DÖRT ADAM’IN UMUDU
(Uçak Kaçtı Beyler!)
Her insan yüreğindeki umudu büyütür ve umudu kadar yol yürür. Umudun bireyin yaşamına olan etkisi sadece çocukluk yılları ile sınırlı olmayıp tüm gelişim sürecini de şekillendirmektedir. Bu doğrultuda umudu sürdürebilme kapasitesi başarılı bir hayatın da önemli bir parçası olmaktadır.
Amaçlar, hedefler, alternatif yollar, hareket ve enerji sağlayıcı tüm unsurlar hayatın her anında umutlu düşünme ve yaşama için gereklidir. Umut düzeyinin yüksek olması ve gerçekçi umutlara sahip olunması bireylerin sağlıklı, başarılı, çalışkan ve mutlu olabilmesi için gereklidir. Araştırma sonuçlarına göre umut düzeyi yüksek olan bireylerin kendilerini sorumluluk sahibi, gelişmeye açık, sakin, kararlı, planlı, mantıklı, neşeli ve sosyal, uyumlu, sabırlı, kafasına koyduğunu yapan, yardımsever, rahat, her problemin bir çözümü olduğunu düşünen ve girişimci olarak tanımlamaktadır.
Umut düzeyi düşük olanlar ise kendilerini kararsız, hırslı olmayan, kendine güvensiz, duygusal yönden dengesiz, gerçekçi düşünmesine ve doğru karar vermesine engel olacak kadar duygusal, ailelerinin görüş ve kararlarını kendilerininkinden daha önemli gören, planı bozulduğunda ise ne yapacağını bilemeyen kişiler olarak tanımlamaktadır. Çeşitli araştırma bulgularına göre umutlu düşünme ve yaşama öğretilebilir, öğrenilebilir ve geliştirilebilir. Bu nedenle bireylerin umutsuzluk ve çaresizlik gibi olumsuz duygulardan ve düşüncelerden kurtulabilmeleri için umutlu düşünme biçimlerini öğrenmeleri gerekir.
Ben artık “Umut Zekâsı” diye farklı bir zekânın olduğuna ve bu zekânın da diğer bütün zekâları kuşattığına inanıyorum. Hatta insanın merkezi zekâsı umuttur diyebilirim. Umut, tüm zekâların anasıdır. Onları besler, büyütür ve yürütür. Umut, genel olarak herkeste vardır fakat kiminde az, kiminde çoktur. Bizi birbirimizden farklı kılan temel faktör umut düzeylerimizin farklı olmasıdır. Hayata bakış açısı, olayları algılayış ve kavrayış şekli insanlarda umut düzeylerinin farklılaşmasına neden olmaktadır. İnsan, gözünün kestiği, gönlünün istediği hemen her şeyin üstesinden gelebilir.
Umutlu insanlar, hedeflerine erişmek için izleyebilecekleri pek çok yol inşa ederler. Çünkü bu insanlar karşılarına olası engellerin de çıkabileceğinin farkındadırlar ve bunlarla karşılaştıklarında hedeflerine farklı yollardan ulaşabilecek şekilde hareket ederler. Umut farkı, bedenimizi ve ruhumuzu canlı tutan, aklımızı aktifleştiren ve aksiyonumuzu yönlendiren enerji ve sinenerji çarkımızın daha güçlü, daha coşkulu ve sürekli çalışmasını sağlar.
Yeni beyin araştırmaları, beynimizde bir umut devresi olduğunu, bu devrenin harekete geçmesiyle halimizin ve ahvalimizin değişeceğini hatta birçok hayalimizin de gerçeğe dönüşebileceğini söylüyor.
İstanbul’da özel bir üniversitenin eğitim çalıştayına katılan, umut düzeyi yüksek ve umutlu bir düşünceye sahip olan Ahmet Bey, o gün yaşadıklarını farklı bir bakış açısıyla şöyle anlatıyor:
“Çalıştaydan sonra hemen hava yolu ile Ankara’ya dönecektim. Uçağımız akşam saat yedide kalkacaktı. Çalıştayımız ise ancak saat beş buçukta bitmişti ve vakit çok daralmıştı. Biz Karaköy’deydik ve arabayla Sabiha Gökçen Havaalimanına yetişmemiz gerekiyordu. Fakat bu kadar kısa sürede, İstanbul’un o yoğun akşam trafiğinde bu durum pek de mümkün görünmüyordu. Her şeye rağmen benimle birlikte çalıştaya katılan ve aynı uçakta Ankara’ya dönmek üzere yola çıkan, bir akademisyen, bir Milli Eğitim Bakanlığı uzmanı ve bir de STK yöneticisi olmak üzere üç kişi daha vardı. Dördümüz birlikte telaşla bir dolmuşa bindik.
Yolculuk başlar başlamaz cep telefonları eşliğinde kaygılı ve sıkıntılı konuşmalar da hemen başladı. Bunlar akıllı ya! Yani akıllı telefonları kastediyorum. Trafiğin sıkışık olup olmadığını kontrol ediyorlardı. Sürekli kaç kilometre hızla gidiyoruz ve ne kadar zamanda yetişebiliriz diye tartışıyorlardı.
Bir yandan da tekrar üniversiteye telefon edip, bizim uçağı kaçıracağımızın kesinleştiğini, bize yeni biletlerin alınması gerektiğini yoksa oraya gittiğimizde mağdur olacağımızı söylüyorlardı. Bu ve benzeri fikirler konuşulmaya, tartışılmaya devam ediyordu.
Ben de bu arada şoförle konuşuyordum. Ona, basabildiğin kadar bas hatta emniyet şeridini bile kullan, bizim bu uçağa mutlaka yetişmemiz gerekiyor diye telkinlerde bulunuyordum. Şoför de “Ya ceza yersek abi!” diye endişeleniyordu. Ben de onu cesaretlendirmek için hepsinin cezasını ben ödeyeceğim, yeter ki bu uçağı kaçırmayalım, diyordum.
Yaklaşık bir saat ilerledikten sonra benim gözümde uçağa yetişebileceğimize dair bir umut daha yeşerdi. Cep telefonumu çıkarttım ve hemen uçaktan geçmem için gerekli olan online check-in işlemlerini yaptım, elektronik barkodu indirdim. Kemerimi ve saatimi çıkartıp çantama koydum. Sadece sağ omzumda asılı olan çantayı çapraz astım. Yolda sağa sola koşarsam engel olmasın, hızım kesilmesin diye. Buna benzer daha birçok şey yaptım ve kendimi tam olarak uçuşa hazırladım.
Uçağın kalkmasına beş dakika kala dolmuş havaalanının önüne yanaştı. O sırada dolmuşun kapısını nasıl açtığımı hiç hatırlamıyorum bile. Şöyle yılan gibi dolaşan bir sıranın altından tıpkı son düzlükte koşan bir atlet gibi, ine çıka ine çıka insanlardan da özür dileyerek X – ray cihazından geçtim. Uçağın kapısına geldiğimde kalkışa sadece bir dakika vardı. İçeri girdim ve diğer arkadaş için de iki üç dakika beklemelerini rica ettim. O da koşa koşa geldi ve son anda kıl payı farkla uçağa yetişti. Çünkü o arkadaş da benden görerek aynı işlemleri yapmıştı. Başlangıçta biraz kararsız ve çekimserdi fakat benim kararlılığım onun düşüncelerini ve eylemlerini değiştirmişti.
Biz, o gün, o dolmuşa dört kişi binmiştik ama uçağa sadece ikimiz binebildik ve Ankara’ya geldik. İyi biliyorum ki umutlu düşünme ile ilgili öğrendiklerim, okuduklarım ve yazdıklarım olmasaydı biz de o uçağı kaçıracaktık. Bir kez daha anladım ki bekleyip durmak, çevreyi ve gökyüzünü seyretmek, sadece fikir yürütmek ve hatta sadece eylemsiz dua sözleri bile umut değildir. Umut çaba gerektirir. Gaye ve gayret gerektirir. Ancak o zaman umut sizi harekete geçirir, hedeflerinize ve hayallerinize doğru.”
Siz, umudunuz kadar yol yürürsünüz; umudunuz kadar hız yaparsınız ve umudunuz kadar akıl yürütür, iş yaparsınız. Dolayısıyla umut farkınız sizin yaşam farkınız ve hayat kaliteniz olur.
Feleğin çarkı, umutla döner. Uçak kaçtı, beyler!
Muharrem Demir