POETİKA DEFTERİ IV
Ümit Yıldırım
İlhan Berk
Şiirimizin uç beyi, bir şiirin iyi ya da kötü bir şiir olduğunu doğayla karşılaştırarak, onunla benzerlik ilgileri kurarak; yaşadığına, yaşanana bakarak değerlendirmez. Çünkü sanat ona göre gerçekliği yansıtma sanatı (taklit) değildir. Bir şiirin iyi ya da kötü olması, dış gerçekliğin yansıtılmasıyla ilgili olamaz, der. Bu, sanatçı doğadan yararlanamaz, anlamına gelmez. Sanatçı doğadan yaralanacaktır ama onu yıkarak, değiştirerek. Ozan, kendi damgasını vurmalı, gerçeği yeniden üretmeli. Üretilense artık dış gerçeklik değildir. Zihinde bir tasarıya dönüşmüş, imgeleşmiştir. Sanatı yeni bir gerçek yaratma işi olarak gören İlhan Berk, şiiri düz yazıyla anlatılamayanda arar. Ona göre şiirin biçimi yoktur. Düz yazı bile yeri gelince şiir olur.
Şiirinizde yazdıklarınızı düz yazıya çevirebiliyor, onu düzyazıyla anltabiliyorsanız, İlhan Berk’e göre siz, şiir yazmamışsınız demektir.
Murathan Mungan
“Gerçek şiir budur, şudur” diye kestirip atmak, kişisel seçimlerimizi şiirin gerçeği ya da doğasıymış gibi anlatmak, “takvim yaşı” ne olursa olsun, toy insanların işidir, diyen Murathan Mungan kesin yargılara varmaktan çekinir ama güzel şiirin de ölçütünü koyar: Şiir, okuyanın içini kamaştırabiliyor, ruhuna, aklına, tenine dokunabiliyorsa kiminin yarasına şifa yerine geçebiliyor, kiminin derdine tercüman olabiliyorsa şairinin birikimini sezdirebiliyorsa bu şiir iyi şiirdir. Şiiri şiirselden ayıran en belirgin özellik, süslü ses oyunları, yapmacıklık, içlilik, kişisel ya da siyasal dokunaklılık, abartılı imgeler ve uyaklı ses eşleştirmeleriyle okur tavlamacılığıdır. Bunlar bir şiirde varsa orada şiir yoktur.
Güzel şiirin en önemli özelliği tüketilemez olmasıdır. Ne kadar okursanız okuyun, her yaşta her okumada hep ayrı bir anlam, ayrı bir güzellik bulursunuz onda. Güzel şiir, tüketilemez olandır, eskimez. Güzel şiiri şöyle de tanımak mümkündür: Şiirdeki sözcükler sustuğu halde anlamı sürmeye devam eder.
Şiirsevere uyarı: Sözcüklere sıfatlarla eziyet eden şairlerden uzak durunuz. Kafiyenin edebiyatımıza girdiği gün önemliydi, bugün ise kafiye şiirimizi terk ettiği gün önemli olacaktır. Şiirini kafiye ile kuranlardan uzak durunuz. Obez şiirler vardır, fazlalıklarından kurtulmamış şiirler, onları sırtınızda taşımayınız. Doymuş yağ oranı fazla olan şiirler gereksiz duygusallıklarla yüklüdür yok yere boğulursunuz.
Afşar Timuçin
Afşar Timuçin şairi ve şiiri şurada arar: “Şiiri yaşamda yaşamı şiirde anlaşılır kılan şey tam tamına adanmışlıktır. Ancak kendini adayabilen yaşar ve kendini adayabilenin şiiri vardır. Bu yüzden çarpıcı şiir başka, gerçek şiir başka şeydir. Yaşamın içine var gücüyle dalmak: İşte gerçek şiiri var eden bu. Bunun için elbette hiç ödünsüz yaşamayı becerebilmiş olmayı gerekir: Ödünsüz dürüst, ödünsüz serseri, ödünsüz sevdalı, ödünsüz deli, ödünsüz serüvenci ya da ödünsüz kavgacı.”
Baki Ayhan T.
Baki Ayhan T., bir şiire önce şairinin özgün bir dünyası var mı, diye bakar. Özgünlük varsa bir şairi okur, takip eder. Bundan sonra ne yazacak? diye mereklanır. Aksi takdirde sadece teknik üzerinden gelen ya da geleneksellik üzerinden gelen özgünlüğü yakalayamamış şiirle ilgilenmez. Şair geleneksel şiir de yazabilir, lirik şiir de modern şiir de… O, şairin özgün bir dünyasının olup olmadığına bakar. Özgün bir dünya için yalnızca dil yeterli değildir; çatışmalar, yeni bir bakış açısı gerekir. Özgünlüğü, insanların ilksel zamanları ile günümüzdeki yaşantısı arasındaki sürtüşmeden çıktığını düşünür. Ona göre yaşantıdaki değişiklik, kırılmalardır şiiri şiir yapan. Bunları yaşamadan yazılan şiiri samimi bulmaz. Samimiyetsiz şiir kendini hemen belli eder, der. Farklı bir şiir getirmeyen, söylemeyen şiirle ilgilenmediğini söyler ve ekler:
“Ben bir şiire bakınca onun içindeki özü (ruhu) görmek isterim. Bu şiirdeki analitik şey nedir? Şair neyi yapmak istiyor? Şairce düşünmenin izini ararım. Şairce düşünmek ne getirmiştir o şiire, ona bakarım. Bir de şiir oyun yeri değildir. Şiirde oyuna yer vardır ama şiirin kendisi oyun değildir. Şiirdeki imgelerin, sözcük türetmelerinin yaşamımızda bir karşılığı olmalı. Ece Ayhan “aparthan” diye bir sözcük türettiğinde bunun karşılığı vardır hayatta. Apartman altlarının iş hanı olduğunu görmüştür de ondan yapıyordur bunu. Şiirde denemeler de olur ama deneysellik adına ilginçlikler yapmanın yeri şiir değildir.”