Hırçınlığının Sebebi Anlaşılmamış Bir Şair; Veysel Çolak için Bir Portre Denemesi
Aslıhan Tüylüoğlu
Bir insan çok yakından çok farklı algılanır. Yabancı bir bakışla daha çok şey görünür aslında. Görünenin içi, arkası bilinmezlerle daha çok tamamlanır. Benim içinse birçok yön, birçok açı var Veysel Çolak’ı çizecek. Yine de denemek istiyorum.
Onu orta yaşlarında tanıdım. Atölyeye ilk gidişim iki bin üçtür. Üstünde gri bir takım elbise vardı. Saçları biraz beyazlamıştı ama siyahları daha çoktu. Hayli uzamış ve kıvır kıvırdı. Yüzünün kemikli ve sert hatlı oluşu dikkatimi çekmişti. Profilden de bakılınca oldukça düzgün bir burnu vardı ve çenesi hayli biçimliydi. Gözleriyle karşılaşmamıştım. Çoğunlukla bakmaz insanlara, uzaklara bakarak konuşur, anlatır. Aklındakileri takılmadan, tamamen ifade etmek için ağır ağır ama vurgulu uzun cümleler kullanır. Düşünerek konuşur. Ağzından gereksiz bir sözcük çıkmaz bu yüzden. Gereksiz, yersiz konuşmayı sevmediği gibi onunla da bu şekilde gevezelik edilmesinden hoşlanmaz.
Oldukça ağır başlı bir hali vardı o gün. Sırtında kocaman bir yük varmış gibi ağırdı hareketleri de. Sonraları o ağır yükün “insan” olduğunu anlayacaktım. İnsanla sorunu hiç tükenmeyecek, şiirlerinin ana konusu hep o olacaktı.
Tanışmadık. Tanıştırılmadık. Ben de girişken olmadığım için sadece başımla “merhaba” anlamında bir işaret yaptım. O aynı işaretle başını salladı. Böyle süren bir yılım oldu atölyede. Küçüklüğümden beri derste öğretmenlerime rahat vermez, her sözü almak ister, ama ders dışında onlardan kaçardım. Buna “öğretmen fobisi” adını takmıştım. Veysel Hoca da o zaman aktif olarak öğretmenlik yapıyordu Karşıyaka Lisesinde. Onu lise öğretmenlerim gibi algılamış o yaşımda çekinmiş, buna da kendi kendime gülümsemiştim. Sonrasında bu fobiyi aşmama bilmeden de olsa yardımcı olduğu doğrudur. Onunla iletişim kurmak bunu aşmamı getirmişti.
İletişim kurmak dedim de, buradan devam edeyim. Veysel Çolak ile iletişim kurmak bir hayli zordur. Dediğim gibi günlük konuşmalar, gülüşmeler, ufak gevezelikler, selamlaşmalar onun için fazlalıktır. Şiirle başlayabilirsiniz, soru sorarak başlayabilirsiniz. Ancak şiir söz konusu olduğunda iletişime geçer sizinle. Bir de uzun bir zaman geçmişse tanışıklığınızdan ancak öyle. Yoksa sosyal mesafesi hayli fazla olan bir insandır. Yanına çok yaklaşamaz, yaklaşırsanız hem o hem siz rahat edemezsiniz. Bu pandemi günleri için oldukça yarayışlı bir durum ama bu öyle değil mi?
Diyelim ki konuşmaya başladınız, o zaman da sözcüklerinizi iyi seçmelisiniz. Yersiz kullanılmış veya yanlış kullanılmış bir sözcüğe de tahammülü yoktur. İyi kurulmamış cümleleri sevmez. Bir soru sordunuzsa susup dinleyin sakın araya girmeyin. En sevmediği şey; o kafasında bir yandan kompozisyon kurup bir yandan düşünürken ağır ağır, tane tane ve sizin anlayabileceğiniz cümleleri kurarken dikkatinizin dağılmasını, düşüncelerinin kesintiye uğratılmasını, sözü bitmeden konunun değiştirilmesini sevmez. Evet hepsi bu bütün o “huysuz”, “aksi” görüntüsünün sebebi, bütün o kızgınlıkla azarlamasının, hırçınlığının sebebi; bu kadar masum bir “düşüncelerini ifade etme” çabasıdır. Oysa siz gerçekten farklı, onun hiç düşünmediği bir konu getirirseniz, sonuna kadar kendisinin beklediği davranışı size gösterir. Konuşmadan ilgiyle dinler. Dinlerken de bir yandan düşünür.
Sıradan olduğunu söyler ve bunu önemser Veysel Çolak. Sevdiği her şey gibi şiiri de tutkuyla sever. Şiiri bütün diğer şeylerden önceye koyar. Şiir onun sevgilisi, eşi, annesi, yoldaşıdır. Bir seçim yapması gerekirse sonuç bellidir. Kendisini yazma eyleminden uzaklaştıracak her insanla yollarını ayırır. Zamanının çoğunu şiire ayırır.
Havadan sudan, özel hayattan vs. şiir dışında her hangi bir şeyden uzun süre konuşamazsınız. Döner dolaşır, bir dergideki şiire, eski bir kitaba, bir değime, dil ile okuma yazma ile şiir düşüncesi ile kısaca şiirle ilgili bir konuya gelirsiniz. Onda bütün söz nehirleri şiirde delta yaparak edebiyat denizine akar.
Bazen onu tenkit ettiklerini duyuyorum arkadaşlarının. İnsanlara nezaket kuralları gereği davranmadığı, “ Nasılsın, iyi misin?” demeyi gereksiz saydığı, aramadığı, arandığı zaman da fazla uzatmadığı, kısaca şiir dışında ‘ulaşılmaz’ olduğu için ona kızan, küsen çok olmuştur. Oysa o arkadaşlarına duyduğu ilgiyi, sevgiyi farklı yöntemlerle gösterir. Birinin yardıma ihtiyacı varsa ve elinden de geliyorsa asla esirgemez. Hepsinin derdini, sorununu bilir. Anlaşılmayacak olsa da onlarla konuşur, çözüm önerilerinde bulunur. Hastalıklarına endişelenir, ölümlerine derinden üzülür. Ama bunların açık edildiğini fazla görmezsiniz onda. Oldukça kalabalık olan şiir atölyesinde bile bütün herkesin, işini, durumunu, ne yaptığını, nasıl yaşadığını, sorunlarını, dertlerini, aşklarını bilir. Nasıl bilirse bilir. İlgisiz değildir etrafındaki insanlara yani. Kayıtsızmış gibi görünse bile bir bakarsınız birini köşeye çekmiş konuşuyor. İlgileniyor. Yapabileceği bir şey varsa salık verilecek bir şey varsa konuşuyor.
Dışardan göründüğü gibi olamayan bir insan Veysel Çolak. Farklı, alışılmışın dışında tepkileri olan bir insan. Bu anlaşılmayınca olumsuzluklar yüklenerek o büyük kalbine, sevgisini farklı gösteren o kişiliğine saldıran; sefil, kıskanç, hesap kitapçı, sahtekâr, çıkarcı kişiliklerin kendi şerlerini attığı bir insana dönüşüyor. Üstelik onların bütün kötülüğünden, kıskançlığından ve dedikodularından habersiz.
Ben buna “başı büyük”lük diyorum. Kısası, onun şiirlerine bakıp ondaki en saf şeyi, o şairi bulabilirsiniz. Ne kadar farklı algılarının olduğunu, ne kadar çarpıcı duyarlılıklar taşıdığını anlayabilirsiniz. Ama bunun dışında beklediğiniz ilgiyi, boşuna aramayın. Farklı düşünen, farklı yaşayan, özgün bir kişiliği olan bir sanatçıyla karşı karşıya olduğunuzu unutmayın. Dönüp kendinize ve kendi yanılgılarınıza bakın. Kafasında dönüp duran bir cümle için bütün enerjisini, hevesini ve zamanını harcayan bu şaire saygınız olsun. Küsüp giden de gelip barışan da siz olmayın. Arkadaşlarını defalarca affettiğini bilirim onun. Pişman olacağını bilse de hep şans verir.
Dize, şiir, imge, şiir bilgileri bütün hayatını kaplar onun. Buna saygısı olmayanın onun yanında yeri olmasın varsın.