Cüneyt Gültakın, Alemde Bir Adem
Öğretmen diyorlar bana, öğretirken öğrenen bir
öğrenciyim. Yaşlı da diyorlar, ama çok küçüğüm.
Durup çekilince insanın çilesine doğru
dışarıdan bakıp bilgeleştin diyorlar, sanki içeride bir yerlerde
tanrısal bir akış bulmuşum gibi. Cahilim, bunu bildiğim
için bir aşama atlasam bile. Ne bileyim bu ateşe,
havaya, suya ve toprağa bulaşmış aklımla? Üzerimdeki
katıyı temizlesem yüce bir ışık demetinin içinde akabilir
miyim, üstümdeki katı, karanlık perde kalkar mı, içeriden
aydınlık biri bakar mı? Bir âdemim işte, bir âlemim…
Âlemsin, diyorlar bana; biliyorum, patlayacak bir nokta
ve karışacağım yeni bir var’a. Ama ben damlanın içindeki
okyanusa varamamış bir zerreyim daha. Acıyım kendini
bilememiş, düşünden uyanamamış. Neyse ki “ben oldum”
diye diye çiğ düşenlerden de değilim. Bir kötülük yapılınca
kötülük yapma hakkının olmaması gibi, bir hak ediş
yaşanınca üstünlük taslamak da olmaz. Herkesi bir görmeye
söz verdik, biri var onunla yeryüzünün işini tutarsın,
biri var ki onunla gökyüzünün işini… Aşağının da yukarının
da elleri var, yeter ki sen ellerini uzat. Uzat ki gövdeyi
göresin.
Yeryüzünden gökyüzündeki parçalarını görmek gibi bir
istek edindim. Yeryüzünden küçük parça konuşuyor, gökyüzünden
büyük parça ona diyor ki “Hoş geldin yuvaya, (…)
Not: WEB sitemizde dergimizde yer alan ürünleri kısmen paylaşıyoruz…
Fotoğraf: Burcu Topağaç