TOLSTOY’UN BİSİKLETİ VE UMUT ZEKÂSI
Muharrem Demir
Umut, tüm zekâların anası ve aynasıdır. Onları besler, büyütür ve yetiştirir. Her zekâ türü mutlaka umut ile iş görür. Akıl ve gönül aynasında umut göremeyen bir zekâ, gerçek bir zekâ olamaz. Zekâ, hayat, toplum ve şahsımız adına, aynada gördüğümüz tüm güzellikler, umut zekâsının muhteşem bir yansımasıdır. Kavi kanaatimce en makbul zekâ, umut zekâsıdır. Çünkü umut, zekâyı geliştirir; insanı zekileştirir.
Tüm zamanların en iyi yazarlarından biri olan Lev Nikolayeviç Tolstoy (1828-1910) “İtiraflarım” adlı kitabında der ki: “Ne istediğimi kendim de bilmiyordum; hayattan korkuyordum, hayattan kaçıp uzaklaşmak istiyordum ama gene de hayattan bir şeyler bekliyordum.”
İşte, umut zekâsı ile kastettiğimiz şeylerden birisi de budur. Bilmediklerimizden beklediğimiz veya umduğumuz olumlu ve güzel şeyler… Bizim adımıza Yaratıcımız tarafından âleme verilen bir umut garantisi: “Ben sizin bilmediklerinizi de bilirim.” Bin bir ihtimalden biri olan “iyi”nin herhangi bir zamanda “an”sızın karşımıza çıkması…
Ancak umut, sadece geleceğe bir yöneliş değil her anı, hakkıyla yaşayış ve hak ediştir. Umut pasif bir bekleyiş değil, aktif bir direniştir. Hedefe doğru güçlü bir yürüyüştür.
O, umut zekâsının en güzel eserlerinden biri olan “İnsan Ne İle Yaşar” kitabındaki dört muhteşem hikâye ile en temel soru/n/larımıza en sade haliyle cevaplar buldurur. Adeta insana kendi kendini yeniden keşfettirir… İnsanın içinde ne barındırdığını, insana neyin verilmediğini ve insanın ne ile yaşadığını güzel bir usul ile öğretir. Sevgiyi, ilgiyi, iyiliği, merhameti ve adaleti öğretir. Hiçbir şeyin göründüğü ve sanıldığı gibi olmadığını anlatır. Ona göre “hayatta en önemli an şimdidir, bizim için en gerekli ve en önemli kişi, şimdi yanımızda olan kişidir ve bu hayattaki en önemli uğraşı ise iyiliktir.
Tolstoy, çok sevdiği, yedi yaşındaki kızı Vanichka’yı kaybedince derin bir üzüntü yaşar. Bu yaslı günlerinde Moskova Bisiklet Severler Derneği, kendisine destek olmak için güzel bir bisiklet hediye eder. Düşe kalka, özverili bir şekilde bisiklet sürmeyi öğrenen altmış yedi yaşındaki Tolstoy, artık her yere bisikletiyle gitmeye başlar. Halk arasında yoğun bir ilgi ile konuşulan bu olay “Tolstoy’un bisikleti” kavramını / deyimini ortaya çıkarır ve şöyle yorumlanır: “Hiçbir şey için geç değildir. Yeter ki hayattan vazgeçmeyin ve mazeret kabul etmeyin! Öğrenmenin yaşı yoktur. İnsan her yaşta öğrenebilir ve kendini geliştirebilir.”
Böylece azmin ve gayretinde sembolü olan Tolstoy, aynı zamanda zihinlerimizdeki olumlu ve umutlu düşüncenin de pedallarını çevirmeye başlamıştı.
Dünya edebiyatında önemli bir yeri olan Tolstoy, ancak sadece bisikleti ile değil yazdığı onlarca eseriyle ve fikirleriyle de özgün bir umut zekâsı örneği olarak akıllarımıza adını yazdırmayı başarmıştır. O, bir umutla gençlik yıllarında eline aldığı kalemi neredeyse hayatının son gününe kadar bırakmamıştır.
Savaş ve Barış, Anna Karenina, Diriliş, İnsan Ne ile Yaşar, Hacı Murat, Hazin Bir Evliliğin Romanı, Krautzer Sonat, Baskın, Üç Ölüm, İtiraflarım, Ivan İlyiç’in Ölümü, Sergi Baba, Efendi ile Uşağı, İki Yaşlı Adam, Erik Çekirdeği gibi daha pek çok eseri olan Tolstoy, hikâye, roman, deneme, öykü, masal ve oyun gibi farklı türlerde eserler yazmıştır.
Rus edebiyatının dev ismi Tolstoy’un bize hayatı yeniden ve derinden sorgulatacak ve bizlere umut olacak ders niteliğindeki özel sözlerine de biraz kulak verelim.
“Sıkıntı sürecinde olgunlaşan, düşünceyle yoğunlaşan, emekle hazırlanan ve en iyiyi vermeyi amaçlayan faaliyete sanat denir. // Hayat ne gideni geri getirir, ne de kaybettiğin zamanı geri çevirir. Ya yaşaman gerekenleri zamanında yaşayacaksın, ya da yaşamadım diye ağlamayacaksın. // Öyle horozlar vardır ki, öttükleri için güneşin doğduğunu sanırlar. // Bozuk para insanın cebini deler, bozuk insan da kalbini. Bu yüzden harcayın ikisini de gitsin. // İnsanı bedenen ameliyat etmek için uyutmak, ruhen ameliyat etmek için ise uyandırmak gerekir. // Herkes insanlığın kötüye gittiğini kabul eder ama hiç kimse kendisinin kötüye gittiğini kabul etmez. Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür ama hiç kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez. // Ne diye şeytana kızarsın? Bir iyilik yap da o, sana kızsın. // Bil ki, yaşadıklarınla değil yaşattıklarınla anılırsın. Ve unutma; ne yaşattıysan elbet bir gün onu yaşarsın. // Bir insanı bulunduğu mevkiiyle değil, göz koyduğu mevkiiyle ölçmek gerekir.”
Ona göre “Bir insan hakkında iyi ya da bilge, başka biri hakkında da budala ya da kötü demek asla doğru olmaz. Bununla beraber, biz insanları hep böyle sınıflarız. Bu da yanlıştır. İnsanlar nehirler gibidir. Hepsindeki su bir ve aynıdır ama her nehir bazı yerde dardır, bazı yerde daha hızlı akar. Burada geniş, şurada durgun ya da berrak veya soğuk ya da bulanık veya ılıktır. İnsanlarda da durum aynıdır. Her insanın içinde tüm insana özgün niteliklerin tohumu vardır.”
Bu tohumların en önemlisi ise umuttur. Her insanın içinde mutlaka bulunan umut bazen kurak ve çorak topraklara ekilen tohumlar gibi kuruyabilir. Umutsuzluğa yönelebilir.
Belki kurak ve çorak topraklar için elimizden bir şey gelmeyebilir. Fakat yürekleri kuraklaşmış ve çoraklaşmış insanlar için çok şey yapabiliriz. Ve bunu denemeliyiz. Bazen onları yeniden harekete geçirmek ve yeşillendirmek için küçük bir umut bile yeterli olabilir.
“Tolstoy’un bisikleti” gibi güzel bir hediye çok şeyi değiştirebilir. Siz, yeter ki sevindirin onları. Çocuklarınızı, anne babalarınızı, öğretmenlerinizi, öğrencilerinizi, komşularınızı ve tüm sevdiklerinizi… Umutla nasıl harekete geçtiklerini göreceksiniz!
Belki de işin sırrı yani püf noktası yani insanın umut noktası burasıdır: “Yarım elma, gönül alma! Küçük bir tebessüm, güzel bir selam, hoş bir söz, teşvik edici bir davranış ve arkasından gönüllerde yeşeren küçük bir sevinç… Sevgi, ilgi, bilgi ve iyilik… Anlam, adalet ve merhamet…
Teşekkürler Tolstoy, “Başkalarının hayatından ders alın. İnsan, bütün hataları kendisi yapacak kadar uzun yaşamıyor” diyerek sanatınla, edebiyatınla ve hayatınla bizlere verdiğin güçlü anlamlar ve umutlar için.