İnsanlığın ve Cumhuriyet’in Aydınlığıyla Işıyan Bir Kitap: Ademin Defteri
Hatice Eğilmez Kaya
- Güner Demiray 1940 doğumlu, Köy Enstitüleri geleneğiyle yetişmiş, emekçi ve çalışkan bir sanatçı. Onun edebi ürün yelpazesine bakıldığında son derece geniş bir ürün üretimi ile karşılaşıyoruz. Şiir, roman, öykü, deneme, makale, anı, köy notları, çocuk şiirleri, çocuk öyküleri, masal, oyun tekerlemeleri, bilmeceler, müzikal çocuk oyunu alanlarında onlarca eser kaleme almış.
Ademin Defteri Demiray’ın şiir alanında, 2019 yılında yayımladığı eseri. Eser 109 sayfa ve beş bölümden oluşuyor, şiir kitabı olarak kalın bir kitap. Her bölümde onar şiir var. Bölümlerin adlarını Serseri Tekne, Güzel Aydınlık, Gecenin Gecesinde, Işın Kuşağı, Sülün şeklinde sıralayabiliriz. Yapıttaki şiirlerin çoğu Akatalpa, İnsancıl, Caz Kedisi, Şehir, Öğretmen Dünyası, Çağdaş Türk Dili, Bireylikler, Edebiyat Nöbeti, Eliz Edebiyat, Gökkuşağı dergilerinde yayımlanmıştır.
Şair, İkinci Dünya Savaşı’nın belirsizlik yıllarında dünyaya gelmiş. Ülkemiz; her ne kadar bu dehşetli savaşa katılmamışsa da yoksulluk, salgın hastalıklar, bunalım, ekonomik abluka, kültürel ve siyasal bocalamalarla sınanmıştır. Anadolu insanının yüzlerce yıl süren savaş yılları, ardından vermek zorunda olduğu kurtuluş mücadelesi, binlerce gencimizin emperyalizme kurban verilmesi karamsar bir atmosferin oluşumuna neden olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk ve onun silah arkadaşlarının kazandıkları büyük zafer ve yeni bir devletin etrafa saçtığı aydınlık Anadolu insanının üzerindeki ölü toprağının silkelenmesini sağlamıştır. M. Güner Demiray sözünü ettiğimiz aydınlanmanın ilk kuşaklarından birine katabileceğimiz bir sanatçı. Gerek dünya görüşünde, gerekse yapıtlarında böylesi bir sosyolojik zenginliğin izlerini yansıtmaktadır.
İlk ilham kaynağı köy enstitüsü mezunu olan ağabeyidir. Yoksul Anadolu gençliğini cumhuriyet ülküsü etrafında toplayan ilerici ve aydınlıkçı bir akımın beslediği düşünsel yapıya sahip olan şair, önce Sivas İlköğretmen Okulunu, ardından da Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat bölümünü bitirir. Aldığı eğitim eserlerine dize dize, satır satır yansımıştır.
Ademin Defteri de onun bu yaşama dönük dünya görüşünden payını alan sanat birikiminin bir toplamıdır. Sanatçı kimliğinin dışavurumudur bir bakıma.
Duyarlılık şairlerin olmazsa olmaz özellikleri, içtenlik de öyle. M. Güner Demiray Anadolu’ya ve Anadolu insanına içten duygularla bağlı bir şair. Bunun yanında evrensel duyarlılık sahibi. İnsanlığın ileriye doğru attığı adımları, uygarlığın yürüyüşünü dize ve satırlarında dile getiren bir kişilik. Onun şiirleri bu iki ana tema etrafında biçimleniyor. Onun için “idealist bir cumhuriyet öğretmeni” ifadesini kullanmamız doğru olacaktır. Aynı zamanda lirik bir dili var şairin. Olaylara ve kavramlara duygu penceresinden bakıyor. Duygularımız çoğu kez varoluşun en temiz aynalarıdır: “Umudu yüklenmiş beyaz gemin / Yüreğin sevda sevda ormanlık / Önünde renk cümbüşü hayat patikası… / Sinmiş gözbebeklerine / Nar çatlaması” ( s. 39)
Ademin Defteri’nde Anadolu, ölüm, hüzün, doğa, toplumsal ve bireysel duyarlılık, insan sevgisi, aşk, köy ve kasaba yaşantısı, barış gibi temalar ön planda. Demiray’ın içerik dünyasında yerel olandan, ulusal ve evrensel olana doğru genişleyen iç içe daireler bulunmakta. Eserdeki tema dairelerinin her biri ötekilerle anlamsal bağlantı içerisindedir, parça bütün ilişkisine örneklik oluşturmaktadır. Aynı zamanda yalnız bırakılmamış, düşsel ve mitolojik unsurlarla desteklenmiş bir gerçekçilik mevcut.
Şair cumhuriyetin ilke ve ülkülerini özümsemiş bir düşünce yapısına sahip. Doğayı ve halkı, memleket şairlerini, toplumcu gerçekçi şairleri ve Batı şiirini yazınsal kaynakları olarak göstermek doğru bir yaklaşım olacaktır. Kendisi de Dağlarca’dan Dünya edebiyatının ünlü şairlerine kadar birçok şairi anmaktadır. “… Bir ulu ustadır o! / Ölüm hiç soluk alır mı denizlerinde? / Çünkü şiiri / Sonsuza yelken açar” (s. 93) Serseri Tekne şiirinde dünya şairlerine seslenir: “Seni yaşarım bu dingin kumsallarda / Belki Rimbaud da gelir yanıma / Belki Poe uzaktan el sallar Annabelle ile / Baudelaıre gözyaşı döker sonsuzluğun eşiğinde” (s. 31)
Ademin Defteri imge ve mecaz açısından zengin bir eser. Şair imgesel bir şiir dili kurma konusunda hem soyut hem de somut unsurlardan faydalanmış. Eserdeki imgesel ve mecazlı söyleyişlere şu örnekleri verebiliriz: “Ben yeryüzü sürgünü / Serseri bir tekneyim Clara / Rüzgârla konuşan, dalgalarla güreşen / Şaşarak bakan yıldızlara” ( s. 31) “Diri sularında baharın / Öptüm hayatın dudaklarından” ( s.49) “Gamlı bulutlarıma kızıl kuğular asılı, / Sönmeye yüz tutmuş çırası mavi tutkularımın” (s. 59) “Hep hayal şimşeklerinin çaktığı bu ömür / Tedirgin bir kuş sancısı olmuş şimdi.” (s. 77)
Demiray yapıtın başlangıç bölümlerinde aforizmalara yer veriyor. Oluşturduğu aforizmalar aşk, felsefi düşünceler, toplum ve hayat gibi birçok alana yayılmış durumda. Bu aforizmaların çok önemli bir kısmı darası alınmış özlü sözler niteliğinde. Uzun ve sayısız deneyimle harmanlanmış bir ömrün imbiğinden süzülmüş gibiler: “Nükleer bir canavar yeryüzünün hayat damarlarını kurutabilir bir anda. Ey çocuklar, can yaratan kadınlar kalbinizi koyun ortaya.” (24) “ Biraz diyalektik ol cancağızım, gecenin merkezkaç kuvvetinde uyuma.” (s. 27) “Ay ışığının büyüsüdür şiir. Çok kez o büyüyü yaz akşamlarında giyeyim ben.” (s. 29)
Dünya şiirinde en tanınmış ve yetkin örneklerini İranlı şair, filozof ve bilim insanı Ömer Hayyam’ın verdiği Rubai genellikle felsefi temalara vurguda bulunan bir şiir türüdür. Divan şiirinde sıkça kullanılan rubai tek dörtlükten oluşur, kısadır fakat aynı zamanda vurucu ve etkileyicidir. M. Güner Demiray Ademin Defterinde biçim ve içerik açısından rubai kabul edilebilecek şiirlere de yer veriyor. Bu rubailerden birisi şudur: “Aynaya bak, gidişin hep tersine, / Neden sarılırsın karanlığın ipine? / Çağ büyürken harmanında aydınlığın / Ne götürdün sen, getirdiğin ne?” (48)
Demiray, şiirlerinde özellikle Anadolu’nun şiirsel yapıya sahip olan doğasından kesitlere yer veriyor. Doğa, Ademin Defteri’nde tüm albenisi ile boy göstermekte. İnsanın etiyle kanıyla doğadan bir parça olduğunun bilincinde olan şair, öte yandan da içindeki yurt sevgisini doğaya yöneltiyor: “Devedikenleri dik duran gelengiler gibi, / Dingin toprağın kucağında sarı papatyanın güneşi, / Kumruların çaldığı arp çamlığın rüzgârıyla öpüşüyor, / İçimde bir bulanık sevda seli / Bulutlar geçiyor dört nala apansız” ( 19) “Ve ben doğanın çocuğuyum, doğaca konuşan! / Ben duyarım baykuşların gece çığlığını, / Engereklerin gülümsediğini ben fark ederim, / Gün batımlarını içerim suların koynunda “ (s. 104)
Aşk, hangi ulustan ya da topluluktan olursa olsun, hangi çağda yaşarsa yaşasın, hangi dili kullanırsa kullansın bütün şairlerin ortak teması. M. Güner Demiray aşka ilişkin birçok dize kaleme almış. “Sen şimdi hangi çalıdasın ey sülün?” (s. 97) diye sesleniyor sevdiği kadına. “Seni Melek bildim sol yanımın geçidi” (s. 65) diyerek kalbindeki yerini gösteriyor. Aşkın ateşten yanını, insan ruhunu beslemesini, yaşama sevinci oluşunu fakat bir o kadar da acılı lokma oluşunu anımsatıyor. Demiray’ın aşka ilişkin dizelerine şu dizeleri örnek verebiliriz: “Hangi yangın bu ateşi büyüten? / Kimin gözyaşı yapraktaki bu çiy? / Bu aşk hangi günlerin diri yalımı?” ( 62) “Yürüyelim haydi! / Bahar yağsın içimize damla damla! / Kalplerimiz bir tay gibi oynasın aşktan / Bak zaman da çitlerin arasında /Kumrularla demlenip duruyor yeşil yeşil / Haydi gel yürüyelim yağmur altında!” ( s. 45)
Ademin Defteri toplumcu gerçekçi bir yapıya sahip. Emeğin yüceltildiği, hakça bölüşümün sık sık övüldüğü eserde ideal toplumun özellikleri ele alınmakta. Şair, “Bu çağda kent / Bireyci dolabın cambazlığı, / Düş yoksunu bir yalnızlık, / Korku dikeni her köşesi / Araba seli, rant kavgası” (s. 57) şeklinde yaygınlaşan benmerkezci insan duruşundan şikayetçidir. Dünya üzerinde sömürü ve ezme ilkesine bağlı tüm yönetimsel oluşumları eleştirir. Küba’daki sistemi ise şöyle över: “Küba / Düzeltmiş insanın dizgi yanlışlarını, / Bu yüzden / Daim emzirir çocuklarını memelerinden, / Dağlarında altın tacirleri yok / Gıdası hakça, toprağı bereket / Güneşi selamlar evrene gülümseyip / Doğanın soluk aldığı memleket.” ( 46)
Ölüm, söz var olduğundan bu yana birçok şair tarafından ele alınmış bir tema. Bu şairlerin her biri ölüm temasına farklı açıdan bakmışlardır. Kimi ölümden çekinirken, kimi ölümü sevgiliye kavuşma gecesi gibi görmüştür. Ölümün kaçınılmazlığından dem vuranların yanı sıra ölümü görmezden gelen, önemsizleştiren şairler de olmuştur. M. Güner Demiray ölümü dehşetli bir olay gibi değerlendirmez. O çok sevdiği doğayla bütünleşeceği bir an olarak ele alır: “Ne çare / Sözlerin bittiği andır / Üfleseler yıldızına tutuşmaz / Başlar çöl sessizliğinde / Başka varlıklarda yaşamak / Bir bütünden dağılırsın usul usul / Artık bilincini vermez toprak” (s. 106)” Yeni bir hayata doğacağım ben; / Dört köşe olacak sevinçten ağaçlar ve kuşlar, / Ve yârim de ince bir turna gibi / Hasretin sıcağını çekecek gövdemden ./ Yine mavi kalacak gökyüzü, / Yine aşk damlayacak hayat imbiğinden.” (s. 21)
Şair bir barış insanı. Ona göre barış, evrende insanı ve bütün varlıkları kapsayan, sevgi güneşleri üreten bir sonsuz aydınlıktır. Bunun için o Ademin Defteri’nde barışı insanca yaşamanın en önemli koşulu olarak görür. Dünya tarihi çoğunlukla karanlık ve kanlı sayfalardan ibaret olsa da artık barışı saksıdan çıkarmanın zamanı gelmiştir: “Haşindi tarihin sert adımları çilenin çengelinde: / Kaç karanlık kuyuya girdim, / Kaç ateş halkasından geçtim bilseniz, / Kem gözlerin oku kadim güneşleri vurdu hep / Gölgelerin zamanı alt ettiği okyanusta.” (s.67) “Tarihin utancını desteleyip koydum kalbime” (s. 67) Aynı şiiri şöyle bitirir: “Ey şafak, artık durma, es kanat kanat / As yüreğine çiğdemler kuşanmış sevgiyi / Barışı saksıdan çıkarmanın zamanı değil mi?” (s. 68)
Hüzün hepimiz için çok zaman uğradığımız bir labirent bu hayat sekisinde. Özellikle dış dünyadaki olumsuzlukları içselleştirenler, başkalarının dertlerine kederlenenler ve şairler için. Çevre yanımızın sayısız kötülükle örüldüğünü dikkate alacak olursak onlara hak vermeden geçip gitmemiz mümkün değil. Demiray da duyarlı bir şair olarak zaman zaman hüznün kıyılarında buluyor kendisini: “Ve içimde bir çocuk / Beli bükük yaşama bakıp ağlar, / Elek, elek içinde yuvarlanır / Ağız dil vermez kırağılı zamanlar, / Dallar ki ne kavuşmak, ne unutmak umurlarında / Boşlukta bir fırıldak her biri / Şaşkın ördek hüzünleriyle” (s. 87)
Ademin Defteri şairin ustalık dönemi şiirlerinden oluşan bir eser. İnsana, doğaya, yurduna ve tüm varlığa bilgece bakan bu kitaptan okurların edinebilecekleri sayısız öğe bulunmakta. Okuyup faydalanmanız dileğiyle…
Kaynak: M. Güner Demiray, Ademin Defteri, Art Shop Yayınları, 2019, İstanbul.