Düğümlü Zaman, Metin Fındıkçı
I
babam öldüğünde aynı duyguyu yaşamıştım
dedim onura.
ilkbahara uzaktan da olsa bakamazsın bir daha
basarak geçmişin yapraklarına;
biliyor musun, şiirin ilk dizesini yazdırmıştı
baban, bana taksitle kitaplar satın aldığı gün;
II
durup dururken bir yerlere gelinmiyor
bir şehrin dar mesafelerini çıkan taş sokaklarından
hayatı anlatmak için tanıklara gerek görmeden,
tanrının nerede olduğunu,
insanlara dayatılan çürümüşlüğü,
bedeller ödemeksizin resmi hizmete mahsus
savrulan evraklarla payına düşene alışmadan
gökyüzünün “kanayan hüznüne” dokundu;
delikanlılığı gibi serpilmeyen şehirden
ayrılalı, dönüp
güneşe bakmaya çekinmeyen o kır çiçeklerine
içine çekilen gölgede bıraktığı
dar sokaklarda akıp giden güvercin sürüsüne
fırsatı olmadı bir daha,
bir daha dönüp bakmaya
bin paçavrayla düğümlenmiş zamanda
kalıcı aşkı, geçici acılar yolculuğunda;
III
eylülün sararmış günleri
aşkın ve onurun dilinde lal;
bir yerlerde anlatıldı:
koca bir mahallenin tek fırınının damından
uğurladı onu soylu güvercinler.
Fotoğraf: Burcu Topağaç