O kadar tekdüze hissediyorum ki günlüğüme nasılsın iyi misin yazıyorum. Nasılsın iyi misin?
“Kalemi elime aldığımda midem bulanıyor, kitap okuduğumda gözlerim kararıyor. Sadece bir şey hissedeceğimin endişesi değil bu. Yaşadığımı hissedersem ölümü de hissedeceğim. Zaten ben bir dönem ölmüştüm. Ne dualar yakılmıştır kendime bir mum ışığında inan ben ölüydüm bilemem. Ne hırıltılı nefesler üflenmiştir boynumda yaşamın boşalımından sonra. Bir tanrım ve bir tanrısızım vardı. Hangisi ilk ihaneti etti, teslisten tevhide teslimim ne zaman, ne fidyesi ödedim bilmiyorum. Artık soru işaretli konuşamam. Bir cihad uğruna ölüyüm ben. Yanlış noktalar sonrası nefeslik soru yok.
Sadece süreğen umursamalar istiyorum kendimde. Umursamalarımı o kadar dövdüm ki komşuluklarımın şikayeti ile yemenisini çekiştirerek ifade veriyor şu anda. Kümülasyonun kamu davasına vurumu ne kadar acı. Komşulara rezil olduk.
Garip ki artık çok mutluyum. Bok gibi bir mutluluk var içimde. Aslında çok güzel mutsuzluklarım da vardı, ısırdıkça kütürderdi can sıkıntılarım. Tanrı canımı her çektirdiğinde bir erik ağacına çıkardım. Bir süre sonra büyümek ona sertlik bana bir nefes verdi. Hatıram bir çıtırtı sesi ve komşuların kucağında hastaneye bırakılışımdan oluşuyor. Hatırım tanrının kesik erik ağacı. Bahçe erikleri kamuya adanmaz. Erik bireysel bir karar, bir yok oluşun çıtırtı seslerinde sindirilmesi. Erik tanrının bir ihaneti.
Şu aralar çok iyiyim. Dualarınızı uyumadan önce bir nefeslik balonlarla -ihtiyaç varmış gibi- tanrıya uzattığınızda hepsini tüfekle ben vuruyorum.-İplerin hırsızı benim, ölümün kozasını örüyorum. Koza bitecek ve siz bunu kaybedeceksiniz. Aiolos’un şeklini verdiği bir toprağın altında bulunacak.Küfürlerim tanrının ciğerlerine uçacak, bembeyaz leke oluşturacak. Siz siyah film şeritlerine işlediğinizde göreceksiniz. İşte o zaman İsa, babasından büyük bir adam olacak. Ben iplere bunu buyurdum.- İpler bencil hislere adanan topluma ait bir imkan. İpler tanrısızlığın bir ihaneti.”