DOĞUMUNUN 107. YILINDA ÖĞRETMENİM NECATİGİL
• O bir şiir çilekeşiydi…
44 yıldır yok aramızda: Ama o hep bizim yanı başımızda… Anıları, şiirleri, kitaplarıyla: Akıp gidiyor zamana Necatigil !
*
Öğretmenimdi; üç yıl aynı havayı soluduk onunla.Okulun “Behçet Hocası”,Kabataş’ın “Babası”ydı.Gözlüğünün üstünden muzipçe bakar, yarım gülümser; şiir okuyacağı zaman, bir hüzün kaplardı yüzünü. Aslında o hep hüzünlüydü.Ve 0 bende o hep “Bay Hüzün” olarak kaldı…
*
“Bende şiir merakını hastalıklarım ve yalnızlıklarım uyandırdı.” der ve sorar:“Bu yazdıklarım yalnız benim yaşamım mı sade?” Sanırım ona özgü bir dünyası vardı; şiirlerinde de o dünyasını yansıttı.Öykü ve roman dışında yazının her türünden örnekler sundu.Çeviriler de yaptı.Radyo oyunları da yazdı…
*
Zonguldak’ta, Çelikel Lisesi’ndeyken Rüştü Onur, Muzaffer Tayyip Uslu,Kemal Uluser’le Yeni Zonguldak gazetesinde de edebiyat sayfaları düzenlediler.”Bir adamın kuruntuları” başlıklı şiirsel denemelerini yayınladı.İlk kitabını orada bastıracaktı; Yeldeğirmenleri, Kapalı Çarşı olarak yayınlandı İstanbul’da.Necatigil için Zonguldak, bir “Yabancı Şehir”di:Tahir Alangu’ya yazdığı mektuplarda hep yakındı Zonguldak”tan…
*
Necatigil EVLER ŞAİRİ olarak bilinir.Ama o, asıl evler şairinin “Ziya Osman Saba” olduğunu; ondan etkilendiğini söyler.Bir kitap dergisine ikisi için yazdığım ve ayın denemesi seçilen “Kitaplarda Ölmek” adlı yazım da var…
*
Evet tek isteği de “Meddah İsmet” gibi oturduğu sokağa adının verilmesiydi:”Beşiktaş Belediyesi bu değerbilirliği gösterdi. Hatta “Vişnezade Parkı”na (Beşiktaş’tadır) büstü bile dikildi. “Rüştü Onur gibi söylersem; “bilseydi bunların olacağını, çok mutlu olurdu.Ne yazıktır ki biz, değerlerimizi öldükten sonra sahiplenme gibi kötü bir alışkanlık sahibiyiz.
*
Necatigil için çok şiirler yazıldı.Hakkında yazılanlar birkaç cildi bulur.Kızı Ayşe Sarısayın’ın böyle bir çalışması olduğunu da biliyorum.Umarım o bunu başaracak.Benim de şiirlerim, yazılarım çok; her yıl Aralık ve Nisan ayında âdet haline getirdim; yazmadan edemiyorum.Bu yılın Nisan’ında bu anılarımı yazdım: * Necatigil için eleştirel yazılar da var, söylentiler de.Bunlardan birini aktarmadan geçemeyeceğim; Ayşe Hanım da oradaydı.Güya Necatigil, “Dar çağ” kitabındaki Atatürk şiirlerini kitabın ikinci basımına almayacakmış (Çapa Eğitim Enstitüsü’nde öğrencisi Sabit Kemal Bayıldıran’ın savıdır bu). Şu kadarını söylemek isterim ki, en güzel, en içten,en yalın şiirleri yazanların başında gelir 0. Resim şiiri bunların başında gelir mesela…
,*
Necatigil, bana göre şiirin de öğretmeniydi;Poetikasını şöyle açıklardı: “Her Şair, kendi şiirinin kaldırım taşlarını döşer.Az sözcükle çok şey anlatmaktır şiir. Ben has şair, has şiirden yanayım.Bu da sözcük ekonomisi, kuyumcu titizliği ister.” Necatigil’in kapalı şiir yazdığı savlanır; son şiirlerini( denemeler olarak kaldı, sürdürmedi- “Kareler Aklar”ı örneğin) saymazsak bu sav, havada kalır…
*
Bilanço adlı şiirinde ise şöyle der Necatigil:” İnsan son gününde/Bir ‘‘bilanço’’ yapabilmeli ömrüne/ Büyük bankalar gibi aktif-pasif/Aldığından çoksa verdiği/ Rahat gidebilir ölüme…”
*
İlhan Berk’in şu şiiri de hep belleğimdedir; Necatigil’in evdeki son görüntüsüdür belki de: “ölmüş bir şairin sevgili karısını görmeye gitmek” tir bence.Ruhu şad olsun…
).