Arzular ve Yaşantılar, Beyza Yazıcıoğlu
Beklentiler ve hayallerle paralel olan doğru düzgün yaşama arzusu kişiden kişiye değişiklik göstermekle beraber büyütülme şeklimizle de doğrudan ilişkilidir.
Nedir bu doğru düzgün yaşamak ?
Bir bireyin hayatını idame ettirebilmek için harcadığı efor ?
Sayılabilir… Başka ?
Kimseye muhtaç olmadan kıyıdan köşeden hayatı götürdüğü yere kadar takip etmek ?
Evet güzel başka ?
Başka … Başka …
Bize doğduğumuz andan itibaren öğretilen , gösterilen , anlatılan , empoze edilen kişiden kişiye değişen , öznel bir doğruluktan söz ediyoruz doğru düzgün bir hayat kavramı için.
Bir evsiz için düzenli bir yemek, üşümemek,
Bir ev hanımı için mutlu bir aile, sağlık
Bir baba için düzenli gelir, ailenin huzuru
Bir genç kız için ihtiyaçların sorunsuz giderilmesi, problemsiz aşk hayatı, iyi bir eğitim
Bir genç erkek için maddi kazanımlar, stressiz yaşam
Bir esnaf için düzenli gelir, sadık müşteriler
Trans, eşcinsel, biseksüel bireyler için özgür düşünce ve özgür çalışma hakkı vb. örnekleri sırayabiliriz, destansılaştırabiliriz, anlatıp anlatıp listeyi kitaplaştırabiliriz.
Mutluluğumuz tam da burada bu kavramla filizleniyor.
Hayatımız ,mutluluk, iniş çıkışlar ve doğru düzgün bir yaşam …
İşte tam da hayata göre kavramlar…
Peki Fırsatlar ve Mümkünlük?
İşte bu da asıl gerçekler.
Yaşantımızın başladığı andan itibaren, kendimizi tanıyıp bildiğimiz andan itibaren bir şeyler için koşuşturmaya başlar, gerçek hayatın telaşında yorulmamaya çalışan ama çok yolu olan koşucu gibi emin olmaya çalışarak sağlam adımlar atmaya çalışırız. Fırsat ve mümkünlüğü yakalayabilmek için.
Bu adımlar zaman zaman ailemizin istekleri, patronumuzun verdiği seçenekler, eğitim hayatının götürü, bıraktığı noktadaki çaresizlik ve eş dostun verdiği tepkiler doğrultusunda atılır, acıyla ya da mutlulukla tecrübe kazandırır.
İçimizde de bir yerlerde hep koşan, hep düşünen, hep yetişmeye çalışan biri vardır; vardır ki o mücadeleci belirir yaşamla mücadele eden kahraman olarak . Bu mücadeleci ruh, yorulmamaya çalışan içimizdeki koşucu, bir dönemeçte soluklandığında ise katettiği yolu hesap ettiğinde ve geldiği noktanın yanlışlığında arzular ve yaşantıların cevabını bulmuş olmak ister, emin olmak ister, bilmek ister, dışarıdan kendini sorgulamak ve kıyas etmek ister. En çok da o acımasızdır kendini gözden geçirirken.
İnsan kendine gelince hep verimkâr, hep acımasız olur. Bir tek ne istediğini, nereye varmak istediğini haykıramaz imkânlarla veyahut imkânsızlıklarla.
İşte burada,
Varmak istediğimiz yolu kim belirliyor?
Ne kadar çeşitli imkân ve seçeneğimiz oluyor?
Bu hayatı gerçekten arzularımıza yönelik yaşayabiliyor muyuz? Biz seçerek, biz yaratarak, biz tercih ederek …
Yaşantı…
Yaşantı, elindeki bohçayı açıp içindekileri döküp “Geçmişin bu, buradan geldin, malzemelerin bu.” der gibi çarpıyor gerçekleri .
Başarı…
Evet başarı, o malzemeleri tutarlı bir şekilde fırsat ve imkânları kullanabilme yeteneğiyle harmanlanınca ortaya çıkan doyumsuz şey…
Tatmin edilmedikçe solan, alışıldığında yoran ama hayatta tutan şey …
Arzularımızın ütopyasından “Yaşantımızın Kucağına”…
Elindeki malzemelerinden olan arzunla gerçeğe yakın bir hayat yarat, öznel doğru dürüst yaşamına kendince başarılar kat .
İçinde bastırdığın insanlara kulağını kes at.
Sen yaşamın mihfersizi, kendini kendin yarat…