam, Yansıma dergilerinde birlikte yazı ve şiirlerimizi yayınlıyor olmakla oluşmuştu. Konya Eğitim Enstitüsü öğrenci derneği yönetim kurulu üyesi olarak 1967-1970 arası Ankara’ya sık sık geldiğimde, Yordam dergisini çıkaran eleştirmen, yazar Hüseyin Cöntürk’ün evinde konusu önceden belirlenmiş aylık toplantılarından bazılarına katıldığımda, Ordu’daki öğretmenliğim sırasında her Ankara’ya gelişimde Arkadaş’la görüşüyorduk. Arkadaş’la bu ilişkimi ve yaz tatilinde Ankara’ya uğrayacağımı bilen Tekin Sönmez onun vefatından hemen sonra şiirlerini kitaplaştırmak amacıyla, onun adına ailesine gitmemi, evindeki şiir, yazı, mektupları ailesinden alıp ona göndermemi rica etmişti. Ben de Ordu’dan İzmir’deki evime giderken her zaman yaptığım gibi Ankara’ya uğrayıp Arkadaş’ın son zamanlarında birlikte yaşadığı baba evine mayıs ayı sonunda gittim. Yas evinde (aklımda kaldığı kadarıyla) babası Ali Bey, annesi Fahriye Hanım, kız kardeşi Şükran Tekin, diğer kız kardeşi ve eşi Ramiz Bilgili’nin içinde bulunduğu acılı aileye bu isteğimizi uygun bir dille belirttim. Onlar da bana ve Tekin Sönmez’e güvenip evdeki tüm “edebi terekesini” (geride bıraktığı yazın ürünlerini) yani elle ya da daktiloyla yazılmış şiirlerini, yazılarını, mektuplarını gazete ve dergilerden kestiği kupürlerini bir sofra bezine koyup düğümleyip verdiler. Arkadaş’ın hüzünlü ölümüyle ilgili bilgileri anlatan eniştesi Ramiz Bilgili, ayrıca kısa notlarla bu durumu anlatan bir kağıdı da bana verdi. Bu dokümanları İzmir’de gözden geçirdim okudum. Birkaç mektubu, Arkadaş’a gönderen dostlarım Hüseyin Peker ve Cavit Kürnek’e verdim. Elli yıldır hiç değilse diğer mektupları göndermeseydim diye hayıflanırım. (O yıllarda şiir ve yazıların fotokopi kopyalarını alma olanağı da yoktu.) Çünkü bu onlarca mektubu Tekin Sönmez kitaba koyamazdı, 12 Mart baskıcı rejiminin mahkumiyet kararlarından bunalıp yurt dışına kaçarken ne yazık ki kendi kitapları, yazıları, dosyalarıyla birlikte Arkadaş’ın edebi terekesini de yanında götüremedi hepsi yitip gitti.
OT’daki yazıda şair, yazar dostum İsmail Uyaroğlu’nun “Yeni a” dergisinin Ağustos 1973 sayısında yayımlanan Arkadaş Z. Özger’in şiirleri, şiir anlayışı ve edebi kişiliğiyle ilgili çok değerli yazısından söz edilirken eksik, yanlış, abartılı birkaç nokta var. Şöyle ki: Uyaroğlu yazısında dergilerde o zamana dek yayımlanan 30 kadar şiirin yaklaşık 25’ine değinir, alıntılar yapar ancak iddia edildiği gibi tüm şiirlerin hangi dergide hangi tarihte ya da sayıda olduğu sözü hatalıdır. Bu şiirlerin yaklaşık onunda dergi, sayı ve zaman bilgisi vardır. Bu yazının “Sevdadır” adıyla Mayıs Yayınlarından 6 baskı yapılan metinler arasında olmadığı iddia edildiği gibi değildir. Bendeki 6. Baskısında bu yazı var. Önceki baskılarında da olduğunu sanıyorum çünkü yazının sonunda 1984 (yani ilk baskının) tarihi var. Bu konuda serzenişte bulunması gereken benim. Çünkü “Şiirler” kitabında yer alan Arkadaş’ın nasıl. Nerede, düştüğünü, bulunup komada hastaneye götürülüşünü, oradaki başkasının adıyla kayıtlara girişini, vefatını, otopsi sonucunu, morgda kimsesiz, adsız, sahipsiz kalışını ve defnedilişini çok ayrıntılı anlattığım yazı Mayıs Yayınlarının “Sevdadır” kitabına konulmadı. Yayınevi sahibi Suat Çelebi’ye bu yazıyı verip diğer baskılarında konulmasını söylediğim halde 5 baskıda da konulmadı. Benden özür bile dilenmedi. Uyaroğlu’nun yanı sıra “Şiirler” kitabının hazırlanmasında yayımlanmamış yaklaşık on şiiri de ailesinden alıp Tekin Sönmez’e gönderdiğim için benim de katkım var. Bu konu hep göz ardı edildiği için yazın tarihine not düşmek amacıyla yazdım. Uyaroğlu “Şiirler” adlı kitaptaki yazısının ikinci paragrafında “Arkadaş Z. Özger’den söz ediyorum: Nasıl öldüğü belli değil. 9 Mayıs sabahı sokakta ölü olarak bulunmuş. Otopside ‘beyin kanaması’ diye rapor verilmiş. Karanlık bir ölüm.” tümcelerinde birçok yanlış var: 1-) Nasıl öldüğü belli. 2-) 9 Mayıs’ta, sokakta, ölü değil 29 Nisan’da bir kamu kurumu misafirhanesini bahçesinde baygın olarak bulundu. 3-) Ölümü karanlık değil. Arkadaş’ın ölümünden önceki ve sonraki 11 günde yaşananları olduğu gibi, çarpıtmadan yazdığım halde Tekin Sönmez, Arkadaş’ı yüceltmek amacıyla ya da başka nedenlerden kitabının arkasında şu tümcelerle takdim etmişti: “Ölüm sebebinin beyin kanaması sonucu olduğu, bununsa 12 Mart öncesi S.B.F. Baskını sırasında ve bunun ardından yediği ağır darbelerle sonradan ortaya çıktığını, yakın çevreleri ve ailesi açıklamış bulunuyor.” Ailesi bana böyle bir açıklama yapmadı. Ailesinin ve kendisinin telefonu olmadığı, kendisi İstanbul’dan Arkadaş’ın Ankara’daki ailesiyle ilgi kurmayı benden istediğinden ailesinin böyle bir açıklamayı ona yapmış olabileceğine ihtimal vermiyorum. S.B.F. işgalini bitirirken polisin koridor oluşturup Arkadaş ve diğer öğrencileri çok ağır bir biçimde dövdüğü için bu durum 2 yıldan çok bir zaman sonra düştüğünde beyin sarsıntısı ve kanamasına neden olmuş olabileceği çok güç bir olasılıktır ama belki olmuştur. Bunu bilmemiz mümkün değildir. Değerli iki dostumun İsmail Uyaroğlu ve Tekin Sönmez’in bu sözleri, Arkadaş’ın ölümüyle ilgili çok farklı şehir efsanelerinin uydurulmasına kaynaklık etmiş olabilir. Bu söylentileri çürüten birçok konuşma yaptım, yazılar yazdım. Arkadaş Z. Özger’le ilgili bu konuşma metinlerimi ve yazılarımı yakın bir zamanda çıkacak anı kitabıma koyacağım. İlgilenenlerin bu yazılarımı okumalarını diliyorum.