Şiir günlüğüme eklenenler:
15.11.2024, Cuma, Karşıyaka, saat: 15.00
Şiirle beslenen her günüm varsıllaşır. Şiir üzerine düşünmediğim zaman bir yanım eksik kalıyor ya da içimde büyük bir rahatsızlık duyuyorum. Her gün bir şiir okumalıyım, ne söylediğine bakmalıyım ya da şiir üzerine yazılan deneme, düşünce yazılarını okumalıyım.
Sevgili günlük sana yazmak, seninle düşüncelerimi paylaşmak ki bu kendimle konuşmak oluyor bir bakıma. Bu da zihnimin çalışmasına, ruhuma iyi geliyor.
Bugün yine şiir üzerine konuşmak istiyorum. Bilirsin yazarak konuşmayı severim. Ayrıca anlatacaklarımı sana, şiir günlüğüme kaydetmek çok değerli. Kalıcı oluyor. O zaman şiir bizi nereye götürecek, neler söyleyecek görelim.
Nedir; şiiri eyleme yönlendiren, içsel, dışsal olay ve olgulardır bilindiği gibi. Her şeyin uzay/ zaman örüntüsü içinde olduğu bir gerçek. Şiir bu gerçeklerle örtüşen canlı bir eylem. Bunları neden mi söylüyorum. Nedeni şu: Sevgili şair Tuğrul Keskin’ in “İpekler Çoğaltmaya” adlı şiir kitabındaki birkaç şiiri üzerine düşünüp şairin şiir düşüncesine tanıklık edeceğiz seninle…
Şiiri eyleme sürükleyen gereksinmeler, toplumsal bireylerin içinde bulunduğu sosyolojik, psikolojik, felsefi olguların bileşimidir. Şiir insanla, yaşamla bir bütündür ki bundan dolayı kimi yalın, kimi karmaşık, kimi karşıtlık kavramıyla belirginleşir.
Tuğrul Keskin’in şiire ilişkin sözlerinden bir kısmı da şöyle: “Doğrusu şiire ait çokça kuramsal bilgi aktarmamalıdır şair. Şiirin insanın kendisi olduğunu bilmeli ama büsbütün de hesapsız olmamalıdır
Suyla hesabı olmalıdır mesela. Güzün rüzgârla, kışın güneşle hesabı olmalıdır. Ortaçağ yürüyorken üstümüze, kanla hesabı olmalıdır şairin. Yerin altındakini bilmeli, gökle uğraşan da o olmalıdır. Hayatın zebanilerini otlatmaya götürürken, aklın bol güneşli penceresinde oturmalıdır. Gündelik yaşamın aşka dönüştüğü yerde, incelikte, barikatlarda ve varoşlardadır şiir.” diyor, Tuğrul Keskin “İpekler Çoğaltmaya” adlı şiir kitabının önsözünde.
Şairin şiirle ilgili bu kısa ve öz açıklaması oluşturduğu şiirlere de yansıyacaktır sanırım. O zaman “İpekler Çoğaltmaya” şiirlerinin söylediklerini dinleyelim:
Ne zaman bir kitabı elime alsam ilkönce adı ne anlama geliyor, neyi çağrıştırıyor diye düşünürüm. Kitabın adı olan “İpekler Çoğaltmaya” sözü kısaca yaşanılan her umutsuzluğun karşısında umudun var olduğu gerçeğini çağrıştırdığı gibi şiirin karşıtların birliğiyle yaşamda bütünleştiği varsayılır.
Kitapta toplam 19 şiir var. Şiirler iki bölümde yapılanmış.
İlk bölüm “hatıraların şimdiki zamana söylediği” başlığı altında 8 şiir,
2. bölüm “kımıltı” başlığı altında 11 şiirle oluşmuş.
“İpekleri Çoğaltmaya” şiirleri toplumcu gerçekçi anlayışla, yenibütüncü şiir manifestosu içeriğinden yansımaların doğrultusunda yazılmış olarak algılıyorum. Tuğrul Keskin Yenibütüncü şiir manifestosunu hazırlayan şairlerimizden biridir.
“Yenibütün: Kendini Biriktiren Bireyin Şiiri”
“Şiir; her insana yayılmış somut ilişkilerin bireyde kabına sığmayan yoğunlaşmasından patlayan bu
lirik başkaldırı, hiçbir bireyi ayırmaksızın herkese yöneltilmiş bu gözüpek ve tok çağrı, bugün de
zekânın ve yüreğin bireysel oylumundan çakan şimşeği olarak kendini yaşamın ön siperlerine adıyor:
Çünkü maden ve ipek, başak ve mürekkep, ter ve buz, gül ve bakır sürtünmüştür. Öneriyor ve işe
koyuluyoruz: Gün, ateşe atılış günüdür.” diyor, manifestonun ilk maddesi. (Veysel Çolak, Seyyit Nezir, Metin Cengiz, Hüseyin Haydar, Tuğrul Keskin. Broy Şiir Dergisi, Ocak 1988, sayı27.)
Asıl hikâye, yaşamdır, insandır, Yenibütüncü şiirde. Önerilen fotoğrafın bütünüdür. Artzamanlı,
eşzamanlı yaşamsal olayları, olguları diyalektik işlerlikte çözümlemek, anlamsallığa ulaşarak yeni bir
hayat önerisini kavramaya çalışmaktır, asıl mesele…
20.11.2024, Çarşamba, Karşıyaka, saat: 15.00
Evet, sevgili günlük; bugün, şiirlerin içeriğine girerek anlamaya çalışalım.
Şiirler; özlem, sevgi, hüzün, ayrılık izleklerini içeriyor. Öz ve biçimin birbiriyle olan bağlamında oluşturulan şiirlerde imgelemle artzamanların uzantısı bugüne yansıyor.
Geçmişin izlerinde dolaşıyor şiir. Yaşanmış olayları bugünkü gibi yaşayan şair özne sesini duyurmak istiyor, geçmişte yaşanan acı olayların hesabını soruyor, kapanmayan yaralardan ders alınmasını, toplumun olan bitenle yüzleşmesini istiyor. Çaresizlik taşıyan sesini şiirin umuduna yüklemek istercesine “su versen çiçeğimin sesine” başlıklı şiirle içerik oluşuyor. “sesimin çiçeği” umudun sesi olarak yansıyor şiire. Ancak o sesin güçlü çıkabilmesi için özne bireylerin hem fikir olarak birlikte olması gerekli, bunu biliyor şiir.
Tuğrul Keskin’ in şiirleri ve şiir düşüncesini açığa çıkarmak için şiirlerindeki imgesel oluşumların okurda bıraktığı çağrışımlarla anlamsal çözülmelerin izinde ilerleyelim. Toplumsal bireyler geçmişte yaşanan olumsuz olayları unutur çoğu zaman. Hatta halkın diline yerleşen ‘balık hafızalı’ deyimi de yerinde kullanılan bir söz. Şair özne bu bağlamda şöyle oluşturuyor şiirin dizesini “belleği silik bir halk gizleniyor sesime/ neyin peşindeyim, yaşadıklarım bezgin” geçmişin hüznünü, çaresizliğini yansıtan şiirde; “erzincan’da bir kuş var, uyandırır türküsü” ‘Erzincan’da bir kuş var’ hikâyesine gönderir okuru: Erzincan Hürrem Paşa Palangası’nda geçen “Erzincan’da Bir Kuş Var” türküsü, eşkıyalar tarafından yedi yerden vurulan İbrahim’in anısına yakılmıştır. Olay, Hürrem Paşa Palangası’nda geçer. Ortakçılardan İbrahim adında birisi, akşam karanlığında evine dönerken bir eşkıya grubuna rastlar. Aralarındaki olayın detayları bilinmemekle birlikte, uzun süren bir mücadeleden sonra İbrahim vurulur. İbrahim eve dönmeyince, sabah erkenden komşuları ile birlikte aranmaya başlanır. Çok geçmeden, mücadele izlerinin bulunduğu bir yerde İbrahim’in kanlar içinde yattığı görülür. Yapılan inceleme sonucunda, eşkıyaların izlerine rastlanır. İbrahim’in teneşire konup yıkanma esnasında, vücudunda yedi adet kurşun yarası tespit edilir. Daha cenaze kaldırılmadan, onu seven arkadaşlarından biri bu türküyü yakar. Şair, bu özel imgeyi şiirde anlatılan konuyla ilişkilendirir. Şairin kullandığı özel imgeler okurun araştırmasını da sağlıyor bir bakıma. “dilimden anlayın! dilsizliğim yaramıyor bir işe/ üzüldükçe bir halk, bütün duvarlar kirleniyor/ yalnız bir insanın gökyüzüne bakması değil bu/ bir şairin bütün zamanları parçalayan feryadı//erzincan’da bir kuş var, utandırır türküsü/ şimdi buralarda değilim, o türküde aşkı ararım/ yine de sevgilim su vermez sesimin çiçeğine” (s.9-11)
Şiir unutmaz unutturmaz, sorgular, yüzleştirir. Yaşam perdesinin arkasındaki gizleri açığa çıkarır. Anılar yaşamımızın önemli bir değeri, çocukluğumuz, gençliğimizdir. Geri planda yaşanan kocaman bir yaşanmışlık vardır.
İpekleri Çoğaltmaya şiirlerinden “hatıraların şimdiki zamana söylediği” (s.12-18) şiiri üzerinden düşünce ucu üreterek şiirlerinin nasıl oluştuğunu anlamak istiyorum. Bir şairin tek bir şiiri bile o şairin şiir düşüncesini ele verir kanısındayım.
Şiirin altmetninde oluşturulan anlam; geçmişte yaşanan toplumsal sosyalist bir hareket olan devrimin ateşli yılları…
Karanlık, ay ışığı, barikat gibi sözcüklerin geçtiği dizelerden anlaşılacağı gibi devrimcilerin eylemlerini çağrıştırıyor.
“O eski barikatları özletiyor hayat, behcet kardeşimsin.”
Şiirde sözü geçen behçet ile birlikte özne sevgililer de var. Anlaşılacağı üzere onlarda geçmişin özlenen bir parçası. Devrim ateşi yılları düşlerle özlenen bir yaşamı vurguluyor. Ancak bugün o düşlerin parçalanışını yaşamak şiirin öznesine acı veriyor. “Yalnız mıyım unutuyor muyuz parçalandıkça düşlerimiz”
Şair özne, şiirin eylemine, bir seslenişle devam ediyor. Bu sesleniş devrim yıllarından bir haberleşme olarak şiire yansımış olabilir. “anlamsız/sorular/düşüyor hayata/ bir/ ki/ üç/ ses/deneme/ses/ bir/ki/üç/ parçalanmış rakı/ şişelerine çarpıyor kalbim n’apsa” yine acı bir özlem çağrışıyor. Parçalanmış rakı şişeleri birçok anlam içerebilir.
Toplumsal sosyalist hareketin izlerinde yenibütüncü şiir manifestosu içeriğinden oluşan sözcükler şiirde anlatılmak istenileni açığa çıkartıyor. Ter, bakır, varoş gibi sözcüklerle yapılan eylem yaşamla buluşuyor. “terle kucaklaş/bakırla öpüş/varoşlardan geç kardeşim/ kentlere dökül/ göğün bütün cisimleriyle oraya”
Şair özne geçmişin izlerinden bugüne, arkadaşlarına seslenir. Şiirde özlemle seslendiği özne Behçet Aysan olduğu anlaşılır. Behçet Aysan, Sivas’ta madımak otelinde hunharca çıkarılan yangında yaşamını kaybeden değerli aydınımız, şairimiz. Şiirin altmetin tasarımında şairin Behçet Aysan ile olan arkadaşlığı oluşturulmuş. “aşkıma ses ol/ tanıdık sesler ürkütülüyor uzakta/ geçtiğimiz sokaklarda/mahalle kahvesinde/ istasyonda/yanıyor Behçet/ dağ gülleriyle birlikte karanlıkta” Şiire yaşanmışlıkların izlerinde mekânları da yansıtan şair, sesinin çaresiz, acı feryadı ile sürdürür eylemini. Tıpkı çocuklukta oynanan saklambaç oyunundaki “elma dersem çık armut dersem çıkma” deyimini anıştırır. Şiire yüklenen lirik başkaldırıyla sesleniş sürer. “hey diyorum /ses/hey diyorum/ ses/hey/ ses/ ki/ üç/ elma/ deneme / ses/ hey/ behçet/ elma dedim ya/ caddelere çık behçet/ sevgiliyi alıp kollarına/ oraya alanlara”
Tuğrul Keskin şiir başlıklarını şiirin içeriğini yansıtan imgesel çağrışımlarla oluşturuyor. Gülten Akın, şiir adlarının şiirin ilk dizesi olduğu görüşündedir. Veysel Çolak, “nesneyi var etmenin, kavramlaştırmanın biricik yoludur adlandırma. İlhan Berk’in “Bir şey adlandırılmamışsa yoktur” demesinin nedeni de budur kuşkusuz.” diyor.
Şiirin adı, şiire kılavuzluk ediyor bir bakıma. İlayda başlıklı şiirin içeriğine girmeden ilayda isminin anlamını çözümlemek gerektiğini düşünüyorum hemen.
İlayda; kelime anlamı su perisi olarak açıklanmaktadır. Türk Dil Kurumu tarafından yayınlanan isim sözlüğünde de su perisi anlamına geldiği belirtilmektedir. Yine isim sözlüğünde Türkçe kökenli bir kız ismi olduğu da açıklanmaktadır.
İlayda isminin karakter özelliği ise yere sağlam basan kişilikleri vardır. Güçlü olmayı severler. Gücünü nerede ve ne zaman kime karşı kullanacağını iyi bilir. Yanlış yaptığı zaman hatasını anlamakta çok geç kalmazlar. Mükemmel olmayı ve görünmeyi severler. Baskı altında olmayı sevmezler ve baskı altındayken dahi oldukça başarılıdırlar. Sistemli, düzenli olmak onlar için çok önemlidir. Ancak bazı zamanlarda bu durum onları inatçı bir insan haline getirebilir. Zorlukların üstünden gelmeyi bilirler.
Şair özne “İlayda” (19-20) başlıklı şiirde İlayda’yı kimi bir nesne, kimi de bir isim olarak imgesel çağrışımla anlam oluşmasını sağlıyor. Şiirde, ‘tutkuyla’, ‘kaynaklarına’, ‘kalçalarının’, ‘aklının özsuyu’ sözcükleri düşünülen sevgiliyi, kadını çağrıştırır “İlayda/ tutkuyla,/kaynaklarına akıyorum temizleniyorum aktıkça” ancak şiirin devamında ise yeni bir dünya özleminle ilişkilendirildiği, güçlü düşleri İlayda simgesine yüklediği anlaşılıyor. İlayda özlenen umudun lirik simgesi gibi. “menevşemizi örtüyor ayrılığın karaçalısı//dönüşünü beklemek için yaşıyorum ilayda”
Şiirin devamında yaşam iki başlı ejderha olarak tanımlanırken paradoksal kavramla düşleri ve düşsüzlüğü de İlayda’ya yükleyen şair, Her şeye rağmen umudun diriliğine inancı, direnciyle karanlığa karşı savaşımın eylemine yönlendiriyor okuru. “n’olur göğsünde taşıdığın en masum şiirlerle / dön yüzünü o kirli tesbihin intikam çığlığına/ sustukça, meftayız onların kirli sakallarında/ ilayda”
Tuğrul Keskin toplumsal gerçekçi, lirik şiir anlayışıyla, yaşamın olumlu, olumsuz yanlarından esinlenerek oluşturduğu temaya uygun söz dizimi, anlam sanatları ve söyleyişle bütünsellik içinde imgelemle şiirin dünyasını oluşturuyor.
Son olarak; şairin, İpekler Çoğalmaya kitabının ön sözünde yazdığı şiire dair düşüncelerinin de bir kısmını aktarmak isterim:
(…)”Biraz da istişaredir şair. İmge aklın kahvehanesindeki dedikodudur. Bunun için dedikoducudur şiir. Meyhaneler bir kısmı içindir. Sokaklar diğer kısmı için. Evler, daha öbürleri için.
Ama iyi ipek dokuyan koza/ şair; meyhane, sokak ve evin ortasında durmalıdır. Aşka en yakın köşede. Üzünçler şairler içindir, hüzünler de. Bunun için hüznün coğrafya kitabını mintanının iç cebinde dolaştırmalıdır şair, kimyayı kışın palto cebinde. Çünkü coğrafya sezgiye aittir, kimya ise bilgiye. “Ey şiir arayıcısı, ey esrik kişi, şu son dönemecini de aşınca gecenin, doğacak gün artık gündüze ilişkindir.”
O son dönemeci bulursan ama” diyor, değerli şair, sanat insanı Tuğrul Keskin.
Şiirin birleştirici, ayrıştırıcı gücüyle, umutla… nice yapıtlarla var olsun.
Kaynak: Tuğrul Keskin, İpekler Çoğaltmaya, Piya Kitaplığı, Nisan 1999