Önceleri yürüyüşümdeki gamsızlık muhteşemdi
delirmiş denizin kıyısında kemana başımı yatırır
adımlardım, dalgalar
teknelere şefkatli davranır
bacaklarım yolda melodik minör bir gam çalardı
o zaman ayaklarım toprakta yavaşlık sınavındaydı
Öyle sürse de sonrası gelmedi
şavalak cevaplar vermeye başladım insanlara
içimde hatırası ölümsü nahak bir korku vardı
tek çare, illa aman Köroğlu’nun içtiği bengisu
yük hayvanı gibi köleyken insana, yavaşlık
geleceğimde oldu, gümbedek patlayan grizu
Eskiden ne kadar ağrı kesici idiysem
şimdi o kadar ağrının kendisiyim
dokulara dostlara batan, salonlarda dikilen diken
gittiği yeri öldüren insanlar vardır
grizudan sonra onlardan birisi oldum
şimdi de hızlanmak hastalığım, en zehir zifir cinsten
Hızlanmak ve bin karabalığın içinden zıplayıp
havada iki yaprak kelebeği görmek gibiydi aşk
ikisinin, hatta dördünün yeri ayrı
hızlanmak yavaşlamak, delirmek ölmek, öyleydi
hepsi kendi aşkını kendi savunan çifter çifter tank