İnsanlık tarihi hiç yok oluş görmedi, fakat dünyanın geçmişinde birçok yok oluş var.
Mesela İzlanda’da bulunan volkanlar yıllar önce canlıların yok oluşuna neden olmuş, 60 milyon yıl önce dünyaya çarpan bir asteroid, yine o dönem dinozorların yok oluşuna neden olmuş. Daha da öncesinden bir kaç yok oluş var Dünya tarihinde.
Lakin her yok oluşta hayatta kalmayı başarabilen canlılar var. 65 milyon yıl önce dünyaya çarpan asteroid dinozorları ve diğer büyük canlıları yok ederken, küçük canlılar, mesela fareler hayatta kalmayı başarmış. Hatta farelerin ilk memeliler olarak bugünkü memeli canlıların atası olduğu bile söyleniyor.
O görkemli dinozorların dünyaya 135 milyon yıl hükmettiğini düşünün, bir de insan oğlunun dünyadaki süresini , bizler henüz 200 bin yıldır dünyadayız.! Hesaba vurulduğunda dinozorlar, İnsanlık tarihinin ortalama 700 katı kadar dünyada kalmış yani. Yani insanlar daha dinozorların 700 de 1 i kadarlık bir süre bile dünyada yaşamadı henüz. Ama sorsanız Dünya’ya hükmediyoruz, çok önemliyiz, kralız, padişahız!
Oysaki küçük bir asteroidin bile dünyayı yok etme ihtimali var. Ve önlemek için yapabilecek bir şeyimiz yok.
Yarın bilim adamları açıklasa, bir asteroid hızla dünyaya geliyor dese, yapacak hiç bir şeyimiz yok. Hepimiz korku ile yakınlarımız arayıp sevdiklerimizi görmeye çalışacağız Kralların padişahların bir önemi kalmayacak iban numaranızın bir önemi kalmayacak, önemli olan hiç bir şeyin önemi kalmayacak. Çoğumuz birden cennete inanmaya başlayabilir o esnada. Kimse cehenneme gideceğini düşünmez zaten. Herkes kendi din dünyasının meleği. Ateistler şanslı böyle bir durumda diyeceğim ama atesitlik bile ölümle yüzleşene kadar belki d e. Hiçbirimiz, sonsuz yok oluş fikrini kabul etmek istemeyiz. Öyle ya ,bu kadar sevdiğimiz yüz, bildiğimiz isim, inandığımız değerler sonsuza kadar yok olamaz..
İşte bir asteroid kadar yakın bu gerçekler ile yüzleşmek.
Peki ya diğer canlılar, kediler, böcekler, kuşlar, balıklar, onlar ne düşünecek? Muhtemelen hiç bir şey. Çünkü farkında bile olmayacaklar. Onlar bizden daha şanslı, bir kedi yaşamak için başka bir kediye bağımlı değil, bir böcek başka bir böcekten borç isteyemez durumu kötü olunca, kuşlar rengarenk, ama bir kuş diğer kuşu kıskanmaz, senin kanat rengin daha güzel diye. Bu yüzden onlar ölmekten insan kadar korkmazlar, cennete de cehenneme de inanmazlar. Onlar hayatı yaşarlar, hayatın her anını. Yarın için plan yapmazlar.
Birçok yok oluştan başarı ile çıkabilen hayat, yeniden dallanan budaklanan yaşam bunu her zaman dünyadaki en küçük canlılara borçlu oldu, bazı yok oluşlarda bakteriler, bazı yok oluşlarda fareler hayatta kaldı. Dünyaya yeniden yaşamı veren onlar oldu. Yolda görünce tiksindiğimiz fare sayesinde 65 milyon yıl önce yok olan hayat yeniden başladı. Biz insanoğlu, o büyük gökdelenleri yapan, dağları delen insanoğlu, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayan insanoğlu, aslında o kadar aciziz ki, bir sinek kadar mutlu yaşayamıyoruz dünyada, bir sürü sorunlarımız var, ya maaş yetmez harcamaya yada zaman yetmez tatil yapmaya, arabamız tam otomatik değilse mutsuzuz, televizyonumuz büyük ekran değilse mutsuzuz, evimiz deniz kenarında değilse mutsuzuz.
Evet biz insanlar sinekler kadar huzurlu yaşayamıyoruz bu hayatı. Bir sinek ölünce umurumuzda olmuyor, oysaki bir sineğin ölümü kadar değersiz bir insanın ölümü. Ölürüz, arkamızdan birkaç sevdiğiniz birkaç ay ağlar, sonra o ağlayanlarda ölür. Sonrada bizim ölümümüze ağlayanların ölümüne ağlayanlarda ölür. Sonra yıllar geçer, mesela 50 bin yıl geçer. Hangimiz.50 bin yıl önce ölen birini tanıyor? Hangimiz 50 bin yıl önce ölen birine üzülüyor?
50 bin yıl önce ölen bir sinek ile 50 bin yıl önce ölen insan arasında ne fark kaldı?
Evet hiç yok oluş yaşamadık ama büyük bok oluşlar yaşıyoruz. Doğanın, hayatın değerini bilmeden bok olup gidiyoruz. Kısacık ömrümüzde, sevgiyi saygıyı kaybederek yok olup gideceğiz. Ve bir fare bile kurtaramayacak bizi bu bok oluştan.