ZAMANDAN KALAN/ Fahrettin KOYUNCU
Aforizmalar
Dadal Ugan’nın -ki kendisinin ismi ilk kez duyuyorum- Aforizmalar’ını okudum. (1000kitap.com’da Dadal Ugan hakkında şöyle yazıyor: “1980 dünya doğumlu. Hâlâ hayat okulu kıdemli öğrencisi. ‘Hayat, insanın insana ettikleridir’ teziyle yaşıyor ve bunun nedenini anlamaya çalışıyor.”) Okurken kitaptaki yüz elli dört aforizmanın yirmi dokuzunun üzerine tik attım, sevdiğimi, önemsediğimi belirtmek için. Sonra da yüzdeye vurdum, hesapladım. Kitaptaki aforizmaların yüzde on sekizini işaretlemişim. O zaman şöyle dedim: Beş aforizmadan birini işaretlediğime göre metinler gerçekten aforizma türüne uygun. İşte kitaptan bir aforizma: “Yaptığım onca anlamlı şeyden hangisi beni şimdi bir hiçmişim gibi düşünmekten kurtarabilir?” (s.59)
*
En güzel Manisa şiiri
Hakkı Avan aradı. Akıllı telefona geçmiş. Önce benim yeni kitabımdan (Gökyüzü Gülsün Bana) konuştuk. Sonra yeni yazdığı Manisa konulu şiiri okudu. Çok beğendim şiiri, coşkuyla alkışladım. Bu şiirin, bu zamana kadar okuduğum en güzel Manisa şiiri olduğunu söyledim. Duru bir şiir, pırıl pırıl, bir o kadar da derin. Hissedilerek yazıldığı için ilgili okuru da etkiliyor. Önümüzdeki aylarda bir dergide okuduğunuzda siz bana hak vereceksiniz.
*
Bir Özbek romanı
Mihraptaki Akrep‘i okudum. Kitap, Özbek yazar Abdullah Kadirî’nin ikinci romanı. Peki, ben niye bir Özbek romanı okudum? Çünkü bu romanı Türkçeye kazandıran, benim sevgili dostum Doç. Dr. Aziz Merhan. “Okuyabilir miyim acaba? Okuyamazsam Aziz’e ayıp olur?” diye düşünürken okumaya başladım ve bir anda romanın akışına kaptırdım kendimi. İkinci günün sonunda baktım ki kitabın 308. sayfasına, yani sonuna gelivermişim. Kadirî’nin Ahmet Mithatvâri müdahaleci tavrını hiç de yadırgamadım hattâ gerekli buldum. Olay anlatımına dayalı bir roman. Böyle olduğu için de akıcı ve sürükleyici. Bu romanla Hudayar Han’ın ve onun dönemindeki din bezirgânlarının ipliğini pazara çıkarmış Kadirî. Aziz’e kitabın sinematografik bir roman olduğunu söylediğimde, “Roman filme alınmış, izleyebilirsin.” dedi. İzleyeceğim.
*
Önce pedagog, sonra yazar
Çocuklar için kitap yazmak sanıldığından zordur. Çocuklar için yazan kişinin öncelikle iyi bir pedagog olması, çocuğun dünyasını çok iyi bilmesi gerekir. Çocuğun kelime ve kavram dünyasına vâkıf olmayanların bu işe kalkışmasıyla istenmeyen durumların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Çocuk kitaplarında kullanılacak kelime ve kavramların, görsellerin işin uzmanları tarafından olumlu görüş alınarak yayımlanması gerekir. Yaşanan son olay (Musa Dinç’in Gül ve Düşün adlı kitabıyla ilgili yaşananlar) bize bir kez daha göstermiştir ki çocuklar için yazmak, çocuk oyuncağı değil ciddî ve hayatî bir iştir. Musa Dinç, sanırım akıl tutulması yaşadığı bir zamanda yazdığı Gül ve Düşün adlı sözde masal kitabındaki rezaletle, atladığı pis çukurdan, hepimizin -çocuklar için yazan herkesin- üzerine pislik sıçrattı. Pislik ki ne pislik! Kitaptan, yazardan, yazmaktan, okumaktan nefret edenlerin eline, tepe tepe kullanacakları bir koz verdi. Çok yazık!
*
Mehmet Yılmaz
Şair Mehmet Yılmaz Karaibrahimoğlu(1949), kovid-19’dan hayatını kaybetmiş. Ruhu şâd olsun. Aslen Giresun/Göreleli olan Mehmet Yılmaz, Zonguldak’ta yetişmiş ve adı Zonguldak’la anılan değerli bir kültür, sanat adamı, bir şairdi. Mehmet Yılmaz’ın Zonguldak’ta yaptığı pek çok şey vardır ama bunlardan ikisi, onun Zonguldak kültür tarihine geçmesini sağlamıştır bence. Birincisi, Karya Kitabevi’dir. Mehmet Yılmaz, emekli maaşıyla kurduğu bu kitabevinde hiçbir ticari kaygı gütmeden imza günleri, söyleşiler düzenlemiş, pek çok şair ve yazarı Zonguldak’ta ağırlamış, Zonguldaklıları bu değerli insanlarla buluşturmuştur. İkincisi ise, Uğraş kültür sanat dergisidir. Ben de 1995-1996 yıllarında on iki sayı yayımlanabilen Uğraş dergisinin mutfağında ve yazı kadrosunda yer alan genç bir şair olarak bu derginin hangi koşullarda yayımlandığını çok iyi biliyorum. Şimdi Mehmet Yılmaz’a methiye düzen bazılarının o zaman Mehmet Yılmaz’a ve Uğraş’a uzak durduklarını, destek vermediklerini biliyorum. Bu vesileyle Zonguldak’ta yaşayan şair, yazarlara, kültür insanlarına sesleniyorum: Birbirinize yaşarken sahip çıkın, değer verin. Bunu göstermek için acele edin, zira ölüm beklemiyor. Zonguldak’ı yazdıkları ve yaptıklarıyla güzelleştiren Mehmet Yılmaz’ın ruhu şâd, mekânı cennet olsun.