VEYSEL ÇOLAK’IN ŞİİR ÜZERİNE KİTAPLARI BİZİ İYİ ŞİİRE GÖTÜRÜYOR
Şair, yazar Veysel Çolak’ın “ŞİİR DİYALEKTİK DEĞİLSE” (Şiir üzerine Düşünce Uçları), Mayıs 2019 tarihinde, “SOM ŞİİRİ ARAMAK” (Şiir Sanatı Üzerine Kronikler) adlı kitabı da Mart 2020 de Klaros Yayınlarından çıkmış. Çok üretken, çok yönlü, kıymetli ödüller sahibi bir şair, yazar Veysel Çolak. İlk gençliğinden bu yana şiir ve şiir üzerine yazıyor, okuyor, düşünüyor, yaşıyor. Şiire inanıyor, tutkuyla bağlı. Her gün yeni şeyler öğrenip, geliştirip, kendini de katarak öğretiyor. Yirmi yıldır İzmir, Karşıyaka Belediyesine bağlı şiir atölyesi çalışmaları ve etkinlikler yapıyor. Birçok şair yetiştirmiş. Ben, beş yıldır atölye katılımcısıyım ve dolu dolu geçen derslerinden çok şey öğrendim. Her ay bilinen ve unutulmaya yüz tutmuş şairlerimizi anarak tanıtan, sevdiren ve okunmalarını sağlayan halka açık, dikkat çekici, ücretsiz etkinlikler düzenleyerek Türk şiirine büyük hizmetler veriyor hocamız. Ondaki bu vefa duygusu, saygıyı çok hak ediyor. Bu etkinliklerde atölye katılımcıları da görev alarak kendini geliştiriyor ve şiiri yaşıyor, yaşatıyorlar. Atölye üretim yapılan yerdir, fakat üretim bilgi, birikim, olgunluk ve çok çalışarak yapılırsa değerlidir, kalıcı ve topluma, insana ulaşabilen şiirler yazmak, bir zeytin fidanının 7-8 yılda meyve vermesi gibi uzun bir süreç, kültürel besin ve olgunluk gerektiriyor. “Şiir Diyalektik Değilse” adlı eserinde, Veysel Çolak, şiir yazacaklara, önce, çok okumalarını ve iyi şiirleri incelemelerini söyler. Geçmişten günümüze kadar yazılmış şiirleri, akımları, geleneği, sindirmelerini önerirken bilineni değiştirip, geliştirerek, farklı ve yeni olanın yazılabileceğini ortaya koyar. Şairlerin, disiplinli, planlı olmalarını, çok çalışmalarını, her insan gibi zamanı iyi ve anlamlı kullanmalarını gerekli görür. Bunun için, şiirdeki söz ve anlam sanatlarını, bağdaştırmaları, oluşturulan imgeleri ve en önemlisi şairin kullandığı sözcükleri incelemek oldukça yararlı bir çalışma olacaktır der. Her sözcüğün, şiirin yapısında ‘bir fotoğraf, eylem, davranış, olgu, olay, gazete haberi, ünlem, öfke, sevinç, merak, soru, çağrı ve esin kaynağı’ olduğunu vurgular. Şiire bütünsel bakılmasını önemser. Şair yeni bir şiir düşüncesi yeni bir şiir tasarımı geliştiren kişidir. Ona göre, bir kişinin çıkıp ‘ben şairim’ demesinin hiçbir önemi yoktur. Bir şiirin, kendini yazanın bir şair olduğunu söylemesi gerektiğini imler.
Veysel Çolak, sadece şiir alanında değil diğer yazın alanlarında da atölye katılımcılarını yazmaya teşvik edip destekliyor, eğitiyor, bilgi veriyor. Herkesin üretmesini, gelişmesini içtenlikle istiyor. En kızdığı insan tipi ‘tembeller ve duyarsızlardır”. Sürekli etrafındaki ilgili kişileri, yazmaya gelişmeye davet eder, fikirler verir, gelen yazı ve şiirleri değerlendirir. Her aşamada öğretici olmayı önemser. Veysel Çolak, İnsanın üretirken öğreneceğine, üreterek var olabileceğine inanıyor. Günümüz toplumunda insanın, popüler kültürle, tükettikleriyle var olmaya alıştırılmasını reddediyor. Bu açıdan yaklaştığı için ben ve birçok arkadaşımın Veysel Çolak’ın yönettiği şiir atölyesiyle tanışınca hayatımız anlamlandı. Yıllardır içinde yazma isteği olanlar, cesaretle yazmaya başladı, kendilerini geliştirdiler. Yeteneklerinden ümitli olduklarını fazlasıyla motive etti, destekledi. Bir çoğunun ürünleri yayınlanıyor ve özgüvenle yazmaya devam ediyorlar. Güçlü dostluk bağlarıyla birbirlerine bağlandılar. Veysel Çolak’ın yaşama amacı insanlara hep yeni bir pencere açmak adeta. Bütün bunları koşulsuz ve severek yapar. Zor beğenir, çalışmaların mükemmel olmasını bekler, Şiirde örgensel bütünlük ister ve acımasız eleştirir. Yazılanların olmayan yönlerini söyler. Çünkü “şiir kırılana kadar siz kırılın” diye düşünür, şiirden asla taviz vermez, bu da bizleri titizlikle üretme çabası içine sokar.
Şiir Diyalektik Değilse kitabında: “Çağımızda şiirin bir değişim değeri yok, ama kullanım değeri var. Kapitalizmin sanata, özellikle şiire düşman olmasının nedeni; şiirin kullanım değeri, etkileyici gücü karşısında duyduğu korkudur. Öyleyse bu korkuyu pekiştirecek şiirlere gereksinme var.” ifadesiyle şairin duruşuna ve hiçbir maddi beklenti içinde olamayacağına dikkat çekmiştir.
Veysel Çolak’ın sözünü ettiğimiz bu iki kitabı dışındaki diğer kitaplarında da şiir ve sanat üzerine titiz bir madenci gibi çalıştığını görmekteyiz. Şair, şiiriyle soran, sorgulayan, kendini ve toplumu değiştirmeye kalkışan insanı yaratır. Böylece, dayatılan ekonomik eşitsizliği, antidemokratik uygulamaları, politik işkenceleri, özgürlük kısıtlamalarını, faşizan baskıları, her türlü toplumsal çirkinliği aşar ona göre. Bireyi eyleme geçirecek biricik etken duyarlıktır. Şair bu duyarlığı şiirin olanaklarıyla, yaptığı çağrışımsal anlamları, yaşamın gerçekliğiyle ilişkilendirerek yapar. Yeni bir gerçeklik, yeni bir gelecek tasarımı yaratır. Ona göre şiir, toplum dışı, insandan uzak ve yaşananlara ilgisiz olmamalı diyalektik işleyişle örtüşmelidir. “Şiir Diyalektik Değilse” kitabının sunusunda bunu şöyle açıklar: “Şiir (sanat), düşen insanı kaldırmayı amaçlar, varlığı da insana bağlıdır. Bu nedenle bir kalkışmadır şiir, o kalkışmanın sorumlu öznesi de şairdir, geleneğin içinden bir ateş gibi geçip kendi şiirini kurmalı, düşlemeyi, düşünmeyi, yepyeni bir yaşam biçimi ve yepyeni bir gelecek önermeyi, ütopik uçlara savrulmayı; insani değerleri, eşitliği, demokrasiyi zedeleyen yasalara karşı çıkmayı içermesi gerekir. Şiir yazmak sınırları aşmaktır. Hayat deyince sadece kendi yaşadıklarını anlayanlar ülkesinde ve dünyada olan bitenle ilgili bir tek imge olmadan şiir yazanlar ölü şiirler yazarlar. Şair kendinden yola çıksa da başkalarını anlatmalı.”
Veysel Çolak’ın Şiir Diyalektik Değilse ve Som Şiiri Aramak kitapları öyle hızlıca okunup geçilecek kitaplar değil. Altı çizilerek okunacak kitaplar. Yazar kitapların her sayfasında yeni bir başlık altında şiire ilişkin ne varsa anlatmış, söylenmemiş söz bırakmamış. Bu sayfaları yavaş yavaş okuyabildim, tekrar dönüp okudum ve içselleştirdim. Şiire dair özü, damıtarak elde etmiş ve kısa kısa yazmış. Hiç gereksiz, sıkıcı bir anlatım yok. Her başlık altında anlattıkları bilgi, birikim ve deneyimlerinden özenle oluşturulmuş düşünceler. Herkesin anlayabileceği bir üslupla yazmış. Şiir için gerekli bilgileri neredeyse formüle etmiş. O kadar üretken ki bu başlıklar altında anlatılanlar üzerine de tek tek kitaplar yazar mı diye düşündüm, çünkü bu yazı başlıklarının çoğu kitap ismi olacak güzellikte. Kitaplarında değişik söylemlerle, örnekler vererek şiirin nasıl olması gerektiğini anlatıyor. Bireyi sarsan şiirler istiyor. Var olanı olduğu gibi gösteren, yansıtan değil devrimci bir öz taşıyan, yeni gerçeklik yaratan verili dili aşarak buluşlar yapan, insanı şaşırtan, allak bullak eden, fırtınalar yaşatan, eleştirel bakmasını sağlayan, değişme isteği uyandırıp eyleme geçiren. Böylesi şiirlerin yazılması için Veysel Çolak’ın kendine biçtiği bir eylemlilik halinin somutlaşmış nesnesidir bu düzyazı kitapları. Şiirin sadece biçim değil anlam yönünü de yadsımadan “Şiir ne işe yarar?” sorusunun cevabının verildiği, şiirin işlevselliğinin sorgulandığı, bu işlevleri gerçekleştirmesi için gerekli sanatsal öğelerin araştırıldığı upuzun bir serüvenin kısa notlarıdır bu kitaplar. Şiirin canlı bir organizma olduğunu kavrayıverirsiniz bunları okudukça. Şiir Diyalektik Değilse kitabında, Veysel Çolak’ın diyalektiğe neden sık sık vurgu yaptığını daha iyi anlarsınız. Şiirin gelişim sürecindeki dinamiklerini gözler önüne sermekte. “Öz biçime biçim öze dönüşerek diyalektik bir yapı oluşturulmalıdır. Şiirin ne söylediği önemli, ama nasıl söylediği de önemli. Çünkü yaşamın ve dilin diyalektiğinin, şiirin de diyalektiği” olduğunun gözden kaçırılmamasına açıklık getirmekte.
Veysel Çolak kitaplarında, şairin şiirleriyle duyarlı insanı yaratırken yenilikçi ve kalıcı olabilmesinin emniyetli pusulasını hazırlamış. Bu kitapları okuyanlar en azından yazdıklarının şiir olup olmadığı ayrımına kolayca varır. Bu şiir okuyucusu içinde geçerlidir. Bu bilgilerden, kitaplardan sonra şairin ve şiir okuyucusunun beğeni eşiği yükselir. Okunan şiirler daha iyi çözümlenir, bu da şiirin istediği özlenen insanı yaratır.
Veysel Çolak’ın, bu iki kitabını okuyunca dilbilimi üzerine de pek çok şey öğreniyoruz. Bu da bizim için ikincil bir fayda değil tam da birincil faydalardan en önemlisini sağlıyor, çünkü; şiir dilin eylemi ve sonucudur. Anadilini bilmeyenden şair olur mu? Demesi bundandır Hocamızın. Türkçeyi kurallarına uygun, doğru kullanmak şairin görevidir. Çiçek adları, coğrafya terimleri, soğuk ve fırtına isimlerine bakılarak halkın ne kadar güzel bağdaştırmalar yaptığını anlamak gerekir. Dili, dil bilgisi kurallarını, imge yapmak için kullanılan teknikleri, yazım kılavuzunu, sözlükleri kullanmayan, diline saygısı ve sevgisi olmayandan şair olamayacağını kolaylıkla öngörür.
Şiire giren her sözcüğün yeniden doğduğunu, doğması gerektiğini sık sık anımsatan Veysel Çolak, yazmak için şairi harekete geçiren her şeyi esin olarak niteliyor. Şiirin kendisinin de bir esin kaynağı olması gerektiğini savlıyor. Okunabilirlik ve estetik ölçüte çok önem verirken esin kaynağı olmayan şiirlerin yersiz ve gereksizliğini “Şiir Diyalektik Değilse” kitabında “şiiriniz okuyucuyu esinlemiyorsa atın gitsin o şiiri” diye açıkça ifade etmiş. Böyle bir şiirin yazıldığı an öldüğünü ifade etmiştir.
Veysel Çolak’ın “Som Şiiri Aramak” kitabından, şiir yazarken kullanılabilecek, Birleşik Duyu (Sinestezi), Evirmece, Biçimbilim, Seçmecilik (Eklektizm), Apostrophe gibi terimler hakkında da bilgi edinmekteyiz. Evirmece’nin anlatıldığı bölümde Şair, Aslıhan Tüylüoğlu’nun ‘Uykulu Kuyu’ adlı güzel şiirine dikkat çekmiş. Öğretmenliğin verdiği yetkinlikle tanımlamak değil, anlaşılır kılmak için zaman zaman böyle örnek üzerinden açıklamalar yapması anlattığı konuyu okuyucunun zihninde somutlaştırmasını sağlıyor. “Som Şiiri Aramak” kitabında şiir yazanların görmesi, bilmesi gereken önemli soruları cevaplıyor. “Sürekli eski ve yeni şiirleri takip ederim, başka şairlerde olmayan bir söz dizimi var mı, sesi anlamla örtüşmüş mü, sözcükleri hiçbir gücün kımıldatamayacağı sağlamlıkta kullanmış mı bakarım. Şair tarafından uydurulmuş, dil sapması bağlamında değiştirilmiş sözcükler var mı bakarım” demesi şairlere bir görgü sunma çabasıdır.
Şair-yazar Veysel Çolak’ın tüm kitaplarını okuyunca bu topraklarda milattan 500 yıl önce yaşayan Milet’li Tales’in, “Bir ülkenin türkülerini yapanlar yasalarını yapanlardan daha güçlüdür.” Sözünü anımsayarak şöyle düşündüm. Bir ülkenin şiirlerini yazanlarda, yazılı yazısız tüm yasalarını koyanlardan daha kalıcı, güçlü ve etkilidir. İyi şiirler tarihe, bireye, topluma yön verir. Veysel Çolak’ın kitaplarını okuyup bitirince iyi, anlamlı şiirlerin ne kadar titizlikle, emekle, yoğunlaşarak yazılması gerektiğini anlıyorsunuz. O, şiirin laboratuvarını kuruyor, her yönüyle incelemeyi öğretiyor. Bana göre İzmir’de Veysel Çolak adına ve onun yönettiği bir “Şiir Üniversitesi” kurulmalı. Onun kitapları da müfredat olmalı.Tüm yazdıkları haftalar, aylarca işlenecek, uygulanıp, öğrenilecek üniteler ve konular, ders içerikleridir. Bu ülkeye yapılacak en aydınlık yatırım olacaktır. İzmir’de şiire verdiği yoğun emekle bu onuru Veysel Çolak fazlasıyla hakkediyor. Gençlerin, çocukların, yetişkinlerin şiirle uğraşması herkes için daha güzel, iyiliklerle dolu bir ülke ve yarınlar yaratır. Şiirler geçmişin ve şimdinin yalansız belgelendirilebilmesini de sağlar. Şiirlerin içinde arkeolojik kazılardan çıkan eserler kadar yazıldığı çağı açıklayan somut kanıtlar vardır. Bu nedenle şiir sanatı insanlık için büyük, bilgi kaydıdır, şanstır. Şiir hem geçmişe hem de geleceğe ışık tutar. Geleceğin insanını yaratır. Bunu bilen devletler, sanatçılarını tüm zor dönemlerden sonra da eserler verebilmesi için mutlaka destekler. Veysel Çolak, dünyada ve çevresinde yaşanan, tüm haksızlıklara, kötülüklere karşı şiirle direnen ve direten usta bir şair, “Bir Şiir Fanatiği.” Onun şiir üzerine yazdığı tüm kitaplarda sadece teknik anlatmadığını, şairin ne için şiir yazdığının, duruşunun, ideolojisinin, sınıfsal bakışının önemini vurguladığını görüyoruz. Veysel Çolak, insanı sıkıştığı yerden şiirin kurtaracağına inanıyor. Kimi insan, acıları pek doğal karşılar, kimi de kötülükleri sabırla sineye çeker, Veysel Çolak bilinçli, mücadeleci insan tipinin yaratılması gerektiğine inanır. İyi şiirler insanı değiştirir, geliştirir ve eylemli hale getirir. Böylelikle de her türlü kötü gelenek, kokuşmuşluk, suçluluk duygularının sökülüp atılacağına işaret eder. Şiir yazanların hem kendi hem de diğer şairlerin yazdığı şiirler üstüne düşünmelerini ve kendilerine şiir sanatına katkım var mı? sorusunu sormalarını
Önemser. İnsanın düşündüğünün üstüne düşünebilen bir canlı olduğunu bilerek bunu en çok şairlerden bekler.
Veysel Çolak kitaplarının, geniş çevrelerce çok okunup, okutulmasını ve anlaşılmasını isterim. Sadece şiir yazanlar değil şiir okumayı sevenler de okumalı onun şiir üzerine yazılarını, böylece okudukları şiirleri daha da anlamlandırabilirler. Bu kitapların dünya dillerine çevrilmesinin daha yaşanılası bir dünya için büyük katkısı olacaktır. Böylece şairin yüreğindeki o dağın yükü, baskısı kalkacaktır. Veysel Çolak’ın kitaplarını okuyanlar, şiir yazanlar, hayatı, gerçekleri ve geleceği şimdi daha iyi anladım, ne yapmam gerektiğini biliyorum artık dediklerinde, o da amacına ulaşmış olarak rahat bir nefes alacaktır. Bir şair ve yazar için gerçek ödül, eserlerinin iyi anlaşılıp, onun bilgileri ışığında ürünler verilmesidir. Yetiştirdiği onca şair ve şiir severle Veysel Çolak bunu fazlasıyla hakkediyor. İyi ki yazıyor ve yazdığını yaşıyor. Şairler kendileriyle konuşur, Şiirler de daima konuşurlar. Onların dilini öğrettiği, içlerine girebileceğimiz kapılarını gösterdiği için Veysel Çolak’a çok teşekkürler. Nice kitaplarını bekliyoruz. Şiire, şaire, insana verdiği bunca emeği saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
SUZAN EROL
Kaynaklar:
1-) Şiir Diyalektik Değilse. Mayıs 2019
2-) Som Şiiri Aramak. Mart 2020