Önermem
Sedat ATAMTÜRK
Pandemi yasaklarının olduğu sıkıcı günlerden biriydi. Elimde ceviz ağacından yapılma pipomla tiyatro oyun arşivimi karıştırıyor ve anılara dalıyordum. Telefonumun çalması ile kendime geldim. Arayan arkadaşım Burcu idi. Heyecanlı ve gergin bir ses tonuyla aylardır bir tiyatro oyunu yazmaya çalıştığını ama sonunu getiremediğini söylüyordu. Sakin bir sesle, “Çok basit, önermen yok Burcu,” dedim. “Nasıl yani?” dedi. “Önermen olsaydı neyi anlatacağını bilirdin ve yazdığın tiyatro oyununun sonu gelirdi,” dediğimde şaşkın bir ses tonuyla, “Bu kadar basit mi yani?” dedi. “Emin olabilirsin,” dedim ve konuşmamı devam ettirdim.
Neyi yazacağımızı; neyi, nasıl ve kimle anlatacağımızı bilmiyoruz çünkü ÖNERMEMİZ yok. Yazmak çok zevkli ama neyi yazacağımızı bildiğimiz zaman. ÖNERMEMİZİ AÇIK VE NET BİR ŞEKİLDE BELİRLERSEK NEYİ ANLATACAĞIMIDA BİLİRİZ. Önerme yazacağımız eserde yol haritamızdır bizim. Bir yazına başlarken önce ilk iş ÖNERMEMİZİ BELİRLEMEMİZ gerekir. Bir eserde neyi, nasıl ve kimle anlatacağımızı söyler bize önerme. Seni seviyorum kutsal önerme sayende anlatmak istediklerimi çok rahat anlatıyorum insanlara.
Mesela Aşk ile ilgili bir tiyatro oyunu yazmak istiyorum. Peki, nasıl bir aşkı anlatayım. Köyde veya şehirde geçen bir aşk mı ya da büyük bir aşk yaşayıp kan davasından dolayı ayrılan iki insanın aşkını mı anlatayım. Engelli olduğu için aşkına cevap alamayan bir insanın aşkını mı anlatayım? Ya da mesleğine âşık bir doktorun meslek aşkını mı anlatsam? Bunun sonu gelmez ki… Birisinde karar kılıp onu yazayım. Buldum! Görme engelli bir insan olsun. Bir kıza âşık olsun ve kızda onun aşkını kabul etsin ama kızın ailesi kabul etmesin. En sonunda bu iki insanın sevgisi galip gelsin. İşte önermem: AŞK, ENGEL TANIMAZ. Şimdi neyi nasıl ve kimle anlatacağımı biliyorum. Oyunumun sonu belli kavuşacaklar. Karakterlerim de belli. İşte bir yazına başlarken ilk iş ÖNERME belirlemek derken bunu kastediyorum.
Kendi yazdığım oyunumdan örnek vereyim. 2016 yılında Giresun Musiki Cemiyetinin açtığı tiyatro oyunu yazma yarışmasında ödül aldığım ŞEYTANIN TOZU adlı tiyatro oyunumu yazarken ilk işim önerme belirlemekti. Uyuşturucu bağımlılığını anlatacaktım oyunumda. Uyuşturucu batağına sürüklenen gencin kız arkadaşını da bu batağın içine sokup sonunda yok oluşlarını anlatmaya karar verdim oyunumda. Bir önerme belirlemem gerekiyordu. UYUŞTURUCU BAĞIMLIĞININ SONU ÖLÜMDÜR diyerek oyunuma ilk adımı attım. Birçok yazar da hep bunu yaptı.
SHAKESPEARE- Romeo ve Julıet’te: Kusursuz aşk ölüme bile meydan okur diyerek oyununu yazmıştır. Kral Lear: Körü körüne güven insanı mahva sürükler. Makbet: Acımasız tutku sonunda kendini de mahveder. Henrik İBSEN, Hortlaklar: Babaların günahı çocuklarına da bulaşır diyerek oyunlarını yazdı. Görüldüğü üzere önermemiz ne kadar açık ve net olursa neyi anlatacağımızı biliriz. Para harcamaktan korkan bir karakter üzerine oyun yazmak
istiyorum. Cimrilik insanı yıkıma götürür. Ne kadar açık ve net bir önerme. Şu asla unutulmamalıdır ki önerme bir eserin hareket noktasıdır.
Lajos Egri, Piyes Yazma Sanatı adlı kitabında önermeyi bir tohuma ve bu tohumdan yetişen bir ağaca benzetmiştir. Önerme, tohum ise ağaç oyun. Çok güzel ve doğru bir benzetme. Benim de örnek aldığım bir düşüncedir. Hayatımızda inandığımız şeyleri yaparız. Bir eser yazarken de oluşturduğumuz önermemize önce kendimiz inanmalıyız ve kanıtlamak zorundayız eserin sonunda. Onun için inanmadığımız bir şeyi asla yazamayız. Shakespeare: “Kusursuz aşk ölüme bile meydan okur” dedi, buna inandı ve yazdı. Olağan üstü, değil mi? Tabii ki şunu da asla ve asla unutmamak gerek: Önermemizdeki eksen karakterimiz yani başrol oyuncumuz da önermemizi oyunumuzun sonunda kanıtlamak zorundadır. Şeytanın Tozu adlı oyunumda oyunun sonunda uyuşturucu kullanmanın sonunun ölüm olduğunu uyuşturucunun etkisiyle gaipten sesler duyup kız arkadaşını boğarak ve kendine de yüksek doz uyuşturucu vererek öldürmesiyle bize gösterdi başrol oyuncusu.
Arkadaşıma tüm bunları anlatınca mutlu bir ses tonuyla teşekkür etti. “İyi ki seni aramışım.” dedi. Şimdi kendimi daha iyi hissediyorum. Bir kez daha düşüneceğim oyunumu ve önermemi” diyerek telefonu kapattı. İki hafta sonra sesi telefonda çok heyecanlıydı. “Buldum Sedat, buldum. Gerçekten korkup uzaklaşmak, insanı düş kırıklığına uğratır!” dedi. “Evet! Buldun!” diye cevap verdim.
Önerme bizim yol haritamızdır ister roman, ister hikâye, ister senaryo ne yazarsak yazalım kesin bir önermesi olması gerekiyor. TEMELSİZ BİR BİNA, ÖNERMESİZ DE BİR ESER OLMAZ…
SAYGILARIMLA