DEĞİNİM TAŞDEMİR
Mehmet Rayman
şiire değine değine geliyor. Sevgili Durmuş Taşdemir. “Beni Topla Anılardan”
üçüncü şiir kitabıyla buluştuk. Kemeraltı kıvıl kıvıl kaynıyor. Biz şiiri konuşuyoruz. Oğuz Tümbaş ve Ahmet Günbaş hemen yanımızda. Yılların birikimi var bakışlarımızda. Güvez kanatlı sözcüklerin acısı bizi çekiyor bozkıra. Herkesin kendine has bir mevsimi var. Oradan başlıyor söze. Günlük yaşamdan
gelen edinimleri çeviriyoruz şiire.
Şairimize gelince, günleri damıta damıta toplamış anılarını. Birçok yaramızın örtüştüğünü
söylemeden geçemeyeceğim. Yoksun bir coğrafyadan geliyoruz ikimiz de. O yüzden kavruk yanımız çok. Zaten bir bakış açısıdır şiir. Şekillenmek şairin elinde. Bir çırpınışın eşiğinden bakalım şiirine;
“bir çırpınış benimki
suyun üstünde kalmakla yüzmek arası
soluğum kısa
kulaçlarım dağınık
incinen yerlerimden kanıyor hayat
dönüp kendime sığınıyorum”
Dizeleriyle bir direnişin içinde. Bu bile yerini belirliyor. Günlük işlerin içinden geçerken bile
şiire bulaşmadan edemez. O’nun kırık dökük yanlarımızı sorgulaması duyarlı duruşundandır.
Yanımızdan yöremizden kopan acıların çığlığını çeke çeke getirir ak denize. Deniz mavisi gömlek giyse pek yakışır üzerine. Denizden aldığı bir avuç kumu sürüyor yarasına. Kendini toplayan bir dalga gibi dönüyor denize.
Kitaba adını veren şiirden aldığım şu dizelere bakın. Nasıl bir yükün altında olduğunu görün
Bu çarkın daha da keskinleştiğini hepimiz görüyoruz. Demek ki şairler değişik bakış açılarıyla yaşamı
güncellemeleri gerekiyor. Yoksa bildiğini okur bizim hocalar. Sessizlerin sesi kim olacak başka.
Bu dizeleri okuyunca liseli yıllarım geldi aklıma. Kar kış Yozgat. Yerler buz, ıslak. Tabandan ve yandan su çekiyor lastik ayakkabı. Bol atkılı çocuklar doluşuyor büyük pastaneye. Sinemalar pür neşe.
Yoksun kaldığımız onca hafta sonu. Hep böyle geçti.
Şöyle ki;
“seyirlikti pastanelerin vitrinleri
yutkunarak geçtiğim
omuzlarımda ağır bir cumartesi
dışarıdan bakardım bol ışıklı apartmanlara
uzak yaşamların sessiz tanığı
yabandım
evcil bir kedi belki de”
söylemek istediğim her şey bu şiirin içinde. Sevgili Durmuş Taşdemir, kırgınlıklarını pek belli etmese bile bir küskünlük taşır içinde. Fakat kendini çabuk toplar. Anılardan topladığı gibi hemen tutunur yaşama. Belki hayat ona gülmüştür. Ki ben güldüğünü söyleyebilirim. Onca kanadı kırık serçe
bir dal bile değiştirmeden düşmüştür yere. Bakın geldiğiniz ellere. Bize batar bu yarışın sonu.
“Ey Hayat” şiirinden çıkarsak yola, onca şiirin içinden göz kırpıyor bize. Bir köprü kurmuş
hiç yıkanmadığı suların üstüne. Gelen geçen onun mutluluğu. İşte şiire yaklaşımı;
“yendim mi yenildim mi
Yenerken yenildim belki de
kendime
savaşır gibi yaşadım
sevişircesine yaşamak isterdim
duru akan sularla bir”
Başka bir seslenişle bütünleşelim.
“yorgun sabahlara uyanıyoruz
hızla tükeniyor anılar
havalanmıyor gönlümüzün kuşları
gün batımına değil
yoksun ve yolsuz akşamlara varıyoruz
hüzünler ekiyoruz çorak topraklara”
Bergama yolculuğumuzdan beri dostluğumuz sürüyor. Oylumlu bir yaşamın toplamından
oluşan şiirlerini tek tek okuyunca hüznüm artar. Zaten hüzündür şairin yoldaşı.
Bize yanık tarafımızdan bakan şairimize katılıyorum. Türkümüz aynı. Gün batımı kadar duyarlı, taşı toprağı, karasabanı kavrayan Durmuş taşdemir’i seviyoruz.
Mehmet Rayman