GÜRÜLTÜSÜZ GECE KELEBEKLERİ “KARANTİNA SUSKUNLUĞU”NDA
“Düşle uyanıklık, masal ve gerçek arasında uçadururlar kanatları yan yana… Susarak, söylemeden… Yine de izleyerek, yine de vazgeçmeyip…”
Hatice Eğilmez Kaya; kelebeklerin sessizliğinde, kanatlarının özgürlüğünde suskunluğunu bozar, sözcükleri aşkınlaşır, “uykusunu verir, şiirini alır.” Ağustos 2022’de Akdoğan Yayınevinde basılan “Gürültüsüz Gece Kelebekleri” adlı şiir kitabını okurlarıyla buluşturmaya hazırdır artık.
Hatice Eğilmez Kaya’nın “Gürültüsüz Gece Kelebekleri” adlı şiir kitabından, “karantina suskunluğu”(s.6-7) adlı şiirini incelemeye alarak, şairin oluşturduğu sözcüklere yüklediği duygularını, ne anlatmak istediğini anlamaya çalışacağım.
“karantina suskunluğu”
emeğim iki paralıktır benim,
alınıp satılmadan pazarlarda üstelik!
ölümüm rakamlardan
ibaret;
sevmek ve sevilmek ayrı serencam,
kırık dökük,
ağlamaklı…
öyle bir uyudum
ki
uyanamadım.
gökyüzünde allı pullu
turna değilim artık…
salkım saçak tellerimden vuruldum!
yorgun, kalabalık ve sahipsiz meydanlarda
göçebe gezen beyaz güvercinler
kadar sayılmazdım aslında…
evler neşeli, sevecen
hem de hüzünlüdür her çağda…
gelsem gelemem
tüm gitmeler
karantina suskunluğuna mahpus…
asılır özrüm
şafakta kurulan
sehpalarda…
ne geceler doğar üstüme,
rutubet kokan yorganlara bürünmüş.
ufacık ihtimal
sabahında aydınlık…
postmodern tanrıların ülkesinde
yarınsız,
bilekleri kanlı spartakus.
kaldırımların sarışınlığına kanar
iplik iplik akar
turuncu akşamlar boyu
yalnızlığı…
ve mutlak gerçek,
olasılıkların gölgesinde yeşeren mavi kanatlı
bir çiçek!
“karantina suskunluğu” başlıklı şiir; 7’li, 6’lı, 3’lü, 8’li, 4’lü, 7’li, 3’ lü bentlerle oluşan, bütünüyle küçük harflerle biçimlenen, anlatımın daha sağlıklı anlaşılması için gerekli olan yerlerde kullanılan noktalama imleriyle yapılanmış bir dış biçime sahiptir.
Şiirin dünyasına girmeden önce şiirin başlığıyla yapacağım irdeleme yerinde olacaktır sanırım. Şiirin adını alan başlık, şiirin içeriğini yansıtması açısından önemlidir. “karantina suskunluğu” adlı başlık, karantinanın kişiselleşmesiyle biçimlenmiş bir bağdaştırma. Karantina; belirlenen bir yerde önlem amaçlı barındırılan, gözlemlenen insanları, canlıları kapsayan bir olgu. Karantinaya alınan insanlar suskun, tedirgin, sıkıntılıdır. “karantina suskunluğu” adlı başlığın, şiirin içeriği ile ilgili ipucu verdiği olasılığını düşünerek, anahtar görevi üstlenen başlığın kapısından içeri giriyor ve sözcüklerin arasına karışıyorum.
Şairin şiirsel eyleminde, aldığı her nefes sözcüklerin oksijeninde çoğalıyor, insani duyguları yaşamın diriliğinde buluşuyor, şiir dilini iyi kullanan şair, şiirlerini kendine özgü biçim ve biçemle oluşturuyor. Sözcükler birbirini tamamlayarak, şiirde anlatılmak istenilen durum ve olgular, sesli sessiz duyguların yoğunluğuyla bütünleşiyor.
İlk bölümde; şiirin öznesinin kendini anlatmaya çalışan serzenişi ya da sitemli sesi duyulur. Yaşam çarkında, evde ya da dışarda emeğiyle var olan özne; emeğinin hiçe sayıldığını, kendisinin toplumdaki yerinin değersizliğini, ölümünün bile kayda geçemeyen bir sonla olacağını ki bu yaşadığı süreçte sevilip, sevilmemesinin de bir o kadar önemli olmadığı gerçeğini vurgular, yaralı iç sesiyle… Sözcüklere yüklenen duygunun çağrıştırdığı anlamın derinine indiğimde, ben adılıyla yer alan öznenin kadın sesini duydum, algıladım. Şair özne; toplumsal, bireysel bir olgu olan kadının toplumdaki yerini ve görülmeyen emeğinin, toplumun kanayan ciddi bir yarası olduğunu şiirin dilinde somutlar. “emeğim iki paralıktır benim,/alınıp satılmadan pazarlarda üstelik!/ölümüm rakamlardan / ibaret;/ sevmek ve sevilmek ayrı serencam,/kırık dökük,/ ağlamaklı…
Kadın insan öznenin iç sesinden yükselen serzenişi devam eder. Mutsuzluğunu sözcüklere yükler. Gökyüzü, turna sözcükleriyle anlam oluşturmaya çalışan şair özne; gökyüzüyle umudu, turna ile özgürlüğü çağrıştırır. Ancak yaşadığı an için umut ve özgürlük şiirin öznesi için ulaşılmaz olgular olduğu gerçeğindedir. Sonuçta; şiirin öznesinin, yaşadığı olumsuzluklarla umudunun, direncinin kırıldığı; “salkım saçak tellerimden vuruldum” güçlü özgün bağdaştırmayla anlam kazanıyor. “öyle bir uyudum/ ki/ uyanamadım./gökyüzünde allı pullu/turna değilim artık…/salkım saçak tellerimden vuruldum!”
Umutsuz, bitkin, yaralı ses; toplumsal, bireysel yaşanan durumlarda var olan kadın öznenin iç çöküşünün sesidir. Şair özne; benzetmelerine bu defa güvercinlere yüklediği anlamla devam eder. Beyaz güvercin aşkın ve barışın sembolüdür. Şiirin öznesi kadın; kalabalık meydanlarda bile sahipsizliğin, kimsesizliğin olgusuyla, aşkı ve barışı içinde yaşar, anlaşılamamanın verdiği sıkıntılı çaresizlikle…
“yorgun, kalabalık ve sahipsiz meydanlarda/ göçebe gezen beyaz güvercinler/ kadar sayılmazdım aslında…”
Evler ailelerin yaşadığı sığınak mekânlar. Hüzünleri, sevinçleri barındıran kocaman dünyalar. Ben adılıyla iç sesin konuşmaları yansır dizelere. Şiirin öznesi kadın ikilem içersindedir. Gitmek ister gidemez, kalmak ister kalamaz. Şair özne; karantina sözcüğünü değişmeceli anlamda şiirin diline yükler. Karantina sözlükteki anlamıyla; “bulaşıcı bir hastalığın yaygın olduğu bir ülkeden, bir yerden gelen kişilerin, gemilerin, malların ve hayvanların geçici olarak bir yerde tutulup gözlemlenmesi biçiminde uygulanan sağlık önlemi.” Bulaşıcı hastalıklar nedeniyle karantinaya alınan insanlar endişeli ve suskundur. Şiirin öznesi gidememenin çaresizliğini karantina suskunluğunda endişeli, tutsak, bağımlı olarak kaldığını açıklıyor. Tutsaklığını, bağımlılığını kendine yediremez aslında. Bir özür borçludur yaşama ve kendisine. Ancak özrüne de sahip çıkamaz, “asılır özrüm/şafakta kurulan/ sehpalarda…” bağdaştırmasında soyuttan somuta aktarmayla ve kişiselleştirme sanatıyla somutlaşan anlam; tutsaklığın, çaresizliğin şiire yüklenen çağrışımıdır.
“evler neşeli, sevecen/hem de hüzünlüdür her çağda…/gelsem gelemem/tüm gitmeler/karantina suskunluğuna mahpus…/asılır özrüm/şafakta kurulan/ sehpalarda…”
Her şeye rağmen yaşam devam eder. Ne yaşanırsa yaşansın insanın yapısında, ruhunda yaşayan, insanı diri tutan umut her zaman vardır. “ne geceler doğar üstüme,/rutubet kokan yorganlara
bürünmüş.” bağdaştırmasıyla; yaşadığı geceleri, rutubet kokan nemli, soğuk yorganlara benzetir. Öznenin yaşadığı gecelerin de umutsuz, mutsuz olduğu sonucunu çıkarabiliriz. Ancak her şeye rağmen umudu ufacık bir olasılık da olsa bırakmaz. “ufacık ihtimal/sabahında aydınlık…”
Toplumsal kaygılarını şiirin diline uyarlayan şair özne postmodern’e kuşkuyla bakar, yarınlardan endişe duyar. “bilekleri kanlı spartakus” bağdaştırmasıyla şiire anlam yüklemesi yapar. Spartakus’un anlamı; “Spartaküs, Roma Cumhuriyeti’nde Trakyalı bir gladyatördür. MÖ 73 – MÖ 71 Spartaküs Galyalılar Crixus, Oenomayus ve Gannicus ile birlikte Üçüncü Köle Savaşı’nın kaçak köle liderlerinden biridir. Üçüncü Köle Savaşı Roma Cumhuriyeti’nin karşılaştığı büyük çaplı köle savaşları arasında yer alır.” Şiirde; Spartakus bir imge olarak bağımlılığı, tutsaklığı çağrıştırıyor. Şiirin öznesi kadın Spartakus’un köleliğini, tutsaklığını kendiyle özdeşleştiriyor. “postmodern tanrıların ülkesinde/yarınsız,/ bilekleri kanlı spartakus./kaldırımların sarışınlığına kanar/iplik iplik akar/turuncu akşamlar boyu/ yalnızlığı…” Sokakların, caddelerin kalabalıklığı, renkli görünüşü aldatıcıdır. Kalabalıklardaki yalnızlık çok acı verir yaşayana. Şiirin öznesi kadın bu aldatıcı renklerin farkındalığını yaşayan bir bireydir. Turuncu akşamlar gün batımını imler. Akşam olunca kalabalık yalnızlıklar, bireysel yalnızlığa dönüşür.”kaldırımların sarışınlığına kanar/ iplik iplik akar/turuncu akşamlar boyu/ yalnızlığı…
Şiirin götürdüğü yola tutunan şair özne; “her karanlık kendisini sonlandıracak şafağın tohumlarını içinde taşır”(Dante Alighieri) felsefesine inanan bir duyguyla sağaltır kendini. Ne de olsa bu olasılığın gerçeğine inanmak ister. Yaşanan, yaşanmış her ne varsa umut da her zaman vardır. Bu da yaşamın kocaman bir gerçeğidir. İnsanı diri tutan umuttur. “ve mutlak gerçek,/olasılıkların gölgesinde yeşeren mavi kanatlı/ bir çiçek!”
Hatice Eğilmez Kaya; “karantina suskunluğu” adlı şiirde sosyolojik, psikolojik olguları yaşamın diyalektiğinde kurgulayarak, kadın özne bireyin duygularını toplumcu, gerçekçi bir anlayışla, kendine özgü biçim ve biçemiyle oluşturduğu şiir diline yüklüyor.
Şair, toplumdaki kadın insanın yerini sorgulayan, düşündüren bir bakışı okura aktarıyor, herkesin düşünmesini, sorgulamasını, yüzleşmesini sağlamak istiyor. Her olumsuzluğa rağmen umudunu diri tutan Eğilmez Kaya; ‘olasılıkların gölgesinde’ bile olsa ‘yeşeren mavi kanatlı çiçeği’ unutmuyor.
02. 05. 2023/ Karşıyaka
Canan Sanlı
Kaynak:
Hatice Eğilmez Kaya, “Gürültüsüz Gece Kelebekleri”, Akdoğan Yayınevi, Ağustos 2022, “karantina suskunluğu”(s. 6-7)