-E/A YAZ-” YARDIMCI EYLEMİNİN TARİHSEL KÖKENİ VE BUGÜNÜ
Bu yazımızda, geçmişi bilinmeyen, bu nedenle de yanlış yorumlanan “-e/a yaz-“ yardımcı eyleminin kökenine ineceğiz ve bağlantılı olarak “Bile/Yazdı” kitap adını eleştireceğiz. Bu incelememizde, kolay anlaşılması için, “yaz-“ sözcüğünü “yardımcı eylem” diye, “bil-“ gibi “-e/a” çekimi alan yüklemlerin hepsini de “asıl eylem” diye anacağız.
Asıl eylem olarak “yazmak”ın geçmişte kullanılmış birkaç anlamı vardır, konumuzu ilgilendiren bunların sadece biridir ki biz onu inceleyeceğiz. Dede Korkut Oğuznameleri’nde, bu sözcükle şöyle karşılaşıyoruz; “Ol kafirüng [ng= geniz n’si] üçin atub birin yazmaz okçısı olur.” Yani, o kafirin [okun] üçünü atıp birini [bile hedefinden] şaşırmaz [keskin] okçusu vardır. (Sf 100 (1))
Reşit Rahmeti Arat, Kutadgubilig’de (KB), bu sözcüğü (konumuzla ilgili anlamı için) “yaz-; şaşırmak, yanılmak” diye açıklar. (Sf 1275 (2)) Yusuf Has Hacib, Kutadgubilig’i 1072’de Hakan’a sunmuştur, bu sözcük, KB’de 205, 493, 2175, 2515, 3520 ve 4093 no’lu beyitlerde doğrudan bu anlamıyla kullanılır. 493 no’lubeyit şöyledir: “bilişmez kişiler karağu sanı / karağu yorık yazsa sökme anı – tanıdığı olmayan kişi [gurbette] kör gibidir; kör yolunu şaşırırsa onu ayıplama.” 3769 no’lu beyitte günah, 6639 no’lu beyitte ise Tanrı’ya karşı yanılmak (yani, günah işlemek) anlamında kullanılır. Bu beyitin bir dizesi şöyledir: “Sanga yazdı sindin küredi özüm – [Ey Tanrı!] sana karşı günaha girdim, senden kaçtım…”. 600, 2514, 2515, 2516, 3769, 4077 ve 4121 no’lu beyitlerde de “İl’e yaz-“, Hakan’a, Beylik’e (Devlet’e) karşı suç işlemek anlamındadır. 3769.beyit şöyledir: “sanga yazsa men sen keçürmege sen / keçürgey idim ming yazuk kılsa men – [Hakan!] sana karşı bir kusur işlersem, sen beni affetmeyeceksin; rabbim beni, bin kusur [günah] işlesem bile affeder.”
Şimdi, daha gerilere, 735 yılında dikilen Bilge Kağan Yazıtı’na gidelim. “Bilmedükün üçün bizinge yangıldukın yazındukın üçün kağanı ölti, buyrukı begleri yime ölti.” [Bilmediği için bize yanıldığı yazıldığı (ihanet ettiği) için Kağan’ı öldü, buyruğundakiler de, Bey’leri de öldü.] (Sf 38 (3)) “Özi yazındı kağanı ölti budunu küng kul boltı.” [Kendi ihanet etti, Kağan’ı öldü, budunu kul köle oldu.] (Sf 40 (3))
“Yunus Emre” kitabında, Abdülbaki Gölpınarlı, “Yazık – yazıklı (t): Suç, günah. Suçlu, günahlı.” açıklaması yapar. (Sf 512 (4)). Bu sözcükler “yaz-“ eyleminin KB’de verilen anlamından türemiş sıfat ve addır. Yunus’un şöyle bir beyiti de vardır.” Yazıklar müzdler dartıla ancak perdeler yırtıla / Bilmediğin günahların anda sana ayan ola” (Sf 97 (4)). Bu deyiş bugün de devam etmektedir, halktan “yapma etme yazıktır günahtır!” sözlerini duymaktayız.
Örnek verdiğimiz alıntıların tamamında “yaz-“ (asıl) eyleminin istenmeyen, yapılmaması gereken, esenliksiz, sakıncalı, kaçınılacak durumlar ve olaylar için kullanıldığının altını çiziyoruz.
Divanü Lügati’t Türk’ün “yazdı” maddesinde ise şu açıklayıcı örnek vardır: “ol anı uruyazdı”; o onu öldüre yazdı, yanlışlıkla öldürüp günaha girecekti, denilir.
Behçet Necatigil, “Bir de –eyazmak var, (…) Yazmak fiili burada sözlük anlamından kopuyor…”diyor (Sf 7 (5)), AÖF ders kitabı da “…sözlük anlamından sıyrılarak…” diyor (Sf 134 (6)). Hepsi de yanlış diyorlar, gerçekte, kopma da sıyrılma da yoktur, (Bilge K. Yazıtı, KB, Y. Emre’de kullanılan, “şaşırmak, yanılmak”, suç işlemek, ihanet etmek, günaha girmek anlamına sımsıkı sarılıp, onu koruyup) başka bir eyleme eklenip yardımcı eyleme dönüşerek (kalıplaşarak) varlığını sürdürme vardır. Tarihi belgelerden aktardığımız bu anlamı bilmeyenler, sözcüğün (çöz-, ser-, yay-, yazı yaz-, vb) diğer anlamlarından “koptuğunu” ya da “sıyrıldığını” sanıyorlar, yanlış sanıyla yürüyorlar yanlış yere varıyorlar. Bilge K. Yazıtı ve KB’de belirttiğimiz anlamlarda kullanılan “yaz-“ın (DLT’de “uruyazdı” diye kullanılmış örneğiyle,) daha o zaman 1080’lerde bu anlamının kalıplaşmış ve yardımcı eylem olarak benimsenmiş ve yerleşmiş olduğunu öğreniyoruz.
Sözcüğün, yardımcı eylem olarak, bu kullanımına Tarama Sözlüğü’nde rastlamadık, bu nedenle “-u yaz-“ın ne zaman ve nasıl “-e/a yaz-“a dönüştüğünü (yuvarlaktan düze geçişini) şimdilik çözemiyoruz. Şimdi, DLT’deki “uruyazdı” kullanımının günümüzde de aynı anlamda kullanılışını örneklerle çözümleyelim, ilginç sonuçlarla karşılaşacağız. Oyuncunun ayağını kırayazdı; neredeyse kırıyordu (6 ay oynayamayacaktı). Öleyazdım; neredeyse ölüyordum (yaşamım sona ererdi). Uçak düşeyazdı; uçak düşmek üzereydi (düşseydi sağ kurtulamazdık). Boğulayazdı; boğulurdu (yaşamı sona ererdi). Okul yanayazdı; okul yanmak üzereydi (eğitim aksayacaktı). Elini keseyazdı; hemen hemen kesiyordu (acı çekecekti). Çayı dökeyazdı; dökmek üzereydi (koltuk kirlenecekti). Şişeyi devireyazdı; devirecekti (içecek boşa gidecekti). Bebeği balkondan düşüreyazdı; neredeyse düşürecekti (çocuk sakat kalacaktı). Diplomayı yırtayazdı; dikkatsizlikten yırtıyordu (yenisini çıkartmak için uğraşacaktı). Gemi batayazdı; batmaktan zor kurtuldu (şirket iflas ederdi). Süt taşayazdı; taşmak üzereydi (içemeyecektik). Köprü yıkılayazdı; neredeyse yıkılıyordu (yenisi yapılana kadar ırmağı geçemezdik). Sel basayazdı; sel basacak gibi oldu (bassaydı ekinler mahvolur aç kalırdık). Fırtına çatıyı uçurayazdı; çatı uçacak gibi oldu (sokakta kalacaktık). Hırsız sakladığımız altınları bulayazmış: nerdeyse bulacakmış (elimizdeki avucumuzdaki gidecekti). Öğretmen yakalayayazdı; sigara içiyorduk, kopya çekiyorduk öğretmen yakalamak üzereydi (ceza alacaktık). Babam anlayayazdı; okulu kırdığımı anlamak üzereydi (beni okuldan alırdı)! Bileyazdı; yarışmacı neredeyse bütün soruları biliyordu (son soruyu bilemedi de 500 Bin TL vermekten kurtulduk)!
Bu örnekleri şimdi dikkatle bir daha gözden geçirelim. Bu örneklerin tamamında, “()” içinde nedenini açıkladığımız gerekçelerle (töre, doku, ahlak, yarar, kamu yararı, sağlık, özel çıkarlar, kişisel kusurlar, yanlış kabuller, vb, bin bir nedenle) “-e/a“ çekimine giren asıl eylemlerin hepsi de gerçekleşmemesi gereken, gerçekleşmesine karşı çıkılan, gerçekleşmemesi için çalışılan, gerçekleşmemesi istenen, gerçekleşmesi kabul edilmez eylemlerdir. Bunu böyle yapan “yaz-“ yardımcı eylemidir. “Yaz-“ yardımcı eylemi, kökeninden getiregeldiği anlamla, yapılan şeyi insana zarar verecek bir yanlışlık, İl’e, Beylik’e, Kağan’a karşı ihanet, Tanrı’ya karşı işlenen günah sayıp (asıl) eyleme kabul edilmezlik yüklemiştir.
Asıl eylemin gerçekleşmesine teğet varan bir “yaklaşma” olmakla birlikte, Behçet Necatigil’in ve ders kitaplarının ve bilimsel kitapların, vd’nin yaptığı “yaklaşma eylemi” tanımı ikinci sıradadır, bu nedenle yanlıştır, çünkü öncelikli, baskın ve birinci sırada olan “kabul edilmezlik”tir. Şöyle düzeltebilir ve aklımıza yerleştirebiliriz: “yaz-“ yardımcı eylemi kökeninden getiregeldiği (şaşırma, yanılma, suç işleme, ihanet etme, günaha girme) anlamlarını sımsıkı koruyup asıl eylemi kabul edilmezleştirir.
Bugün, bunda bir dil sapması var mıdır? Bunu “Bile/Yazdı” ile birlikte inceleyeceğiz.
Ilgın Püren
Kaynaklar:
1- Semih Tezcan – Hendrik Boeschoten, Dede Korkut Oğuznameleri, YKY, 1. Baskı, Şubat 2001,
2-Yusuf Has Hacib, Kutadgubilig, Kabalcı, 1. Basım, Nisan 2006, İstanbul
3-Prof Dr Muharrem Ergin, Orhun Abideleri, Boğaziçi Yayınları, 21. Baskı, İstanbul
4-Abdülbaki Gölpınarlı, Yunus Emre, TİŞB Kültür, 2.Baskı, Ocak 2009, İstanbul
5-Behçet Necatigil, Bile/Yazdı, YKY, 4.Baskı, Mart 2015, İstanbul
6-Tahir Nejat Gencan, Türkçe Biçim Bilgisi, Anadolu Üniversitesi Yayını, 2. Baskı, Ocak 2013, Ankara