Çocuk Kitaplarında Alışılmadık Bir Konu: AŞK
Melis Akdoğan Gündoğdu
Halkın milyonlarcasının eğitilmesi üzerine neredeyse hiç kimse düşünmüyordu. Üstelik ulusların ne maddi ne de manevi iyileştirilmesi üzerine de düşünmüyordu hiç kimse. Tarım işlerini iyileştiriyorlardı, hayvancılığı iyileştiriyorlardı, tuğla, kağıt, bez imalatını iyileştiriyorlardı ama kafaları iyileştirmeyi, ruhları iyileştirmeyi, emekçi halkın sağlığını, tokluğunu, hayat şartlarını iyileştirmeyi kimse ne düşünüyor ne de düşünmek istiyordu.
Beyaz Zambaklar Ülkesinde, Grigory Petrov
Birçok kişi kitapları doğrudan okullarla ilişkilendirdiği için onları bilgi vermesi gereken ve onlardan bir ders çıkartılması gereken birer nesne olarak düşünür. Bu nedenledir ki yaşamın içinde var olanları çocuklara söylenmesi ve söylenmemesi gerekenler olarak ayırmak ihtiyacı hissederiz. Örneğin, arkadaşlık, merhamet, saygı gibi konular çoğumuzun evet çocuklara ‘öğretebiliriz’ dediğimiz konularken, bir bebeğin nasıl dünyaya geldiği, savaş, aşk, üzüntü, mültecilik gibi konular çocuklarla karşılaştırmaktan çekindiğimiz konular listesinde başı çeker. Çünkü çocuklara bu konuda bir şey ‘öğretmek’ bize göre doğru olmaz. Bu konular zor, ağır, tabu konulardır. Halbuki tam da bu yaşamsal noktalarla ilgili nitelikli edebi eserleri çocuklarla buluşturduğumuzda Grigory Petrov’un bahsettiği ‘ruh iyilemesi’ haline erişebiliriz kanısındayım. Çocuklara bu konularla ilgili belli bir bakış açısını ‘öğreten’ kitaplarla değil, farkındalık yaratacak kitaplarla.
Bu yazıda yetişkin olarak halen bazılarımızın anlamlandırmakta zorlandığı, üzerinde şiirler, romanlar yazılan bir konunun, ‘aşkın’ resimli çocuk kitaplarında nasıl ele alındığına değinmek ve belki de var olan bazı öğretilerimizi yeniden düşündürmek niyetindeyim.
Büyük Sözcük Fabrikası, Agnes de Lestrade (Aylak Kitap)
Cemile, Özgür ve Gürbüz arasında yaşanan bir hikayeyi anlatır Büyük Sözcük Fabrikası. Bir taraftan aşk dediğimiz duygunun içinde neleri barındırdığını, özverinin, özenin ve anlamın, sevginin ortaya çıkmasındaki rolünü anlatırken, diğer taraftan kapitalizme, para üzerinden elde edilen değerlere ve dünya düzenine bir eleştiri olarak karşımıza dikiliyor kitap.
Sözcüklerin yalnızca parayla satın alındığı zaman söylenebildiği bir yerde yaşadığınızı düşünün. Elbette her bir sözcüğün bir fiyatı olduğunu. Kibar sözcükler, güzel sözcükler oldukça pahalı bu yerde. Mesela ‘merhaba’ ve ‘günaydın’ sözcükleri Özgür için çok pahalı. Bunları alacak ve Cemile’ye, onun doğum gününde söyleyecek parası yok. Öte yandan Gürbüz, “Seni çok seviyorum Cemile’m, biliyorum bir gün seninle evleneceğiz.” cümlesini bir çırpıda söyleyebilecek kadar zengin. Kitapta, hiç parası olmadığı için Cemile’ye istediği gibi bir doğum günü hediyesi veremeyen sevgili Özgür, rüzgarlı bir günde kelebek filesiyle yakaladığı üç sözcüğü söylüyor Cemile’ye.
KİRAZ …
TOZ …
SANDALYE …
Bu içten ve anlamlı doğum günü hediyesi karşısında eminim Cemile de çok şey söylemek isterdi. Ama gelin görün ki onun da hiç parası ve dolayısıyla hiç sözcüğü yok. Bu üç kıymetli sözcüğe karşı Cemile, Özgür’e, onun yanağına kondurduğu küçücük bir öpücükle teşekkür ediyor. Mutluluktan uçan Özgür de, kitabın sonunda, artık tam zamanının geldiğini düşünerek uzun zaman önce çöpte bulduğu ve doğru bir an için sakladığı bir sözcüğü söylemeye karar veriyor.
Kitabın sonu inanılmaz ama sizi biraz merakta bırakıp ve belki bu vesileyle kitabın satın alınmasına katkı sunarım düşüncesiyle bu sonu paylaşmamak niyetindeyim. Sadece şunu söyleyeyim: ‘Aşk olsun çocuk.’
Eksik Parça, Shel Silverstein (Butik Yayınları)
Sırada, ‘tam olmak, bütün olmak’ uğruna uzun zamanlar boyunca kendisinde eksik olan parçayı arayan bir karakterin hikayesini anlatan Eksik Parça var. Bu arayışında çok çeşitli parçalar çıkar karşısına karakterin ancak bu parçaların kimisi çok küçük, kimisi çok kırılgan, kimisi çok keskin, kimisi çok karedir. Kimi parça tam da onun eksik bölgesine uyacak şekildedir ancak onu öyle sıkı tutar ki parça unufak olur, bir diğerini ise sıkmamak için uğraşırken parçayı düşürür. Biz insanların ‘ruh eşlerini’ aradığı gibi kendisine uyacak bir parça arayıp durur bu sözde eksik karakter. Bir gün karşısına tam onun eksik kısmına uyacak bir parça çıkmış ve bizim karakter ‘Eksik parçamı buldum.’ diye çığlıklar atmaya başlamış. Ancak parçanın cevabı, bizim bu zamana kadar bildiğimiz aşk hikayelerine biraz ters düşecek nitelikte. Biz alışkınız birbirine tam uyan parçaların buluşunca kavuşmalarına ve hikayelerin mutlu sonla bitmesine. Ancak bu kitapta parça, kendisinin de seçme özgürlüğü olduğunu ve dahası ‘kendi başına bir bütün’ olabilme mesajını öyle güzel veriyor ki. Şöyle diyor bizim karaktere:
“Bir dakika bekle bakalım. Ben senin eksin parçan değilim. Ben kimsenin parçası değilim. Ben sadece kendimin parçasıyım. Ve birinin eksik parçası olsaydım bile, seninki olacağımı sanmıyorum!”
Hikayenin devamında eksik olduğunu düşünen karakter kendine göre bir parça elbet bulur ve onunla harika zamanlar geçirirler. Ancak kitabın en sonunda büyük bir farkındalığa ulaşır karakter, kendisiyle ilgili, ilişkilerle ilgili, yaşamla ilgili çok büyük bir farkındalığa…
Bu kitapları etrafımızdaki çocuklarla mutlaka tanıştırmak, onları sevgi ve aşk konularını rahatlıkla tanımlayabilmeye, kendi sınırlarını çizebilmeye yöneltecektir diye düşünüyorum. Bu kitaplarla büyüyen çocukların ileride dünyayı daha özgür, daha sevgi dolu bir yer yapmaları dileğiyle….