“Şiire karışdı cühela Ruhiya
Ar ider olduk dimege şairüz”
Bağdatlı Ruhi
Şiirin neliğini belirlemede, karşımıza şiir niyetine yazılmış olarak çıkan veya şiir diye yazdığımız metnin gerçekten şiir olup olmadığını kavramada en büyük sorun, nesnel ölçüt sorunu. Aslında, ortada, şiir sanatının evriminin getirdiği nesnel bir ölçüt söz konusu, ama ne yazık ki şairler/müteşairler, şiir okurları, hatta şiir eleştirmenlerinin epey bir kısmı bile gerekli şiir bilgisinden yoksun ve/veya kafa karışıklığı içinde.
Önce şiirin sözlük tanımını ortaya koyalım. İki ayrı tanımı alıntılayacağım, biri TDK Büyük Türkçe Sözlüğü’nün tanımı, diğeri ise Oxford Türkçe Sözlüğü’nünki olacak.
TDK’ya göre şiirin tanımı:
“Zengin sembollerle, ritimli sözlerle, seslerin uyumlu kullanımıyla ortaya çıkan, hece ve durak bakımından denk ve kendi başına bir bütün olan edebî anlatım biçimi; manzume, nazım.”
Bu tanım, çoktan arkaik hale gelmiş, şiir sanatının evriminin gerisinde kalmış ve bu nedenle yanlış tanımdır.
Bir de Oxford Türkçe Sözlüğü’ndeki şiir tanımına bakalım:
“1.
duygulardan, düşüncelerden, düşlerden, özlemlerden vb. süzülmüş yaşantı birikimleri olarak, ozanların, sözcüklerin sözlük anlamlarına kimi zaman değişik anlamlar da yükleyerek, dil içinde özel bir dil yaratarak oluşturdukları, imgelerden, simgelerden, söz sanatlarından, ritimden, uyumdan vb. yararlanarak ortaya koydukları, okurda estetik duygular uyandıran yazın ürünü.
2.
yazınsal bir anlatım biçimi olarak düzyazı sayılmayan yazın ürünü.”
Burada, çağdaş şiir, çok daha doğru tanımlanmış. Özellikle “dil içinde özel bir dil yaratmak” ve “düzyazı sayılmayan yazın ürünü” ifadelerini vurgulamak istiyorum. Çünkü düzyazı ile şiirin keskin ayrımını belirlemede bu iki unsur kilit rol oynamaktadır.
Şiirin evrimsel sürecinde, çoktandır, düzyazı ile şiir sanatları, dilin kullanımı üzerinden keskin hatlarla birbirlerinden ayrılmıştır. Bu nedenle geçmiş on yıllarda şiir sayılan metinlerin bugün yazılan benzerleri, artık düzyazının karasularını aşamaz, şiir sanatının deryasına ulaşamaz. Nedir peki düzyazı dili ile şiir dilinin arasındaki farkı belirleyen nesnel ölçüt? Düzyazıdaki söz diziminin, dil kurallarının bilinçli olarak bozulup yeniden kurulmasıdır. Peki bunu nasıl yapabiliriz? Poetik imgelerle yazarak.
Tam burada poetik imge kavramını açmak gerekiyor. Şiirdeki imgeye, daha doğru tabirle poetik imgeye dair çok sayıda farklı ve ayakları yere basmayan tanım ortalıkta dolaşmaktadır. Oysa poetik imge, E=mc2 kadar nesnel yapıda, oluşturulma yöntemi belli bir şiir tekniği unsurudur. Anlamca birbirine uzak en az iki sözcük arasında analojik ilişki kurulmasıyla oluşturulur. Geçmiş yıllarda yazdığım “Poetik İmge Nedir” başlıklı yazımdan bir bölümü buraya alıntılamak istiyorum, yazıyı daha önce okumuş olanlar, dilerlerse alıntı kısmın devamından okumaya devam edebilirler:
[… Elimizde ne var, “gece” sözcüğü. Nedir? Bir soyut isim.
Bir diğer sözcüğümüz nedir? “Gömlek” sözcüğü. Bir somut isim.
Bu iki sözcük arasında örnekseme (analoji) yoluyla ilinti kurup bir “poetik imge” oluşturacağız. Sadece bu örnekteki gibi soyut-somut sözcük kombinasyonuyla değil, somut-somut, somut-soyut, soyut-soyut, soyut-somut kombinasyonlarıyla da iki (en az iki) sözcük arasında örnekseme yapılarak “poetik imge” kurulabilir.
İlk örneğimizde isim + isim kombinasyonu üzerinden bir poetik imge kuracağız. Ayrıca isim + fiil veya fiil + isim kombinasyonu ile de poetik imge kurabiliriz. Bunu da ikinci örneğimizde ele alacağız.
Şematik olarak ifade edersek,
gece……doğal sözcük
gece + x = gecenin gömleği…………….. birbirinden anlamca uzak iki sözcük arasında örnekseme (analoji) yoluyla kurulan poetik imge
yz + gece +x = Aşk’a yırtıldı gecenin gömleği……zincirleme poetik imgeler ile oluşturulmuş bütün dize.
Dizeyi, zincirleme etkiyi oluşturan alt birimlere ayırırsak;
1- gecenin gömleği
2- yırtıldı gecenin gömleği
3- Aşk’a yırtıldı gecenin gömleği
gece + x = “gecenin gömleği” = poetik imge (Doğal dilin yapı taşlarından iki sözcük arasında örnekseme yoluyla, konvansiyonel mantığın ötesinde, kendi içsel mantık paradigması şair öznenin bilinç ve bilinçaltının bileşkesine dayalı olan ve şiir/ sanat tarihinde ilk kez kullanılan özgün
ilinti, poetik imgeyi ortaya çıkarır. Doğal dil içinde “gecenin gömleği” diye bir ifade yoktur. Gece, gömlek giymez elbette, soyut bir kavrama somut bir özellik atfettik burada, ama ilk kez yapılan, sadece bize ait, özgün bir atıf ve bu atıfla oluşan poetik imge, sözlü veya yazılı olarak kendisini alımlayan her bir bireyde farklı ve yepyeni izdüşümlere yol açacaktır. Her bir alımlayıcı öznedeki nihai izdüşümler, poetik imgenin şair öznenin zihnindeki yaratılma sürecinde ve daha önemlisi şair öznenin poetik imgeye birikme sürecinde, şairin zihninin içkin olarak hedeflediği izdüşüme yakın veya uzak olacaktır).
z + gece +x = “yırtıldı gecenin gömleği” = zincirleme poetik imge (Poetik imge, konvansiyonel mantığın sınırlarını aşan yeni bir söyleyiş ortaya koymuştu, “gecenin gömleği”, buna bir fiil sözcüğü olan “yırtılmak” sözcüğünü ekledik, ortaya “zincirleme poetik” imge çıktı. Doğal dil içinde elbette “gecenin gömleği” diye bir ifade yoktur, hele ki bunun “yırtılması” diye bir ifade hiç yoktur. Somut bir nesneye, yani “gömleğe” dair fiziksel bir durumu, “yırtılmak” edilgen fiilini, soyut bir kavrama dair sözcüğe, yani “gece”ye atfettiğimizde, zincirleme poetik imgeyi kurmuş olduk.
yz + gece +x = “Aşk’a yırtıldı gecenin gömleği”…zincirleme poetik imgeler ile oluşturulmuş bütün dize (Bir önceki poetik imge zincirine, bu sefer de “Aşk’a yırtılmak” ifadesini katarak yeni bir poetik imge daha elde ediyoruz. Doğal dil içinde, “aşka yırtılmak” diye bir tabir yoktur elbette, konvansiyonel mantığa dâhil değildir, bizim kurduğumuz kendimize özgü üst dil (metalanguage) içinde realize olmuş ve poetik imgeyi oluşturmuştur.
Nihai Sonuç: “Aşk’a yırtıldı gecenin gömleği”. Soldan sağa, sağdan sola toplasan topu topu 4 kelime, ama ne çok katman var içinde, zincirleme kaç iç içe imge…]
Artık şiir dili ile düzyazı dili apayrı dil evrenleridir. Düzyazıyla şiiri ayrıştırmak için kullanılacak temel nesnel ölçüt, poetik imgelerle kurulan şiir dilidir. Şiirin öte dil/üst dil (metalanguage) olarak tanımlanması da bu nedenledir. Çağımızda, hangi sosyo-politik zemin üzerine inşa edilirsin şiirin neliğini belirleyen temel unsur, düzyazının ötesine geçmiş şiir dilir. Bugün ister bireyci burjuva şiiri yazın, ister toplumcu gerçekçi şiir, ister İslamcı şiir, içeriğinden bağımsız olarak öncelikle yazdıklarınızın şiir sanatına dahil olabilmesi için, şiir evriminin getirdiği bu nesnel ölçüte uyması gerekir. Yani ‘şiir geldi poetik imgeye dayandı’.
Bu kadar ayrıntılı analize rağmen, karşınıza şiir olduğu savıyla çıkartılan metnin şiir olup olmadığını belirlemek aslında epey kolaydır. O alt alta yazılmış dizeleri yan yana yazdığınızda, içerdikleri uyak, aliterasyon, asonans, benzetme, eğretileme, devrik cümle kullanımı gibi kimi şiir tekniği unsurlarının varlığına rağmen düzyazıdan farksız bir metin karşınıza çıkıyorsa o metin, şiir değildir, en fazla düzyazının anlatı türüne dahil edilebilir. Şiir değildir, çünkü poetik imgelerle düzyazı dili evreninden şiir evrenine geçememiştir.
Basit bir örnek verelim:
“Geceleyin sustum” ifadesi, düzyazının sözdizimi ve dil kuralları dahilindedir, ama “Geceyi sustum” diye yazdığınızda, artık düzyazının kurallarının dışına çıkıp şiir evrenine geçtik. Düzyazıda “geceyi anımsamak/beklemek” vs gibi bir ifade bulunabilirler, ama “geceyi susmak” gibi bir söz öbeği bulunmaz. Burada ne yaptık, “gece” ve “susmak” sözcükleri arasında analojik bir ilişki kurarak bir poetik imge yarattık ve bu sayede düzyazı evreninin dışına çıkıp şiir evrenine dahil olabildik, şiir diline bu şekilde ulaştık.
Bir duygunun, düşüncenin, nesnenin, kavramın veya olgunun göstergesi olan düzyazıdaki sözcükleri, küp şeklindeki taşlara benzetirsek, aynı sözcükler, poetik imgelerin içinde kullanıldıklarında, o taşların arasında akan sudur. Düzyazının ulaşamadığı anlam ve duygu evrenine ulaşırlar. Bu nedenle şiiri, bire bir düzyazıya çeviremezsiniz. “Nehirler boyu sustum yüzünün mavisini” gibi iç içe poetik imgelerle örülü, tamamen şiir dili içinde var olan bir dizeyi, düzyazı diliyle sayfalarca yazsanız da tam olarak açıklayamazsınız, çünkü bu dize, düzyazının ulaşamadığı dilsel alandadır. Çünkü şiir, düzyazıya çevrilemeyendir.