(Mojtaba NAHANİ) ŞİİRİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ/ Aygün Eroğlu
Eller Cumhuriyeti
Eller cumhuriyetinde
Su altı, gökyüzü
Ya her hangi bir yer
Fark etmez
Birileri yukarı çıkacaklar
Birileri de aşağıya çekilecekler
Sen ne iyi ki seçkisiz
Yüreğimde hükümet ediyorsun
Yaşasın yoldaşlar
Ölsün emperyal kıskançlıklar
Demeden, bağırmadan, arka çıkmadan
Kucağımın en derinliklerinde
En uzun sevincimde yaşıyorsun
Özgürlük anlamını tartışmadan…
Ne kadar silkeliyorum solumu sağımı
Hangi yönden olduğumu bilemiyorum
Fikrimin tarihi alt üst olmuş
Başını almış gidiyor…
Hatırlıyorum fısıldamıştın kulağıma
Hele ben sen biz olmadan önce
Hele nutuk vermek, manifesto yazmak
Dillere, parmaklara
Alışkanlığa dönüşmeden önce
Hatırlıyorum dupduru sözünü:
Sözde demokrasi
Duygusuz sevişmeye benziyor
Tüm sanat dallarında olduğu gibi, özellikle toplumcu gerçekçi bir şiiri dış dünyadan bağımsız düşünemeyiz. Hele ki toplumun gelişimine ve insanların yeryüzündeki tüm haklardan eşit olarak edinimler sağlamasını düşünüyorsak sayısız küçük toplulukları değil, büyük ve küresel ölçekli düşünmeliyiz.
Şair M. Nahani şiirine başlarken “Eller cumhuriyetinde / Su altı, gökyüzü / Ya da herhangi bir yer / Fark etmez “ dizelerinde “su altı ve gökyüzü” imlemeleri ve sonrasında “herhangi bir yer” imlemesi ile şair yeryüzünde yaşayan insan topluluklarının coğrafik ya da sınırsal ayrımını yapmadan “herhangi bir yer” söylemiyle bireyin kendi yaşadığı coğrafyaya ve düşünce ufkundaki farazi bir yere razı olmakla, anlatımın kendisinin dahi özgürlük ve eşitliğine vurgu yapmaktadır. M. Nahani şiirin ilk bölümünde okuru yaşam felsefesi üzerine düşünmeye hazırlıyor. Yaşam felsefesi, “yaşamın anlamı ve yaşamın nasıl yaşanması gerektiğine dair görüştür.” Şair insan topluluklarının üzerinde yaşadığı coğrafyaya göre yaşamın anlamı ve nasıl yaşanması gerektiğine dair bilginin farklılık gösterdiğini okura anlatmaktadır
“Birileri yukarı çıkacaklar/Birileri aşağıya çekilecekler” dizeleri ile yaşamın içindeki insan olgusunun kazanım hırsı ve bu hırsın gerçekleşmesinin dahi doyumsuzluğuna vurgu yaparak diğerlerinin aşağı çekilmesine yani muhtaç kılınmasının ancak doyurucu ve tatmin edici çirkinliğine vurgu yapmaktadır. Çünkü artık eşitliğin, mümkün olmasa bile herkesin çok kazandığı bir dünyanın mutlu etmediği bir dünyada yaşıyoruz ve asıl sorun da bu. Yaşadığımız çağda özgürlük ve eşitliği isteyen toplulukların gücü ve idareyi ele geçirdiğinde bundan vazgeçmesinin altında yatan temel sorun da budur ki; M. Nahani bu dizelerle bunu çok güzel özetlemiştir. Yaşadığımız çağ sömürülenlerin sömürene razı olduğu ya da olmak zorunda bırakıldığı, hatta bu durumdan haz alındığı bir dünya düzenine doğru gitmekteyiz. Güç sahibi otorite yani düzen koyucular kurdukları düzen içinde devamlılığı sağlamak için fiziksel şiddetten daha çok psikolojik, toplumdan tecrit, değersizleştirme veya onur kırıcı durumlar gibi baskı unsurlarını kullanmaktadırlar. Bu da bize Aristotoles’in “Köleler için en iyi şey, bir efendinin yönetimi altında yaşamaktır” sözünün modern çağda bir kabulleniş yani bireyin, mülkiyetin bir parçası olma zorunluluğunu yaşamın gerçekliği içinde kanıksanmasına gidişi anımsatmaktadır.
“Sen ne iyi ki seçkisiz / Yüreğimde hükümet ediyorsun” bu dizelerden önce “seçki, seçkisiz” ne demek bunun üzerine düşünelim. Azerbaycan Türkçesi’nde seçki, seçilmiş olana denir. Çok eskiden Nahcivan’a olan bir gezimde dikkatimi çeken güzel ve özel olduğu belli bir binayı göstererek bu ne binası diye sormuştum. Bana rehberlik eden arkadaşım da bu seçki binası demişti. Anlamadığımı fark edince, burada bizim oy verip seçtiğimiz insanlar bulunur, diye açıklayınca ne olduğunu anlamıştım. M.Nahani “seçkisiz” sözcüğü ile böyle bir seçimle gelmeden kaşılıksız, saf bir hissiyat ile yüreğine hükmetmekten bahsetmektedir. Bu anlatımla seçilerek gelmiş olsalar dahi hükmedenlerin özgürlük ve eşitliğini istemediğini anlıyoruz. Bu da bize Kant’ın “özgürlük eylemlerimizin değil, istemelerimizin bir özelliğidir” sözünü anımsatmaktadır.
“Yaşasın yoldaşlar
Ölsün emperyal kıskançlıklar
Demeden, bağırmadan, arka çıkmadan
Kucağımın en derinliklerinde
En uzun sevincimde yaşıyorsun
Özgürlük anlamını tartışmadan”
Şiirin bu bölümünde ise şair bilinçsiz toplum içinde halkın slogan veya mottolarla bir yere varılamayacağına, işte bu yüzdendir ki “Yaşasın yoldaşlar / Ölsün emperyal kıskançlıklar” gibi sloganlara gerek duymadan, bilinçli toplum bireyleri ile “Kucağımın en derinliklerinde / En uzun sevincimde yaşıyorsun / Özgürlük anlamını tartışmadan” dizeleri ile bilinçli tolum özlemine vurgu yapmaktadır. “Bireyin toplumsal bilinci kendisi ve toplum arasındaki fakla başlar. Toplumun bilinci ise içinde yaşadığı düzende eşitliğe, özgürlüğe gidilen yolda karşılaşılan engellere itirazı ile başlar.” Şair M. Nahani dizelerde bu duygularını açıkça dile getirmektedir. Bildiğimiz gibi gelişmemiş toplumlarda düzen koyucuların değişmesi ile birlikte sözde özgür yaşamın hemen hemen bütün kuralları değişmektedir. Çünkü bilinçsiz toplumlar her yeni gelen düzen koyucu ya da koyucuların alternatifsiz olduğunu düşünür. Bilinçli toplumlarda ise bireyler kendilerinin düzen koyucu olmadıklarını bilirler fakat bununla birlikte nasıl yönetilmeleri gerektiğinin de bilincindedirler. İşte şairin “Özgürlük anlamını tartışmadan” dizesi bunu gayet açık imlemektedir.
“Ne kadar silkeliyorum solumu sağımı
Hangi yönden olduğumu bilemiyorum
Fikrimin tarihi alt üst olmuş
Başını almış gidiyor…”
Şair M. Nahani şiirin bu bölümünde, bir süre okuyucuyu kendi öz ve özgür düşünceleri ile baş başa bırakmanın ve şiirin okuyucu belleğinde bir işgale sebep olmaması isteğinin gayretini hissediyoruz.
Bu da bize yaşadığımız toplumda sorunlar üzerine tartışırken ya da bir düşünceyi, bir görüşü sunarken bilimsel objektifliği (nesnellik) yani tarafsızlığı esas alma gereğini hatırlatmaktadır. Yani kişisel veya toplumsal önyargılardan uzak, kişisel çıkarlar gibi tüm savları kirleten faktörlerden etkilenmemek gereğini ifade eder. Şairin, sağını solunu silkelemesi, hangi yönden olduğunu bilememesi, fikrinin tarihinin altüst olup başını alıp gitmesi imlemelerinin işte bu yüzden olduğunu düşünüyorum.
Hatırlıyorum fısıldamıştın kulağıma
Hele ben sen biz olmadan önce
Hele nutuk vermek, manifesto yazmak
Dillere, parmaklara
Alışkanlığa dönüşmeden önce
Hatırlıyorum dupduru sözünü:
Sözde demokrasi
Duygusuz sevişmeye benziyor.
M.Nahani şiirin bu son bölümündeki dizelerde geçmişe gidiyor. Sevgiliye, toplumsal birliktelik içinde mutlu bir geleceğe dair nutuk vermenin, manifesto yazmanın dillere, parmaklara hatta ve hatta alışkanlığa dönüşmeden dizeleri ile şair bireylerin özgür ve eşit yaşam koşullarının sağlanması için oluşturulan ortak düşünce gruplarının basma kalıp, prototip kavramlarla olamayacağını ve bu kavramlara bireylerin özünü oluşturan uyarıcı bilgi ve birikimlerinin yeterli olması gerektiğine vurgu yapmaktadır.
Sonuç olarak, M. Nahani şiirin sonunda tüm bu anlattıklarımı özetlemiştir. “Sözde demokrasi / Duygusuz sevişmeye benziyor.” Evet gerçekten de öyle. Duygu “çevresel faktörlerin etkisiyle oluşan zihinsel bir durumdur.” Ve dış dünyanın insan zihninde oluşturduğu histir. Şairin de dediği gibi “Sözde demokrasi, duygusuz sevişmeye benziyor”.