Derin Şarkı /Yusuf Bal
bıçaktan yapılan pervaneler belki de, kalbinin odalarında dönüp duran
dönerek çıkar meydana, saatin zeminine asırlar önce kurulan kemikten kadran
eski şiirleri beklerken, yeni fırtına mı büyüdü, sessizce kollarına sarılan girdap
nefes alsam kaburgalarım kırılır, sussam kılıcın ucunda al kana boyanır kalkan
kurbanlar adanır, yosunlu kayaların arasında duran nal yeniden parlar
atların çektiği arabalarda çelik taşınır, beyaz gelinlik giymiş papatya tarlalarından
kemiklerimi vuruyorum damarlarıma, içinde nehirler akan
başını göğe kaldırıyor orman, güneşle büyüyor ağaçlar, güneş ki dokunanı yakan
odun biriktiriyor nemrut bir yerde, bir yerde odun birikiyor nuh’un gemisine
gemiden atılan bir yolcu oluyorum, alevlerin içine
sokağa çıkıp bağırıyorum, balkonlar devriliyor binaların dibine
leylanın şarkısını söylüyorum, uçurum mecnunun ölmeyen ülküsünde
göğsümde dönen dünyayı büyüt, sonra büyüt sarıldığım kitabı
saçları siyah bir örtüye dönüşür leylanın, ben yıldızlarını sayarım gece
en büyük şehrin yanıp sönen ışıklarına bakarım, böyle uzaktan
çeşmelere yol bulup gamzenin pınarında, rüyama leyla katarım
boğulmam, ölmem, en derin kuyularda, kurtların sofrasında dönerken dünya
gül dağı yetişir imdadıma, gül dağın dikendir aslında
demir kapıların arkasında, çelik pençeli güvercinleri çoğaltan asena
dans eden kurtlar, davul sesleri, kopuz ve sazla
arıyorken ney sesini taş ocağında
uzaklardan geliyor ezan sesi, yükselen minareler iki kıta
bir kentte doğar insan, bin kentte ölür bazen yaşamın boşluğunda
uçurumdan hicret edip atların çektiği arabalarda
leylanın şarkısı var, gözleri savaşın yarısında
atların çektiği arabalarda başını göğe kaldıran dumandan leyla
tarihe savrulan sarayların boğulduğu nebulada
18 Mart 2019