Röportaj: Doç. Dr. Ömer Solak
Soru 1. Edebiyat bir sanat dalıdır, aynı zamanda da bir bilim dalıdır. Siz, edebiyatın bilim yanıyla ilgili eserler kaleme alıyorsunuz. Sanat dalı olarak edebiyatın çeşitli türlerinde eser vermek ister misiniz? Sizce edebiyat sanatı ve edebiyat bilimi birbirlerini nasıl etkiliyor?
Ömer Solak: Gerçekten de harika bir soru. Biliyor musunuz, çoğu kişi bunun farkında değil. Evet, sanat olan edebiyat ayrı; onu bir araştırma alanı olarak seçmiş bilim olan edebiyat ayrı. Bazı ülkelerde bu alana edebiyat bilimi; bazılarında da edebiyat çalışmaları (literary studies) deniyor. Bence ikincisi daha doğru; çünkü “bilim” deyince çok daha katı, şaşmaz yöntemleri ve süreçleri olan bir disiplin anlaşılıyor. Hâlbuki biz, edebiyatı inceleyenler, nihayetinde bir sanatı ve o sanatın biricik ürünü olan edebi metinleri ele alıyoruz. Astronomi gibi, matematik gibi, istatistik gibi kesin yöntemlerimiz yok. Nihayetinde edebi metin inceliyoruz; bir sanat eserini anlamlandırmaya ve çözümlemeye çalışıyoruz. Bu sebeple edebiyat çalışmaları gibi daha az iddialı ve kuşatıcı bir tanımlamayı kullanmak, daha doğru olur. Yani son zamanlarda yaygınlaşan “edebiyat bilimi” ifadesine pek katılamıyorum; onun yerine Anglosakson akademilerinde çokça kullanılan “edebiyat çalışmaları”nı kullanıyorum. Kitaplarımda da bu ifadeyi tercih ediyorum.
Sorunuzun ikinci kısmına gelelim. Yayımlanmış 14 kitabım var. Hepsi de edebiyatın inceleme tarafında. Hiçbir edebi eserim, şiir kitabım, öykü kitabım veya romanım yok. Ama çok isterdim olmasını. Tanpınar gibi hem akademisyen olarak edebiyatla ilgileneyim; hem de şair ve yazar olarak edebiyat ırmağına katkım olsun. Ama olamadı, en azından bugüne kadar. Bundan sonra olur mu? Kim bilir ve neden olmasın.
Öte yandan yayımlanmayı bekleyen bir şiir dosyam da var. Kimselere göstermediğim dizelerim, gün gelir, belki de yayımlanır umuduyla çekmecemde bekliyor. Ama sanırım onları birkaç yıl bekletmek gerekecek. Biraz daha olgunlaşmalı, biraz daha demlenmeliler, diye düşünüyorum belki de.
Belki de edebiyat incelemecisi olmanın doğasında bu var. Çok zor beğeniyorsunuz. Sürekli çok daha iyi olmasını istiyorsunuz. Bu mükemmelleştirme çabasının da, bir türlü sonu gelmiyor.
Soru 2. Edebi eserlerin incelemesine yönelik olarak yürüttüğünüz çalışmalarda disiplinler arasında bağ kurmaya çalıyorsunuz. “Disiplinler arası edebiyat” hakkında bizlere ne söylemek istersiniz?
Edebiyat çalışmaları, bir sanat dalı olan edebiyatı kendine inceleme sahası olarak seçmiş bir disiplindir. Resim çalışmaları, tiyatro çalışmaları da böyledir, nihayetinde bir sanatı incelerler. İnceledikleri sanat eseri olduğu için; insana ait olduğu için; insani öznelliklerin somutlaşmış hali olduğu için fen bilimleri gibi nesnel olamazlar. Ama bu demek değildir ki edebiyat araştırmaları büsbütün öznel değerlendirmelerdir. Hayır, öyle değildir. Edebiyat çalışmaları akademik bir etkinliktir. Kendi araştırma süreçleri ve yöntemleri vardır. Meslektaşlar tarafından sınandıkça aynı sonuçları veren araştırma teknikleri vardır. Bunu kesinlikle bir yere koyalım.
Öte yandan edebiyat çalışmaları kendine yakın olan disiplinlerle beraber çalışır bazen. Onlardan kuram, yöntem ve yaklaşımlar alır. Aslında ona en yakın olan disiplinler, sanat disiplinleridir. Resim çalışmaları veya müzikoloji ile disiplinler arası etkileşime girer; onlardan teori ve metot transfer eder. Yeri gelir, bazen de kendi yöntemlerini onlara ödünç verir.
Edebiyat çalışmaları diğer sosyal bilimlerle de disiplinler arası etkileşime girebilir. Aynı ödünçlemeyi onlarla da yapar. Mesela edebiyat çalışanların antropolojiden öğreneceği çok şey vardır. Sosyolojiden -özellikle de kültür sosyolojisinden- alacağı çok dersler vardır. Zira edebi eser nihayetinde bir toplumun içine doğmuştur; yazar bir bireydir ve aynı zamanda bir toplumun parçasıdır. Medya çalışmaları da edebiyata çok katkı sunar. Edebiyat araştırmacıları, medyacıların yöntemlerinden istifade edebilirler. Çünkü edebi metin dediğiniz şey, nihayetinde bir iletişim aracıdır. O yüzden medya iletişim kuramları, edebiyatı daha iyi anlamamızı sağlayabilirler.
Soru 3. Türkiye’de edebi anlamda akademik çalışmaların başarılı ya da başarısız yanlarına dair neler düşündüğünüzü sorsak, nasıl bir cevapla karşı karşıya geliriz?
Bu soruya bir yarama dokundunuz açıkçası. Türkiye’de edebiyat çalışmaları, birkaç üniversite dışında maalesef dünyadan biraz kopuk gidiyor. Bildik konular, alışılmış araştırmalar, üzerinde çalışıla çalışıla artık fazla söyleyecek söz de kalmamış alanlarda; tekrar tekrar benzeri çalışmalar yapılıp duruyor. YÖK Tez Merkezi’ndeki edebiyat tezlerine bir bakılsa, ne demek istediği çok daha iyi anlaşılacaktır.
Bunun pek çok sebebi var elbette. Öncelikle önemli sayıda akademisyenin uluslararası literatürü takip edecek düzeyde dil yeterliliğine sahip olamamaları bir sebeptir. Uluslararası düzeydeki dergilerin takip edilmemesi; uluslararası kongre veya sempozyumlara Türkiye’den yapılan katılımların düşük olması da bu durumu açıkça gösteriyor.
Öte yandan Türk dili edebiyatı çalışan çoğu akademisyen bunun gerekli olduğunu da düşünmüyor. “Zaten Türkoloji çalışıyoruz, Türkiye Türkoloji’sinin dışarıya bakmasına ne gerek var. Sonuçta Türkiye’ye özgü bir bilim yapıyoruz” diye düşünüyorlar. Bence yanlış düşünüyorlar.
Soru 4. Edebiyat biliminde metot ve kuram neden önemlidir? Edebiyat alanında bilimsel çalışmalar yapmak isteyenlere başarılı olmalarına yönelik birkaç ipucu verebilir misiniz?
Edebiyat çalışmaları akademik bir disiplindir. Dolayısıyla fen bilimi kadar olmasa da, sonuçta bir bilimdir. Bilim de kuramsız ve metotsuz olmaz.
Kuram bir bilimin incelediği alanla ilgili, neyin nasıl işlediğine dair genel açıklamadır. Her bilim dalında birden fazla kuram vardır. Edebiyat çalışmalarının da onlarca kuramı vardır. Fransız Yapısalcılığı, Rus Biçimciliği, Amerikan Yeni Eleştirisi gibi… Örneğin Yeni Eleştiriciler, sadece metne ve onun biçimsel tarafına odaklanan yöntemelre sahiptir. Öte yandan Marksist Eleştiri, metni içine doğduğu soyo-ekonomik sistemle birlikte anlamlandırmaya çalışır sürekli. Yöntemleri daima bunu ortaya koymaya yöneliktir.
Yöntem ise bir araştırmanın nasıl yapılacağı, neyi nasıl inceleyeceği ve hangi süreçleri takip edeceğiyle ilgili bir araştırma setidir. Lakin kuramı belirlemeden önce yöntemi belirleyemezsiniz. Çünkü her yöntem, bir kurama yaslar sırtını. Edebiyat incelemelerinde yöntemlerin sayısı kuramlardan da çoktur. Sosyal bilimlerde esas bilimsel yöntem değişmemekle birlikte, her araştırma ele aldığı konuya göre farklı inceleme setleri kullanabilir. Örneğin bir edebi metnin ideolojisini ve içindeki örtük niyetleri ortaya çıkarmak istiyorsanız onu Eleştirel Söylem Analizi yöntemi ile çözümleyebilirsiniz. Veya dini bir şiirin içindeki edebi sanatlar ve telmihlerle ilgiliyseniz; onu Metin Şerhi denen spesifik yöntemle yorumlayabilirsiniz. Bunlar standart yöntemlerdir. Neyi nasıl yapacağınız bellidir. Her kim o yöntemi kullanırsa kullansın, eğer süreci doğru işletmişse aynı sonuçlara ulaşır, ulaşması gerekir.
Edebiyat alanında çalışacak gençlere birinci tavsiyem, önce iyi bir İngilizce öğrenmeleridir. Zira zamanımızın uluslararası bilim dili İngilizcedir. Bu işin Türkçe sevgisi ile hiçbir alakası yok. Eğer Türkçenin sınırları içinde kalırsanız, yazdıklarınızı ve yayımladıklarınızı sadece sınırlı bir kesim okur. Türkçe dünya çapında yüzde iki düzeyinde okunan bir bilim dilidir. Diğer bir deyişle yazdıklarınızdan sadece bu yüzde iki haberdar olur. Dünyanın nen başarılı çalışmasını da yapsanız sınırlı bir kesime ulaşır.
Soru 5. Gerçekleştirmekte olduğunuz veya gerçekleştirmeyi planladığınız bilimsel ve sanatsal projeleriniz var mı? Yeni projeleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz?
Efendim, şu anda yayımlanmak üzere olan bir kitabım var. Onunla meşgulüm bugünlerde. İsmi Antik Edebiyatlar olacak. Bu kitapta antik Mezopotamya, Mısır, Anadolu ve Kenan bölgesi uygarlıkları ve onların edebiyatlarını örnek metinlerle anlattım. Çok zamanımı aldı ama çok da eğlenceliydi. Benim için adeta bir okul oldu. Kitabı yazarken çok şey öğrendim.
Onun dışında bu yıl için bir de TÜBİTAK araştırması projesi var. Kuruma bir eğitim projesi önerdim. Eğer kabul edilirse aralık ayında Endonezya’ya gideceğim. Orada Endonezyalı bir meslektaşımla ortaokul ders kitaplarını inceleyeceğiz. On aylık bir proje olacak. Bir sonraki eğitim yılına kadar orada kalmam gerekecek. Bakalım, ben de heyecanla bekliyorum.
Soru 6. Kendi gözünüzden Ömer Solak kimdir, nasıl bir kişidir? Kısa bir portrenizi alabilir miyiz? Ve eserleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz?
Ömer Solak, meraklı biridir. 40 yılı aşan hayat yolculuğunda merak ve öğrenme ateşi hep yolunu belirledi. Onunla beraber bu yolu yürümek eğlenceliydi. Tanık olduğum kadarıyla vicdanlıdır hep, adil olmaya çalışır. İçinde hep bir terazi vardır.
Öte yandan sanatın diğer şubelerine ve edebiyata karşı doymak bilmez bir iştahı vardır. Belki de bu yüzden bir okur olarak başladığı edebiyat yolculuğunda bir akademisyen olarak devam etti. Edebiyat üzerine düşünmek, yazmak ve üretmekten zevk alır. Bildiklerini öğretmekten çok mutlu olur.
Bu vesileyle sizlere ve okurlarınıza selamlarımı sunuyor. Yolu düşenleri halen çalışmakta olduğum Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Eğitim Fakültesi’ne bekliyorum.