Bir gün elinde bir paketle geldin.
Hepimizi çağırıp “bakın ne aldım “dedin.
Biz de merakla toplanıp paketi açmanı bekledik.
Büyük bir zevkle açıp gösterdin.
“Bu nedir” diye sordun.
Paketin içinden masa üstüne konacak bir ayna çıktı, biz üç kardeş inceleyip anlamaya
çalışırken dayanamayıp anlatmaya başladın.
Bakın bu A harfi..bu harfin ortası kalp şeklinde… A harfinin üzerindeki kalpteki
çerçeveyi gördünüz mü? “Gördük” dedik..
“Hah işte! Bu ayna A harfinden yapıldı.Yani Adil’in kalbinde Fazilet var…”
Hemen annemin resmini o kristal antika aynanın çerçevesine koyup misafir odasındaki
gene antika masanın üzerine yerleştirdin.
Antikalara çok meraklıydın.
Ben ne yaptım… gençlik işte… on sekiz bile değil…
Sen bir gün Ankara’ya iş için gitmiştin.
Benim de başka yer yokmuş gibi misafir odasında spor yapacağım tuttu.
Odada karşılıklı iki büyük antika boy aynası vardı…
Kollarımı iki yana açayım derken kolum masada duran o güzelim aynaya çarptı ve ayna tuzla
buz…
Ne yapacağımı şaşırmıştım,.antika eşyaların hele bu aynan çok önemliydi, otoriter de bir yapın
vardı..
Sen İzmir’e dönmeden bu sorunu halletmeliydim… O zamanlar cep filan yok, sen evi
aradığında: “Baba ben çok kötü bir şey yaptım çok özür diliyorum…” dedim.
“Ne yaptın?”
“Misafir odasının tozunu alırken senin anneme aldığın aynaya elim çarptı ayna kırıldı.” Spor
yaptığımı nasıl söyleyeyim; kabahatim özrümden, özrüm kabahatimden büyük…
Önce uzun bir sessizlik, şoku atlatmaya çalışıyordun belli.
Sonra mecburen “Canın sağ olsun” dedin.
Döndüğünde misafir odasında üstü boş masaya baktın, tabi ben de çok üzgünüm.
O gün bir şey demedin ama daha sonra sadece bir kere sofrada içerken:
“Kalbimi kırdınız” dedin. Çok mahcup oldum.
Bir gün gene elinde bir paket..Bu kez de gene üzerinde çok hoş duruşlu bir kadın heykelinin
olduğu antika bir saat.
“Bu nedir “dedik. “Siz anlamazsınız” dedin..
“Bilin bakalım bu ne?” Cevabımızı beklemeden hevesle anlattın…
“Bu saatin üzerindeki kadın heykelini görüyor musunuz? Bu annenizin o asil duruşu.”
Saatin sesini çaldırdı gerçekten harika tınılı bir ses… “Bu ses de annenizin o lâtif
şefkatli sesi.”
Sizin sevginize de benim aklım hiç ermezdi.
Bağırtılı çağırtılı eleştirmeyi seven bir insanın
böyle jestleri şaşırtıcıydı… Annem de sana toz kondurmaz olduğu gibi kabul ederdi…
Demek herkesin sevgisini gösterme çeşidi farklıydı, kim bilir…
Neyse saati büfenin üzerine benim uzanamayacağım yere yerleştirdin.
Ruhun şad olsun baba, saati saklıyorum.
Annemle kavuştunuz, o güzel sesinle: “Gecenin matemini aşkıma örtüp sarayım”,
“Nereden sevdim o zalim kadını” “şarkılarını ona söylüyorsundur… Bazen seni ve
annemi anıp ben de söylüyorum…
Özrümü kabul ettiğin için teşekkürler babacığım… Kabrine gelip seninle dertleştiğimi
biliyorsun değil mi?
Babalar günün kutlu olsun…
Şarkıdaki sözler ne kadar güzel ve doğru!
“Gecenin matemini aşkıma örtüp sarayım
Gittin artık seni ben nerde bulup yalvarayım.”