SEVGİ ÖLÇÜLÜR MÜ?
Zeynep Savran
En yakınlarının bile sevgisinin farkında olamayan insanlarla doludur dünya bahçesi. Tüm canlıları kucaklayan doğa kadar cömert değildir kalpleri çünkü. Benlik duygusu, bir zırh gibi ruhlarını sardığından herkesten fazla sevilmek ister pek çok insan. Üstelik de en büyük yanılgıya kapılıp maddi değerlerle ölçmeye kalkar onu. İşte o an, nefretin kuyusuna düşer hiç çıkmamak üzere.
Masalı bilirsiniz. Bir padişah, kızlarının sevgisini sınamak ister bir gün. Onlara:
“Beni ne kadar seviyorsunuz?” der.
Büyük kızı, onu evrendeki yıldızlar kadar; ortanca kızı, dünyalar kadar; küçük kızı da tuz kadar sevdiğini söyler. Sözün inceliğini kavrayamayan padişah, küçük kızının ölüm fermanını hiç çekinmeden imzalar ve karanlıkta bulur kendini o an.
Shakespear’in yüce kralı da bu zavallı padişahtan farksızdır. Ömrünün sonuna geldiğini bildiğinden, topraklarını kızları arasında paylaştırmak ister. Vermekle daha da güçlü olacağını ve saygı göreceğini sanır. Ve bir gün o da kızlarını çevresine toplar:
“Söyleyin bakalım kızlarım
-Şimdi artık egemenlik hakkımızı,
Ülke topraklarının yönetimini
Ve devlet işlerini bıraktığımıza göre-
Hanginiz bizi en çok seviyor?
Söyleyin ki en büyük armağanımız
En çok hak edenin olsun!” der.
Hak, sevgiyi sözcüklere sığdırıp paha biçendir ona göre. Verilirse armağanlar her sözün karşılığı, ne baba tanır kızını ne de kız babasını.
Büyük kızı Goneril:
“Yaşamın kendisinden, saygınlık, sağlık, güzellik, onur; hepsinden çok seviyorum sizi!” der.
Tarih boyunca böyle yazılmıştır bu hikaye. Süslü sözcükler, bütün yöneticilerin hoşuna gider Ne yazık ki bu övgünün arkasındaki gerçeği hiçbir zaman göremezler. Kral Lear da bu tuzağa düşmüştür çoktan. Büyük kızını ödüllendirir ve bereketli topraklarını ona verir.
Ortanca kızı Regan:
“Benim için hayatta tek bir sevinç kaynağı var:
Siz, efendimize duyduğum sevgi! ” der.
Gururu okşanan Kral Lear, ona da krallığının üçte birini armağan eder.
Küçük kızına yöneltir aynı soruyu.
Cordelia:“Hiçbir şey Lordum!” der.
Şaşırır ve inanamaz, hiddetle tekrar sorar Kral Lear:
“Hiçten hiç çıkar. Ona göre konuş!”
Cordelia’nın özü sözündedir, masaldaki tuzun değerini tüm maddi değerlerin üstünde tutan küçük kız gibi. Babasına:
“Üzgünüm ama
Yüreğimdekini dile dökemiyorum.
Bir evlat babasını ne kadar severse
O kadar seviyorum majestelerini,
Ne fazla, ne az!” der.
Bir tokat gibi gelir bu sözler Lear’a. Aşağılanmış sayar kendisini. Kızını cezalandırır ve padişah gibi o da karanlığa gömülür.
Biri masal diğeri trajedi ama gerçek. Padişah da Kral Lear da aynı gömlek. İkisinin de tek derdi, en çok sevilmek. Tahtlar kuracak kadar güce sahip babalar, ya kızlarının gönül tahtına oturamamış ya da gözleri sevginin ışığını göremeyecek kadar kendi saltanatıyla dolmuştur.
Çağlar boyu, aynı masal ve trajedi döner zaman tünelinde. Yüzler ve çevreler değişse de yaşananlar aynıdır. Kendisini herkesten üstün gördüğü ve parlak sözlere kandığı için insanoğlunun başına gelmedik kalmaz.
Yüzyıllardır söylense de söz, ne yazık ki, aynı kalır öz.
Ne okunanlar yarar bir işe ne de duyulanlar!..
Zeynep SAVRAN