Özgür Zeybek’in 2024 Klaros y.basımı ‘Atlas ve Perişan’ kitabına baktığımızda ilk göze çarpan, Zeybek şiirinin anlam peşinde
sürüklenen, doğaçlama, konuşur gibi yarattığı kendince geniş yelpaze içinde çoğalan, bizce küçük çevre içinde dolandığı evrenidir..
”soğuktu Ankara, rutubetli bir macera kiralamıştık
kirasını ödememiştik, kaçaktık
birbirimize saklandık
utançla keşfettik tenlerimizi
nerede ışık bulsak, çocukladık”
Hani, Cemal Süreya’nın “yıkıcı bir aşk bu” şeklinde tarif ettiği aşklardan biri olsa gerek bu. Çünkü ‘Atlas ve Perişan’ da şairin bizi sürüklediği dünyanın, ve yanı sıra tutku biçiminde kavga şekline dönüşerek hatırlatılmaya çalışılan iç evrenin, Özgür Zeybek’te vazgeçemediği, ona yapışan bir tutku çerçevesinde ifade edildiği, ve üzerinde gelgitlerle anlatılmaya çalışıldığı izlenmekte.
“bütün aşkların başını çarptığı
o mutlak levha, travma
çocukluk aşkım, çocukluk ettim, bağışla”
Üstteki dizelerde tarif edildiği gibi şair, başını çarparak tanımlamaktadır bu yıkıcı aşkı. Hatta daha da ileri giderek onu bir travma diye anmaktadır.
ve sık sık kızgınlıkların unutulduğu ‘çocukluk ettim, bağışla’ finalleri. Şair bu ilk bölümdeki şiirlerde, tıpkı kitabın adına kıstırdığı Atlas kelimesinin gezinmeleri tarif ettiği yerde ‘perişan’ diyerek tam mutlulukla çelişkili bir ifade ile bütünlemesi dikkat çekicidir. Çelişkili bir tarif edilmekte şair tarafından. Hezeyan görüntüleri veren, bir türkü bir yere tutturamadığı bir aşk.
Diğer dizelerde ‘tükürdüğün’ kelimesinin ardından gelen ‘yutkunduğum sende’ edimi de, şairin çelişkili ve kederli dünyasının işaretleri olsa gerek.
Tüm bu olan biteni ‘kötü günler için yedekte kurşun’ sarmalıyla tamamlar. Şair gelgiti bol, bir mutlu kendini tam mutlu saymadığı, nereye tutunup nereye varması gerektiği bir düzenin parçası saymaktadır kendini. Bunu çok sahici eylemlerle tamamladığı içinde ‘Atlas ve Perişan’daki ilk bölüm şiirleri keyifle okunuyor.
“beni ararken üzerime basıyorsun
kazadan çok sonra frene
kapı açılınca zile basıyorsun
aynaya ve hayata basılıyoruz”
Bu anlatılan hal, neyi tarif etmektedir. Ararken üzerine basılan bir yakın veya sevgili niye böyle girişimlere maruz kalır? Şair belki de bir imdat sinyali içersinde anlatır bunları. “ağzında jiletle öptüm ağzının ilk yarısını’ diye söz ettiği yarı mazohist hâl. Şairin acı çekmekten hoşlanan yapısını mı ima eder okura?
Yoksa şairin üstüne çöken karabasan bulutlarının gölgesinde pekişen bir durum mu ortaya konmak istenmektedir?
Şair Özgür Zeybek bir mutsuzluk sembolünü mü işaret ediyor bize? Aynaya ve hayata başlıyoruz diyecek gibi hareket edecekken (basılıyoruz) demesi bana birilerinin tanık olarak şairin yaşadıklarını, gördüklerini telkin ediyor. Şahitli, ispatlı bir kavga bu anlatılan. Biraz da yüz göz olmuş kişilerin ortada bıraktıkları ‘küfrettik gecelerce’ masalının tekrar ortaya konması mıdır?
Şair merdivenlerden yuvarlanır, ‘yeniden gömdüm seni’^diye haykırır.. Bizce ‘Atlas ve Perişan’ bir geçimsizlik destanı gibi yer açıyor bize. Bunu bütün çıplaklığı ve sıkıntısı ile ortaya koyan şair; kitabın diğer yarısındaki şiirlerde daha çok yakın muhitinde gezinmekle, efkarını dağıttığına dair pozlar vermektedir.
Ve oldukça başarılı şiirlere de imza atar.
1979 Manisa doğumlu Özgür Zeybek; çalışkan, umut veren bir şair olarak kaldı aramızda hep. Bir çok kitap çıkardı. Ama yaptığı ataklarla daha da ileri gidip İstanbul piyasasında görünmek yerine, Manisa’ya yakın İzmir çevresine kol kanat gerdi.Güzellikle ve renkli imgelerle ele aldığı konularda şiirsel bütünlükler yarattı sayarım onu hep. Toplumsal değinmelerle dolu şiirlere öncülükleri görüldü. Başarısının devamı elbette ki şiirsel potansiyelini göstermesiyle çoğalacaktır.