“şiirim olduğunu düşün, şimdi ve binlerce yıl sonra da”
M. Mazhar Alphan
Hepimiz edebi türde çeşitli kitaplar okuruz. Her biri biçimlerine, konularına, teknik özelliklerine göre farklılıklar gösterir. Düzyazı türünde en çok okunan roman, öykü, deneme, biyografi… vb. eserlerdir. Bildiğiniz gibi pek çok roman türü vardır. Tarihi, sosyal, macera, mektup-günlük, psikolojik, bilimkurgu; edebi akımlara göre romantik, realist, natüralist, Postmodern…
Ben de okuduğum kitaplarda “ne” anlatıldığını, “nasıl” anlatıldığını çözüm denemeleriyle kendime açıklamak isterim. Çünkü her anlatı bir şekilde yazarın içinde yaşadığı dünyanın da bir kısmını temsil eder.
Biyografi ve otobiyografi yazarlarının “gerçekleri” anlatma iddiası vardır. Biyografik eserlerde yazarlar başka birinin hayat hikâyesini anlatır. Otobiyografi türündeki eserlerde yazar, belirli kurallara bağlı kalarak düşünsel plan çerçevesinde kendi hayat hikâyesini anlatır. Yazarken de seçim yapar, çünkü her şeyi anlatmak mümkün değildir. Ailesini, yakın çevresini yazar, tarihlerin sıralamasına dikkat eder. Olaylara “ben” şahsının penceresinden bakar. Gerçeklerle birlikte insanın kendisini bir yere konumlama, yerleştirme eylemi vardır. İnandırıcılığı yönünde resim ve belgelerden yararlanır.
Biyografik ya da otobiyografik eserler, hem roman türünün kurmaca dünyasına ait nitelikler, hem de belgesel özellikler taşıyabilir. Kimi araştırmacılar bu tür eserleri “non fiction fiction” (kurgu olmayan kurgu/roman) biçiminde adlandırırlar.
Edebi türlerde birçok ilki Türk edebiyatına kazandıran Tanzimat döneminin en önemli yazarı Ahmet Mithat Efendi’nin ünlü eseri Avrupa’da Bir Cevelân (1889) kurmaca dünyasının sağladığı rahatlıkla yazılan roman türüne örnektir. Yazar ile başkarakter arasında birebir benzerlik görülür. Otobiyografik roman olmasa da Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur romanı, yazarın yaşamından önemli izler taşımaktadır. Halide Edib Adıvar’ın Mor Salkımlı Ev, Mina Urgan’ın Bir Dinazorun Anıları kitabı otobiyografik eserlere örnektir.
Türk edebiyatında mektup biçiminde yazılmış romanlar da vardır. Mektup roman, bir dizi mektuptan oluşan bir roman türüdür. Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Mutallaka, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Sevda Peşinde eserleri mektup romana örnektir. Kaybolmaya yüz tutan mektup geleneğinin, günümüz teknolojisinin gelişmesiyle bilgisayar ve telefon üzerinden yazılan iletilere (mesaj) dönüştüğü bir gerçekliktir.
Saygı ve hayranlık duyduğum belki de asla tanıyamayacağım değerli yazın ustalarını edebiyat etkinliklerinde tanıdım. Şair, yazar M. Mazhar Alphan ile 15 Kasım 2008’de Salihli Şiir İkindileri’nde tanıştım. O gün Kuşlukçiçeği (2008) adlı şiir kitabını adıma imzalayıp armağan etmişti. Zaman içinde diğer kitaplarını da okudum.
Âşık olduğu kadına “şiirim olduğunu düşün, şimdi ve binlerce yıl sonra da” dizeleriyle seslenen, hayatını edebiyata, aşka adayan M. Mazhar Alphan bu kez de Son İleti- Kuşlukçiçeğim (Kendine Tatile Çıktı) kitabı ile selamlıyor okurlarını.
Mustafa Mazhar Alphan: 1941, Artvin doğumludur. Avusturya Karl Franzes Üniversitesi’nde Hukuk ve Siyasal Bilgiler öğrenimi gördü. Aynı üniversitede doktora yaptı. Bir süre İTÜ’de çalıştı. 1973’de Türkiye İş Bankası Eğitim Müdürlüğü’ne girdi, 1976’da Teftiş Kurulu’na geçti. 1989’da ilk görevine döndü ve 1994’de emekli oldu. Pek çok ödülün sahibi olan günümüz şairinin ilk şiir kitabı 1991’de yayımlandı. 16 şiir kitabı, 2 deneme, 2 öykü kitabı bulunan M. Mazhar Alphan Yazarlar Sendikası ve PEN üyesidir.
Okumadan, kültürel alt yapısı olmadan aklına geleni yazanların çığ gibi büyüdüğü, kalın kitapların, uzun yazıların okunmadığı günümüzde, edebi eser yayımlamak önemli mesele dahası büyük cesaret! Yayınevi, kâğıt, matbaa, mürekkep, posta maliyetlerinin artması nedeniyle yazarlar az yapraklı kitap yayımlamayı tercih etmek durumunda… Nitelikli kitaplar için önemli olan edebi sanat değeri, eğitici, öğretici rolüdür.
Alphan’ın Klaros yayınlarından çıkan bu eseri, 67 sayfa, 2 ana bölümden oluşmaktadır. İlk yarıda “Son İleti” başlığıyla anlatılar; ikinci yarıda “Kuşlukçiçeği” başlığı altında 4 bölüm, 34 şiir yer almaktadır.
Kitabın imgesel çağrışım yapan adı kadar kapak tasarımı da dikkat çekicidir. Kararlı bakışı olan kadının baş silüetinde kafası ters gelen, ağzı açık, şaşkın adam yüzü içerikteki anlatıların panoraması bir bakıma…
Kitabın arka kapağında yer alan “Psikolojik travma geçiren ikinci baharında dul bir kadının, aşık olduğu adam sayesinde, yaşama tekrar dönüşü” sözü okura ilk başta başkarakterin (yazarın) bir “kurtarıcı” olduğunu düşündürüyor.
Kitabın yayınevi künyesinde eserin türü belirtilmemiştir. Alphan kitabın ilk sayfa ilk satırında her ne kadar “Kişiler ve olaylar hayal ürünüdür, kurgu…” yazmış olsa da, olayları “Ben anlatım” yöntemiyle “Kurmaca ile gerçek arasında, paylaşım (ileti) metinleriyle yaşanmışlıkları “delillendirme” çabası görülmektedir. Roman özellikleri (teknik-biçim) görülmediğinden otobiyografik-kurmaca türünde deneysel bir eser olduğu söylenebilir.
Son İleti-Kuşlukçiçeğim’i bu bağlamda değerlendirmek, Alphan’ın tercihlerini daha iyi anlamamızı sağlayacaktır. Asıl kararı okurların kendi algı ve bilgi birikimleriyle vereceğini baştan söylemek daha doğru olur.
Aydınlanmış bir zihne, romantik bir ruha sahip olan Alphan’a bu kitabı yazdıran duygu: Işığın içinde kök salan bir aşk! Âşık olduğu kadını ölümsüz kılma isteği… Beklenmeyen ayrılığın kırgınlığı biraz da…
Alphan bir iletisinde: ‘Biricik aşkım,/…/ Paylaşım adı altında topladığımız kitap bütünlüğündeki terapilerimize devam edelim. “Damlaya damlaya göl olur.” Atasözünü anımsayalım. Her ne kadar bu yazışmalarımızı ilerde kitap haline getirmemizi istemiyorsan da…’ (sf.29) yazması dikkat çekiyor.
“SON” başlıklı iletide ise; nezaketli bir o kadar kararlı “Sevgili Mazhar,/…/ Ben bu duygusal birlikteliği bitirmek istiyorum. Bu kararı almama en çok neden olan, beni aylardır telefon ile bile aramaman…/…/ Kim bilir belki de romanımızı yazarsın. / Kuşlukçiçeği’n” (sf.37) sözü bu yapıtın yaratılmasının işaret fişeğidir.
“Işık ağzıyla sevdim seni, kalyonumda sesli harfler
Tenimin kanayan diliyle sevdim seni
Yüklerken suç ve cezayı yoksul gecelerin kasıklarına
Ezana beş kala kıldım seni kaçamak nafilelerle
Kuş uçmaz kervan geçmez kıyam ağzıyla sevdim seni
Kumunu kumsalını kavuran çıkmazınla” (Alphan, M.M. sf.39)
Bir eser yaratmak, ölmek gibidir biraz. Psikolojik bir süreç… Alphan’ın sözüyle “Yazmak da bir nevi terapi”dir. İlk bölüm anlatıları “On Sekiz Yıl Önce AVM, Şişli İstanbul”da Tuğrul’un şiir atölyesinde başlar. Başkarakterler “Alphan” ve “Kuşlukçiçeği”dir.
Kitapta, 2005 Şubat ayından 16 Ocak 2023 yılına uzanan derin bir aşk anlatılıyor. Eserde yerleşim alanları olarak İstanbul, Şişli, Kadıköy, Kartal yer almakta. Olaylar ağırlıklı olarak İstanbul Uğur Mumcu’da ev, lokanta ortamı, otobüs ve hastane; dış mekân olarak Maçka Parkı, 5 gece 6 gün süren Karadeniz gezisi, sahil kıyıları, gezi yerlerinde geçtiği görülüyor. Şiir atölye çalışmaları, Rölyef Sergileri gibi sosyal olaylar yansıtılıyor.
Son İleti’de ışıldağını kendine çeviren anlatıcı başkarakterden başkası değildir. Uzun yıllar süren birlikteliğin bazı dramatik kesitlerini açığa çıkarıyor. Yerine göre yaşadıklarını neden-etki bağlamlarıyla açıklıyor; yerine göre varsayımlar kuruyor, kimi sevgiyle anıyor, özlüyor, kimi ürküyle geleceğe yöneliyor, düşünüyor. Diyaloglarda ve ileti metinlerinde “Kuşlukçiçeğim” dediği sevgilinin sesi duyuluyor.
Son İleti’ye dil ve anlatımı yönünden bakıldığında; kısa cümlelerden kurulu, yalın, akıcı, sürükleyici anlatımı bir solukta okumayı sağlıyor. Yabancı sözcüklerin kullanılmadığı, tekrar sözcüklerin olmadığı görülüyor.
Olay örgüsüne bakıldığında; insana özgü gerçekliğin, psikolojik olarak okurun ruhuna, bilinçaltına yöneltilmesi, iç konuşmalara rastlanılması şiirsel dil kullanılması Modernizm’den, Romantizm’den, Realizm (Gerçekçilik)’den yararlanıldığını söyleyebiliriz.
Alphan, bu kitabında da aldığı eğitimin, çalışma hayatının, yaşadığı deneyimlerin, okuduğu kitaplardan bilgi birikimini, vermek istediği mesajları okura güçlü biçimde aktarıyor.
“Kuşlukçiçeği” bölümündeki dizeler Alphan’ın duygularını, düşüncelerini aktarıyor. Öyle akla geldiği gibi yazılan şiirler değil. Dizelerde mermer yontucusunun sabrı, nakkaşın inceliği var, tin ve teni kavuran derin aşk, zengin imgelerin şaşırtıcı incelikleri var. Şairin kendini şiire adaması okur ile arasında bağ kurması, şiir sanatındaki başarısının kanıtıdır. Son İleti, karamsarlık ile iyimserlik arasında gidip gelen değişken bir yaşamın sözcüsü…
Bu kitabı okuyup bitirdiğimizde; eğitimli, evli bir adamın âşık olduğu, “Kuşlukçiçeğim” adını verdiği kadının; zeki, kültürlü, inatçı, tuttuğunu koparan, üç üniversite bitiren, işinin uzmanı, kumral, eşinden ayrılmış bir oğlu olan şair, yazar olduğu anlaşılıyor. Ayrıca; Alphan’ın sevdiği kadını zaaflarıyla birlikte yansıtması da dikkat çekiyor.
Alphan’ın “iki kişilik vatan için…” dediği bu birlikteliğin çok seviyeli olduğu, zor günlerinde âşık olduğu kadının elini bırakmadığı karşılıklı konuşmalarda, iletilerde görülüyor. Zaten birbirini seven insanların iyi günde kötü günde yanında olması, omuz vermesi beklenir. Gerçekte insan olmanın temel ilkesi de bu değil mi?
Nermi Uygur’un dediği gibi “gerçekleri birbirine karıştıran töre bekçileri”nin olduğu bir dünyada; birlikte yol aldığımız bu insanların hayat yolculuğunda gerçeklik, samimiyet, dürüstlük, cesaret var, kutsal bir aşk! Orada umutsuzluk, umut, karamsarlık, hoşgörü var. Her şeyden önce kitabın bütününe sevgiye, emeğe inancın damgası vurulmuştur çekinmeden.
Son İleti’de saygı ve güvene dayanan aşkın iyileştirici yönü anlatılırken, başkarakter olan kadının davranışları aracılığıyla psikolojik rahatsızlığın sebeplerini, ilerleyen dönemdeki tedavi/terapi yoluyla iyileşme seyrini bilimsel ve duygusal yönden temellendirdiği söylenebilir.
Her güzel şey gibi aşkın da bir sonunun olduğu vurgulanıyor. Doğum ve ölüm nasıl ki yaşamın kesin gerçekliğiyse, bir ilişkinin başlaması kadar bitmesinin doğal olduğu mesajı veriliyor. Erkek egemen toplumunda kadının karşılaştığı toplumsal sorunlara dikkat çekmeyi amaçlıyor. Bilindiği gibi dünyada her gün insan hakları ihlâli görülmektedir. Kadına yönelik şiddet eylemlerinin, kadın cinayetlerinin artmasındaki neden; suçluların işledikleri suçu normalleştirmek adına öne sürdükleri başlıca gerekçeler arasında; kadının ayrılık talebiyle kıskançlığın ön plana çıkmasıdır. Alphan, bu nedenle, ayrılık talebinin (yaşanmışlıkların anısına) saygıyla karşılanmasının önemini vurguluyor.
Giuseppe Culicchia: “Yazdıklarınız yayımlanmadığı sürece masumiyet içinde yazabilirsiniz. Yayımlandığınız anda masumiyeti kaybetmeniz kaçınılmaz olacak.”; “İster olumlu, ister olumsuz olsunlar kitabınızın yayımlanan bir eleştirisini göz ardı edebilmeniz hiç kolay değil.” diyor.
Kendimi eleştirmen sınıfına yerleştirmeden bir okur olarak çözümlemeye çalıştığım Son İleti’de: ‘yazılmasa iyi olurdu’ dediğim anlatılar da yok değil. Her ne kadar alkolün verdiği zararlara dikkat çekilmek istenilse de Alphan’ın kalbinin derinliklerinde sevdiği kadın ile ilgili “Delidir ne yapsa yeridir”; “Yasak ilişkinin dayanılmaz sonuçları”; içkinin neden olduğu “davranış bozukluğu; tanımadığı insanlarla tartışması; hastane günleri… vb.” sıkıntılı durumlar, üzücü anılar yerine “Aşk Cumhuriyeti”nin ilişkiyi besleyen, büyüten, hayatı yaşanır kılan güzel anıları yazması okurun da kendini daha iyi hissetmesini, bu aşktan örnek almasını sağlayabilirdi. Gerçekler her zaman acıdır, acıtır.
“… tedavi/terapi niyetine yaşadığımız güzellikler, sende olumlu sonuçlar verdi. Bak! Eski sağlığına kavuştun. Şu anda kendine tatile çıktın.” sözü, sevgilinin iyileşmesine sevinmesidir, kuşkusuz.”
Alphan’ın “Son aşk ve/veya son kadın en iyisidir.” diyen sevgiliye yanıt verdiği son iletisinde: “Gökten üç elma düştü. Üçüncüsü çok tatlıydı, şükürler olsun sana Tanrım!..” sözü yaratıcısına teşekkürle birlikte son aşkına/kadına önemli gönderme, kısaca itiraf…
Sorulması gereken, her şeye rağmen böylesi derine kök salan bir aşk olmasaydı, bilgi ve edebiyat anlayışı içinde Alphan bu kitabı yazar mıydı?
“Uzun soluklu bir yolculuğa çıkıyoruz, binlerce yıl sonraki” / “Kutsal bir düğün için”
Dizeleri inanıyorum ki seven kalpte değil, kitapta sözün bittiği yer! Son İleti- Kuşlukçiçeğim’in yolu açık, okuru çok olsun. Işığın içinde aşkı sonsuz kılan âşıklara bizden de selam olsun!
*Alphan, M. Mazhar. Son İleti-Kuşlukçiçeğim (Kendine Tatile Çıktı), Klaros Yay., Ankara, 2023.