bitemeyen şiir
kocaman bir yalanın neresinde dursan
her yeri kocaman yürek yarası haline geliyor
kaçsan peşinde köpekler
kovalasan kocaman yalnızlık
hangisine kavuşsan tarifsiz göç yaşadığın
içinde koşamadığın denizler peşinde
bedensiz mumya gibi hayallerin önünde
saçlarını savursan umarsızca rüzgarda
heryerine değiyor karanfil kokusu
dansçı güvercin
kırmızı kanatlarını açan güvercin
sessizce
dans eden kızın saçlarının rüzgarda bıraktığı mekana kondu
kız habersizce ayaklarını güneşe kadar açıp savurdu
güvercinin gözlerinde yıllarca öncesinden kalan geçmiş gün yüzüne çıktı
sevinç çığlıkları attıkça kızın parmakları tüm evreni kuşattı
yeşil yol vardır hani kimselerin bakamadığı
gündüzler uzun gelir ya
gökkuşağının altından geçip gitmek istersin
sanki kolaymış gibi
tüm geçmişin sırtında kambur olur
renklerin tüm kokusundan nar çiçeklerinden karanfillere taç yaparsın
elinde kalmış azıcık kır papatyasıyla
beklersin demirlerini atan gemiye inat
geceleri göremedin ki okyanus kokularını versin
elinden düşen gölgene kapılır yüreğin
kimsenin ulaşamadığı boşlukta çırpınır güvercinler
her şeye inat öter sabahları kuşlar
sesimizde kaybolup giden bizlere
sen de kök sal geçmişe
hey bak orada duruyor güneş
korkma dokun ki yüreğin ısınsın
gidersen güneş ağlar
mademki ağlıyorsun al yüreğim senin olsun
bunu kimse duymasın olur mu
topraksız karanfiller gibi kalalım
kaç sefer geçti içimizden
hep dağılıp toparlandık
fakirce ağlayacak mıyız sabahları
içimizdeki yunusları uğurladık
yakıştı mı bize hüzün
veyseller görüp çığlık atarken
bu derdi kime anlatsak kaçtı
kimse kalmadı halimizi anlayacak
beynimizi kemiren yalnızlığa esir düştük
aşk olsun çocuklar
hangi kanın kokusu çıkar
elinize değmedik bir parfümle
dokunsan kırılır geçmiş
paramparça olur aşk
gözlerinize giremez güneş
sahipsiz uçurumlarda kollar bacaklar kesilir
saramaz en küçük yarayı karşında duran
kocaman olur gözyaşların
kır çiçeği
güneş
gülen incecik gözde kaldı geçen günler
mevsimlere inat açtı kırmızı karanfiller
sahipsiz geceleri yakaladı güvercinler
mademki sırf bu yüzden dağılacaktı evren
pişman olsun tüm yıldızlar gecelerden
avuçlarımda eriyen kar tanelerine inat
güvercinlerin kanatlarında kaldı yalnızlık
bir avuç fırtınada sessizliğe büründü karanlık
geçiyorum ırmakları ayaklarım benden berbat
gelincik tarlası
şimdi şuracıkta sandala gelincik yükleyen kadınlar
yüzlerini göremiyorum yağmur yağıyor şemsiyeler örtmüş
kırmızıdan ayırsam gözlerim sarıya çalıyor
güneş kıskanıyor düşen çiğ tanelerini
ben hüznüme devam ediyorum gündüzlerden saklanarak
Levent Özbek