Etraf karanlık, hava kasvetliydi. 4 kardeş birbirine sarılmış, sobanın yanındaki odada uyuyorlardı. Şafak sökmek üzereydi ama Meryem hala uyumamıştı. Pencerenin camına vuran yağmur damlalarının sesiyle hayal alemine dalmıştı. Sabaha yağmur kesilir, güneş açar mı? Köpeğim Herkül ve kardeşlerimle birlikte şeytan tırnağı(mozaik) toplayabilecek miyim? sorularının yanıtını tahmin etmeye çalışıyordu.
Köpeği Herkül evin önündeki defne ağacının kovuğunda barınıyordu. Kesilen yağmurun ardından güneş nazlı ışınlarını göndermeye başlamışken babaları onları uyandırıp hep birlikte defne toplamaya, Teselya vadisinin yolunu tutarlardı. Meryem, dört çocuklu dar gelirli bir ailenin çocuğu idi. Aile geçimini defne ile sağlamakta idi. Defne onlar için hem geçim kaynağı hem de gelenekti. Çocuklar Teselya vadisi boyunca babalarını soru yağmuruna tutmuşlardı. Defne nasıl bir bitki idi, neden önemliydi? Baba da defnenin yaz kış yapraklarını dökmeyen çok güzel kokan aromatik ve mitolojik öykülere konu olan bir ağaç olduğunu anlattı.
Dört kardeş şarkı söyleyerek kovalamaca oynayarak eğlenceli bir şekilde Teselya vadisine vardılar. Vadi pek çok uygarlığa ve mitolojik efsanelere ev sahipliği yapmış bir ana kucağı adeta. Yeşilin her tonu ile ağaç dalları birbirini sarmalamış, güneş ışınları aralarından sızmak için uğraş vermekteydi. Babaları akan nehrin tarihte Peneus ırmağı olduğunu, su perilerinin burada yıkandığını anlatmıştı. Hatta defne adındaki çok güzel bir su perisinin bu ırmakta ışık tanrısı Apollon tarafından izlendiğini, ona aşık olduğunu belirtir. Konu açılmışken Su perisi Defnenin hikâyesini anlatmaya başlar:
Apollon, gördüğü an aşık olduğu defneden karşılık bulmaz ve aralarında durmak bilmeyen bir koşuşturma başlar. Defne yorgun düşene kadar koşar, koşacak gücü kalmadığında yere yıkılır ve Toprak anaya yalvarmaya başlar: ’Ey Toprak Ana! Beni Apollon’dan kurtar!’ Defne yorgunluktan ağrıyan bacaklarının sertleştiğini, odunlaşmaya başladığını hisseder. Güzel kokulu saçları ve kolları dallar halinde uzanır. Küçük ayakları ise kök olup toprağın derinliklerine doğru iner. Defne, ağaca dönüştüğünü hissedince ‘’Meyvem ne yenilsin ne de içilsin. ’der ve Defne Ağacı haline gelir. Apollon sevdiği kıza sarılmak isterken bu Defne ağacına çarpınca şaşırır o günden sonra Defne ağacı Apollon’un en sevdiği ağaç olur. Apollon Defnenin dallarının zafer tacı olacağına dair ant içer.
Teselya vadisi ve çevresi kısacası pek çok uygarlığın geçmişine tanıklık etmiş ve kalıntılarını (Mozaiklerini) bağrında saklamıştır. Kazılar ve yağan yağmurlar mozaikleri gün yüzüne çıkarıyordu. Babaları uzun süren anlatımını ‘’Hadi artık iş başına anlattıklarım sizlere yeter deyip çocukların ellerine birer poşet verdi.
Çocuklar babalarının anlattıklarıyla adeta büyülenmişlerdi. Her biri ayrı ayrı defne ağaçlarına yönelip defne toplamaya başladılar. İşi adeta eğlenceye çevirerek yarışa girdiler. En çok defne toplayan ödüllendirilecekti.
Toplama işi bitince Herkül’le birlikte mozaik aramaya koyuldular. Meryem’in toprağı kazıması Herkül’e model olmuş onun yardımıyla pek çok rengârenk mozaik toplamışlardı. Kendilerini çok şanslı hissetmişlerdi. Böyle güzel ve gizemli bir coğrafyada doğdukları için. Topladıkları mozaiklerin bir tarih olduğunu bilmeden birleştirip değişik resimler oluşturuyorlardı.
Güneş batmaya yakın ve defne toplama işleri bitince babalarının çocukluk anılarıyla güle oynaya eve dönmüşlerdi. Yorgun düşmüşlerdi. Eve vardıklarında evin damından Baykuş sesleri duydular. Baykuş ötmesi çevrede kötülüklerin ölümün habercisi olarak bilinirdi. Baba tedirgin olmuştu. Dışarda güçlü bir yağmur başlamıştı. Bu arada Herkül acı acı ulumaya başlamıştı. Baykuşun ötmesi ve Herkül’ün uluması aileyi iyice tedirgin etmişti. Baba herkesin yatağına girmesini otoriter sesiyle belirtti. Gün ola harman ola demişti. Ancak gün sabaha varamamıştı. Sabaha karşı korkunç gürültü ve sarsıntıyla uyanan baba çocuklarının odasına koşarken duvarlar bir bir üzerine yıkılıyordu. Ah bir dili olsa da konuşsaydı duvarlar. Anne feryadı çare olamamıştı. Dışarda kıyamet yaşanırken duvarların tavanların çökmesiyle aileden ses gelmez olmuştu pek çok evde olduğu gibi.