AY
Işıl Madak
Süleyman’ın selamı var!/ Süleyman’ın selamı var! /Süleyman’ın selamı var!
Mırıldanıyor adam. Kaçmadan uzaklaşıyor. Uzaklaştıkça uysallaşıyor köpek. Hırlamaları kesildi birden. Gözleri ateş hâlâ. Sanki köşe başından çıkan köpek değil bu. Çöpleri toplayan adam değil o. Beyaz çuvaldan bozma örtüsü olan el arabası. Belki de o büyüklükte çuval. İtmek için önce bastırılan. Sonra geri bir hamleyle hareket ettirilen. Doldukça ağırlaşan. Ağırlaştıkça zorlayan. Taşımasında sorun yok. Adamın üstü başı yırtık, kirli. Perişan. Tüm sokakların sahibi, gücünü güçsüzlüğünden alan. Keçeleşmiş saçlarını sıvazlıyor ağır ağır yürürken. Sokakların, caddelerin arasından arkasına bakmadan yürüyor. Yol değil vardığı. Çöp. Kâğıttan, camdan, plastikten.
Arabadayım. Köpekler takipte. Onlardan başka iz tutan biri daha var: havlamıyorum sadece. Market poşetlerini arabanın arka koltuğuna koydum. Pencereden ilerleyişini izliyorum. Kara köpek usulca takip ediyor onu. Alacağı vereceği ne ola ki derken beklemenin uysallığıyla radyoyu açıyorum. Frekansın adını uzunca söylüyor biri. Hep duyduğum sesten farklı değil. Şarkıların sırasını bile biliyorum. En çok yemek yaparken dinliyorum radyo. Şehir sesini kaybetti salgından dolayı. Sokaklarda yaşayanlara hayat karantina. “Evleri olanlar sevinmeli. Sevindiğimiz şey oluyoruz çünkü.” dedi radyoda sunucunun biri. Neye sevineceğimizi de söylüyorlar artık. Saatli, sınırlı sokağa çıkışlarımız. Hayır, tek düzelikten değil bu adama merakım. Değil. Selamın peşine düş diyor, içimden bir ses.
Köpek miyim şimdi Süleyman mı bilmiyorum. Gece olunca karar veririm. Karanlığın gücüyle insan her şey olabiliyor. Karalığım başlıyor belki. Bir at oluyorum yeleleri uzun. Koşuyorum çayırlarda. Ayaklarım kayboluyor koşarken, İkarus oluyorum. Balmumundan kanatlarım yok. Kalbim eriyor güneş olmadan da. En çok gece yarısı. At diyorum, köpek değil. Süleyman’ın atı. Atları. Herkese dost. Mucizeden geçiyor ismi. İsmim ışıltısını kaybediyor. Kaybettiğim şeylerin yanına koyuyorum. Koleksiyoner olduğum doğru. Bir müzem yok masumiyeti taşıyan. İyi niyetler biriktiriyorum bir de.
Başka bir konteynırın yanında duruyor. Kara köpek de bekliyor. Rüzgâr esiyor. Dağıtıyor kâğıtları. Kartonlar uçuyor. Koşup yakalasam diyorum. Öyle bakıyorum. Birden beni fark ediyor adam. Dönüp bakıyor. Köpek de bakıyor. Yakalandım. Ne yaptım. Yasa dışı gözetleme. Müzikli. Adam eliyle işaret ediyor. Bana değildir. Yok, bana. Sahiden bana. Kapıyı açıyorum. Köpek koşarak geliyor. Kara değilmiş sadece. İri de. Kuyruğunu sallıyor sessiz olsa azıcık. Korkmayacağım. Bağırılmaz ki bu kadar. Kime ne özgürlüğünden ben senin yanındayım bakışı atacağım, izin vermiyor. Yürüyorum. Havlayınca beklenecek miydi öylece diye içimden geçiyor. Adam el arabasına yaslanmış. Rahat. Emin. “Gel” diyor. Köpek koşa koşa yanına gidiyor. Aynı sakinlikle yürüyorum. Arabayı kilitliyorum. O emin ses. Kapandı sesi. “Korktun mu?” diyor adam. Bir elinde eldiven var eldiven olmayan diğer eli de yağır olmuş karalıktan. “Bak” diyor, “En zoru bu. Bıraktım aslında bu mereti. Böyle yarım paket görünce içiyorum. Diğer yarımlardan bu kadar emin değilim. En zehirlisi en temizi.” diye gülüyor. Dişlerinin sarılığını fark ediyorum. “İçer misin?” Uzattığı paketi almak. Ayıp olacak almasam. Hani küçümsüyorum gibi. Küçümsemiyorum aslında. O zaman acıyor gibi. Acımıyorum da. Alayım ben. Selam bana değildi köpeğe. Nasıl demeli. Elindeki çakmağı atıyor. “Yakala.” Ben hiç içime çekmedim ki. Ağzıma dolduruyorum dumanı, kenardan sızıntı. Hafif hafif kaçıyordur belki. Adam şaşırıyor. Bak nasıl da sakinim ayaküstü testi geçmek üzereyim. O sıra birden soruyorum. Size köpek saldırınca dediğinizi duydum. Adam çöpe dönüyor eldivenli elini iyice dibe sokuyor. Karıştırıyor. Ben de yakaladım bak sizi diyorum bakışlarımla. “Öylesine” diyor, “Öylesine dedim.” Köpek sürtünüyor adama. Minnettar gibi ona. Başını okşuyor. Son bir nefes alıyorum. Sağ ol, diyorum. Arkamı dönüp yürüyorum.
Köpek miyim şimdi Süleyman mı bilmiyorum. Onun mühründen basıyorum gözlerime. Görebildiklerimi değiştirmek ümidiyle. Böylesi daha kolay olacak diyorum. Evet, tüm gördüklerimiz kendi kirlerimizden arınmalı bizden bulaşanlardan önce. İlk önce. Kurtarılacak her şeyi ortaya koymalı. Yangında ilk kurtarılacaklar… Kum değil, köpük değil yangının kendisiyim. Söndürmek istedikçe rüzgârdan geçiyor ruhum. Süleyman’ın rüzgârları. Dağıt geceye, dağılayım diyorum. Olur mu olur. Ben ne atım ne Süleyman, yıldızını kaybetmiş bir ay. Şu kara köpeğin selamındayım.