BİLİNCİN VE DİRENCİN GÜR SESİ HASAN HÜSEYİN KORKMAZGİL/ Seval Arslan
(4 Mart 1927, Gürün- 26 Şubat 1984,
Ankara)
“Bağışladım dallarımı kıranı, toprağıma tüküreni bağışlamadım…”
Hasan Hüseyin
Hasan Hüseyin Korkmazgil, Anadolu’nun bağrında yetişen, kendi yolunu bulan, şiirlerinde yaşam direncini, özgürlük kavgasını, isyanını, özlemlerini şiirlerinde haykıran, insanın arzu ve isteklerinin kan dökerek, bir şeyleri yok ederek, kırıp dökerek yerine getirilemeyeceğini gözler önüne seren toplumcu-gerçekçi şiirin önde gelen temsilcilerindendir.
1940 Kuşağı Toplumcu şairleri arasında yer alacak yaşta olduğu halde 1960 Kuşağı Toplumcu şairleri arasında sayılmasının nedeni, 1960’a dek edebiyat çevresinden uzak kalması, darbeden sonra Ankara’da şiirlerini tanıtma olanağına kavuşmasıdır.
Eleştirmen, yazar Asım Bezirci’ye gönderdiği bir mektubunda “…927’de Gürün’de doğdum. Demiryolları işçiliğinden emekli Şükrü Ağa’nın Gülşan’dan olma sekiz çocuğunun üçüncüsüyüm. İki kıtlık -929-939- arasında zengin doğanın, yoksul bir çevrede renkli bir çocukluk geçirdim. Bütün oyuncaklarımı kendim yaptım. Çok masal dinledim, çok türkü dinledim. Şiire yöneldim. Erzincan depremine ağıt yaktım. 942’de parasız yatılı sınavını kazandım. Ortaokulu Niğde’de okudum. Disiplinli, çalışkan, çok okuyan bir öğrenciydim. 945’te Adana Erkek Lisesi’ndeyken çok okudum, çok yazdım.1948’de tutuklandım. Sonra beraat. Ancak Çukurova’yı anlatan “Uyanan Şehir” adlı uzun şiirim mahkeme mahzeninde kaldı.” (1) diye yazar.
Hasan Hüseyin, liseden sonra Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nün Edebiyat Bölümünü 1950’de bitirir ve Maraş’ın Afşin ilçesi Ortaokulu’na Türkçe öğretmeni olarak atanır. Mayıs 1978’de Türkiye Yazıları’nda (Sayı: 14, Mayıs 1978) yayımlanan yazısında “Yaşam Öyküsü”nü şu sözlerle anlatır: “Maraş’ın Afşin ilçesi ortaokulunda 1950 sonuna kadar öğretmenlik yaptım. Halk sevdi beni. Tutuklamalar başlayınca Göksun ilçesine sürdüler beni. Üç hafta sonra, bir gece yarısı basıldı evim. Tutuklandım. 141-142. maddelerden yargılandım. ‘’Mahkûm’’ edildim. Vatandaşlık hakkımı aldılar elimden. Dizinlerim, oyunlarım, notlarım, kitaplarım gitti! Gece gündüz Maraş dağlarında kelepçeli yürütülmeler, gazyağlı paçavrayla yakma girişimleri, kaçıyor diye vurdurtma oyunları… O zaman yirmi üçtü yaşım. Kimsesizdim. Avukatım bile yoktu. Anamı bile göstermediler bana. Bir gecede ağardı saçlarım. Hapishaneden çıkarıp kışlaya gönderdiler. Yirmi yedi ay (Sıvas’ta) er olarak, çanta sırtta, askerlik yaptım. “Okuması, yazması, görüşmesi, konuşması yasaktır” dediler. Neyini anlatayım?” (2)
Askerlik dönüşü baba ocağına dönen H. Hüseyin Korkmazgil, bir paket sigaraya muhtaç kalır. 954’den 960’a kadar Gürün ve Sivas’ta trenlerde, kahvelerde, otellerde karakalem portreler çizer. Tabelacılık, arzuhalcilik, hayvan bakıcılığı, toprak işçiliği yapar. Okuryazar olmayanların askerlik mektuplarını yazarak geçimini sağlamaya çalışır. Folklorla uğraşır. Şiir, mizah öyküleri, radyo piyesleri yazar.
Hasan Hüseyin’in (32 yaşında) “ben mısralarımı kerpiç gecelerinden çekmişim.” dizelerini yazdığı “Ağustos” şiiri 1959’da Dost dergisinde yayımlanır. Şair kimliğini tam anlamıyla yansıtan bu şiirini sonradan Temmuz Bildirisi kitabına alır.
27 Mayıs 1960 askeri darbesinden sonra, “Türkiye artık değişti” diyerek Ankara’ya yerleşir. Akis Dergisi’nde düzeltmen/redaktör olarak çalışır. Basın-İş Sendikası’nın genel sekreterliğini yapar. Bir süre de Forum dergisinin sanat sayfalarını yönetir (1968-1970).
Hasan Hüseyin’in şiiri, 1961 Anayasa’nın rüzgârı ile gelecek adına umut veren, hak ve özgürlük taleplerinin yükseldiği ortamda hız kazanır. Şiirleri dönemin etkili dergilerinde Dost, Yelken, Varlık, İmece, Ataç, Doğan Avcıoğlu’nun çıkardığı YÖN ve TİP’in yayın organı Sosyal Adalet Dergisi’nde makaleleri, ayrıca kitapları yayımlanır.
Kitap adlarının bir anlamı, gerekçesi vardır. Örneğin Kavel, İstanbul’un İstinye semtinde bir Kablo fabrikasının adıdır. 963’te bu fabrikanın Türkiye Maden-İş Sendikası üyesi 220 işçisi (grev hakkının olmadığı dönemde) grev yaparlar. Tüm baskılara rağmen Kavel işçileri direnişe kararlılıkla devam ederler. 62 günün sonunda grev başarıya ulaşır. Ve o zamana kadar yasak olan grev, Kavel işçilerinin mücadelesi sonunda yasal bir hak haline gelir.
Hasan Hüseyin bu onurlu direnişi sahiplenir, birkaç şiir yazar. Onun bu davranışı emekçi halkı nasıl sevdiğini, çevresindeki toplumsal hareketlerle nasıl yakından ilgilendiğini gösterir.
Destansı mücadelenin adından doğan Kavel 1963’de yayımlanır. 1964’te Yeditepe Şiir Armağanı’nı kazanır. 1967’de ikinci baskısı yapılır. (3)
Hasan Hüseyin’in, Şiirin Uyanışı dediği Kızılkuğu (Ekim 1971) adlı kitabı TRT’nin 1970 Sanat Başarı Ödülü’nü alır. Şiirlerinde hikâyeyi anlatmak yerine şiirsel özü iletir.
Attilâ İlhan ve Nâzım Hikmet etkilendiği şairlerdir. Attilâ İlhan şiirlerinde bireysellik, romantizm öndeyken Hasan Hüseyin’in şiirlerinde toplumsallık, gerçekçilik ağır basar. Dil işlek, deyiş kıvraktır. Yetenek işinden çok bilinç işidir.
Nâzım Hikmet şiirini aydınlar gibi halkın da rahatça anlamasını dilerken Hasan Hüseyin “ben şiirin, geniş halk yığınlarınca anlaşılır olması gerektiği görüşüne katılmadım. Böyle bir sanat yapıtı da düşünmedim.” der. Halkı olduğu gibi kabul etmez, onları değiştirmeye uğraşır.
“Şapka” şiiri bunun seçkin örneğidir. Şapka şiirde halkın bağlandığı gerici ideolojiyi, “bekleroğlu” da halkı temsil eder. Bu şiiri açık şiirdir, mizahidir.
Zaman zaman benzetmeler yapar, simgeler, semboller kullanır. Bazı şiirlerinde İkinci Yeni etkisi görülür. “Alacakaranlıkta Kimlik”te olduğu gibi şiirlerinde halkı anlatırken kendini de halkla birlikte tasvir eder.
“Mutlu günlerin dışında / ekmek kavgası içinde doğdum / tutsak sabahlar yaşadım masmavi özlemlere / kandım / artmadı bulgur / kavak yapraklarında sakız gibi güneşler / ve yitik bereketler ardında çırılçıplak / düşlerle savrulup gitti çalınmış / çocukluğum! /”
Temmuz Bildirisi’nde de insandan, hayattan, halktan, tabiattan söz eder. Kişisel şiirlerde yalnızlık, bunaltı, aşk, ayrılık, özlem, yolculuk temaları işlenirken dizelere koyu bir hüzün yansır. Eşi Azime Hanım’la başlayan aşk, özlem, kavuşamama dönemleri şiirindeki fırtınaları kasırgaya çevirir. Özgürlük kavgasıyla bütünleşen aşk, isyana ve başkaldırıya başka bir gözle farklı cephelerden bakmasına olanak sağlar. 1964 Haziran’ında Öğretmen Azime ile evlenir.
“Azimeli Temmuz Bildirisi”nde karısı AZİME umudun, özgürlüğün, kavganın ve devrimin simgesidir.
Hasan Hüseyin bir direnç simgesidir. “Aydınlık bilinciyle gerçekleri gören, adaletin ve insani değerlerin savunucusu olan, iktidarın karşısında dimdik duran, savundukları değerlerden asla dönmeyen, sürgünlerde dolanan, sınırsız bedeller ödeyen, ama asla satılmayan…” O nedenle, şiirleri hayat gerçeklerinden süzülen haykırışlardır.
Toplumsal şiirlerde halkın saflığı, korkaklığı, aldanışı verilir. Burjuvazi’nin sömürgenliği, zalimliği, kirliliği taşlanır. Yaşamanın, karşı koymanın, başkaldırmanın güzelliği belirtilir. Barış ve insan sevgisi, bağımsızlık ve özgürlük dileği açığa vurulur.
Kızılırmak, 1966 Eylül’ünde Dost dergisinde yayımlanır. 3 ay sonra kitap olarak yayımlanır yayımlanmaz savcıların hışmına uğrar: Hemen toplatılır, kovuşturulur, 141 ve 142. Md.den Dava açılır. Ulucanlar cezaevinde tutuklu kalır. Üç yıl ağır hapis ve sürgün cezası alır, 16 Aralık 969’da beraat eder. 970’de kitabın ikinci baskısı yapılır.
Asım Bezirci, H. Hüseyin Korkmazgil’in şiirlerinin atılımıyla ilgili Dost dergisi, Mayıs 1970’de yayımlanan yazısında düşüncelerini şöyle açıklar: “Kızılırmak 63 sayfalık uzun bir şiirdir. Modern destan… Tarihsel akış içinde emekçi halkın bugünkü durumunu devrimci bir görüşle yansıtır. Kızılırmak’ta ideoloji, şiiri araç düzeyine indirmez. Tersine, düşünce şiirde -çaydaki şeker gibi- şiirde eriyerek onu tatlandırır.”
“Kavgaları kavga gibi çizmem ben / çizersem türkü türkü” dizeleri bilincin belirtisidir. Şiirlerinde oynak bir koşuklama düzeni vardır. Bu nedenle dizelerin kimisi uzar, kimisi kısalır, kimisi tekrarlanır. Duygulu bir ses ırmağına dönüşür. Şiirlerinde bilinç, direnç, meydan okuma öylesine baskın ve iç içedir ki bazen bu taşkınlıkla şiirin anlatımındaki gücünü azaltır, şiiri uzatır ve etkisini düşürür.
Döneminde getirilen bu eleştiriye karşılık H. Hüseyin “Ben saksıda buğday yetiştirenlerden değilim. Ben tarlalar dolusu şiir ekip biçiyorum!” yanıtını verir.
Değişik kültür verilerinden (masallardan, türkülerden, ağıtlardan, deyişlerden…) edebiyat ürünlerinden (halk şiirinden, divan şiirinden, İkinci Yeni şiirinden…) yararlanır. Yunus Emre’yi, Pir Sultan’ı, Karacaoğlan’ı, halk şiirlerini ve türküleri buluruz şiirlerinde. Mizah ve yergiden yararlanır. Şiirleri açık ve yalındır. (4)
Şiirlerine bakıldığında sapmalar, alışılmamış bağdaştırmalar, benzetmeler, tekrarlamalar, deyimler, deyim aktarma, kişileştirme, karşıtlamalar ile dili ustalıkla işlediği görülür.
Sapmalar: “toprakları denizleri insanları ingilizlemek” (Kızılırmak, 12) dizesinde kullandığı ingilizlemek şairin ilgi çeken bir buluşudur.
Alışılmamış bağdaştırmalar: “ve çetelerin sipsivri uykusuzluğu” (Kızılırmak, 9) dizesinde geçen Sivri sıfatının pekiştirilmiş şekli olan sipsivri sıfatı, dil için yenidir denebilir. Deyim Aktarması: “ben ki yalınayak bastım kızgın dişlerine açlığın” (Kızılırmak, 78) dizesinde somutlaştırma şeklinde gerçekleşen deyim aktarmasının anlatıma nasıl bir renk ve derinlik kattığı ortadadır. (5)
Ahmet Köklügiller’in Nasıl Yazıyorlar adlı kitabında(6) Hasan Hüseyin, kendisini şöyle anlatır:
“Ben, iki kişiyim. Biri, ozan Hasan Hüseyin; öbürü, gazeteci ve mizah yazarı Hüseyin Korkmazgil. Hasan Hüseyin ile Hüseyin Korkmazgil sürekli olarak boğuşurlar birbirleriyle: Hüseyin Korkmazgil, Hasan Hüseyin’in kölesidir; ekmek parasını o kazanır. Onun için de günün her saatinde, durmadan yazmak zorundadır: Mizah öyküsü, fıkra, taşlama, eleştiri, röportaj, makale… Gazetecilik yaptığı için, konu bulmakta güçlük çekmez. Nerede olursa olsun, eline yazı makinesi geçti mi, hemen konusunu bulur, adını kor ve hızlıca yazar. Tek sıkıntısı, yazılarını elle yazamamaktır. Mizah öykülerinin bazılarının dışında, yazılarını iki kez yazdığı pek olmaz.”
Hasan Hüseyin’e gelince… Şiirlerini çoğunlukla geceleri yazar. Bazen de sabahın erken saatlerinde kalkar. Günlerce, hatta aylarca şiir çalışmadığı olur. Sonra birden sancısı tutmuş gibi, oturur yazı makinesinin başına, günlerce yazar. Sıkıntılı, öfkeli, tedirgin ve sinirlidir. Başka bir dünyada yaşıyor gibidir; dünyada yapayalnız kalmışçasına bir hüzün çöker üzerine. Yazı makinesinin başında yüksek sesle konuşarak, bazen mırıldanarak, saatlerce çalıştığı olur. Tek bir şiir üzerinde çalışamaz. Masasının üzerinde birkaç şiir taslağı birden vardır. Birini bırakıp birini alır. Şiir son biçimini almamışsa somurtkan, alıngan ve kavgacıdır. Bitmemiş şiirlerini kimseye okumaz. Bazen, on yıl önceki bir dizeden kocaman bir şiir çıkarır.”
1970’de ilk basımı yapılan ve TRT Şiir Başarı ödülü alan Kızılkuğu kitabında; çocuklar, kadınlar, emekçiler, köylüler, sömürülenler için yazdığı şiirlerle halkı uyandırmak ister.
1972 yılında Ağlasun Ayşafağı ile Oğlak, 1973’te Acıyı Bal Eyledik kitabı yayımlanır. İnandığı mücadeleden yılmayışını yine şiirleriyle anlatır.
“İster Çin’de yaşasın, ister Afrika’nın taa güneyinde / vurulmuşsa zincire insanlık kavgasında / ister tamburalı tüfek tutsun elinde ister ok ister balta / o benim kardeşimdir o benim yoldaşımdır yanıbaşımda”
Ezilen ve sömürülen dünya halklarının sesini şiirlerine taşır Hasan Hüseyin. Şiirleriyle dünyanın dört bir yanındaki devrimcilere, mücadeleci emekçi kardeşlerine dayanışma duygularını iletir. Sosyalizmi ülkeye getirme yolunda çocuk yaştaki gençlerin Nurhak katliamında vurularak öldürülmesini içine sindiremez ve yüreğimizi dağlayan bir şiir yazar. Kelepçemin Karasında Bir Ak Güvercin adlı kitabında yayımlanır (1974).
1976’da Koçero Vatan Şiiri kitabı yayımlanır. Şiirlerinden etkilendiği Nâzım Hikmet’in ölümü üzerine ağıt gibi yazdığı Haziran’da Ölmek Zor şiirini tıpkı Nâzım Hikmet gibi gurbette bir hastane yalnızlığında göçüp giden Orhan Kemal’e atfeder “Orhan Kemal’in güzel anısına” notunu düşerek. Yolları hapishanede kesişen, Haziran aydınlığında birer gün arayla biri 1963 Moskova, diğeri 1970 Sofya’da bu dünyadan ayrılan iki dostunu tek şiirde buluşturan Hasan Hüseyin’in Haziran’da Ölmek Zor adlı kitabı 1977’de yayımlanır.
Hasan Hüseyin’in, 1981 yılının Ekim ayında yayımlanan Acılara Tutunmak kitabında yer alan “Balaban’a Balabanca Bir Övgü” şiirinde Türk aydınlanmacılığı için dövüş veren iki sanat insanının dostluğu görülür. (7) “Acının kızgın demir gibi yüreklerini dağladığı günlerde; Bedrettin Cömert’in vurulduğu 11 Temmuz 1978’in hemen ertesinde… Cömert’in kaybı, Hasan Hüseyin’in felç olacağı sürecin de başlangıcı kabul edilir.
Cömert’i evladı gibi sevdiğini bildiği Hasan Hüseyin’i yalnız bırakmayan Balaban, Ankara’ya gelip, şairi alıp memleketi Bursa Gemlik’e Küçükkumla’ya götürür. Bozkır çocuğu Hasan Hüseyin’in, denizi ‘çocuklar gibi sevdiğini’ bilir Balaban. Denizin ona iyi geleceğini de! İşte o günlerde yazılır “Balaban’a Balabanca Bir Övgü”. (11 Temmuz 1978’de Balaban annesini de kaybetmiştir.) Balaban, ressam, anı-roman ve denemeler yazan” İbrahim Balaban’dır.
“anasının göçtüğü gün güzelim dünyamızdan / yani vurulup düştüğü gün Bedrettin Cömert’imizin / anasının portresine başladı / Balaban bizim ressam/ bir avuç toprak aldı Seçköy’den / koydu ortasına tuvalin / bir avuç çeşmesuyu/ çınarlı / ve başlayıp bitirdi portresini anacığının / baktım / tıpkı anamdı analarımız.”
Hasan Hüseyin; Acılara Tutunmak kitabının “Bir Başka Pencereden” başlıklı yazısında: “Şiir, bilincin çocuğudur, us’un çocuğudur; rastlantının değil!..” “Bilgisiz, birikimsiz, deneyimsiz, bilinçsiz işçilik olmaz!.. Do demekle do olmuyor!.. Kerem’ce ah çekebilmek için Kerem’ce yanmak gerekiyor!.. Kumsaldan su çıkartmak, denizi görmeyenler için bir büyüdür ancak!.. der.
Azime Korkmazgil “Son yıllarda Hasan Hüseyin, ardı ardına yitirmiş sevdiklerini. Bunlar bekleyebileceği ölümler değildi ve gidenlerin hiçbirine doyamamıştı. Belki bu yüzden kendi ölümünü de sıkça düşündü. 1981 ve 82’de Filizkıran Fırtınası (8) , Acılara tutunmak (9), Işıklarla Oynamayın adlarıyla ve yakın aralıklarla yayımlanan yapıtlarında bu konuyu irdeleyen şiirler yüklücedir.” diye anlatır.
Filizkıran Fırtınası (1981) ile 1981 Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülü’nü ve Nevzat Üstün Şiir Ödülü’nü alır. 1982 yılında Işıklarla Oynamayın şiir kitabı yayımlanır.
Bilsen Başaran Söz Sözde Yaşar adlı kitabının “Bir Bilinç Ve Direnç Nehri Hasan Hüseyin Korkmazgil” başlıklı yazısında: H. Hüseyin Korkmazgili’in şiirleri belleklerde bir çığlık yaratır ki şairin temel ereği de budur. Kadınlar, çocuklar ve umarsız erkekler onun yarasındaki kabuktur, fitildir ve damarlarında yürüyen kangrendir.’ sözleriyle anlatır. (10)
Yusuf Yavuz “Hasan Hüseyin O Şiirleri Nasıl Yazdı” başlıklı yazısında: “Hasan Hüseyin Korkmazgil, Öğretmen Azime ve Ağlasun Ayşafağı… Tarihle coğrafyanın, geçmişle bugünün bir nehir şiirde buluşmasının tanıkları…” saptamasını yapar.
Azime Korkmazgil, “yolumun üstüne çıkmış en güzel rastlantı” olarak tanımladığı Hasan Hüseyin’i ilk kez Dost Dergisi’nde 1959 Şubat’ında yayınlanan “Ağustos” şiiriyle keşfettiğini, ancak ilk iletişim kurmalarını 1963 yılında Uşak’ta öğretmenlik yaptığı günlere rastladığını anlatır.
Sagalassos antik kenti Burdur’un Ağlasun ilçesinde; “…taş, toprak, yaprak kuş, gördüğü her şey, şiirine süt oldu Hasan Hüseyin’in. Ağlasun Ayşafağı’nın hemen oturulup yazılmış bir şiir olmadığını, son biçimini alışı, on yıl sürdü ve destanın ikinci basımına Ozan, epeyce ekleme yaptı. Halikarnas Balıkçısı’na bir seslenişinde, şöyle demekten kendini alamamıştı: ‘Usta, Ağlasun Ayşafağı’nı yazmadan; seni baştan sona okumuş olsaydım, o şiir daha başka olurdu…’ der. (11)
“Yaz gecelerinde bir eski zaman heykelinin direnen yalnızlığıyla dikilip o insan topraklarda dokundum zamanın soğuk etine. Seslenen kim? Gelen ne? Kan mı gelincik mi ateş mi gül mü? Nedir ayrılık. Nedir bu som kayalardan geçen bu gölge? Gölgeler… Gölgeler… Ve tuz dağı gözyaşı. Ağlasun ayşafağı… Ağlasun ayşafağı…”
Hasan Hüseyin’in yüzlerce şiirinde soluk alan sevgili eşi Azime Korkmazgil’den “Bir Oğlum Olacak Adı Temmuz” şiirinde adı geçen Temmuz (6 Ağustos 1965) isimli bir oğlu olur. 1983’te beyin kanaması geçirdikten sonra bir yıl bitkisel hayatta yaşar. 26 Şubat 1984’te evinde yaşama gözlerini yumar.
Hasan Hüseyin Korkmazgil’in, ölümünden sonra Azime Korkmazgil’in yayına hazırladığı 1983-1984 dönemine değin Gazi Eğitim Enstitüsü’nün tozlu arşivindeki öğrenci dosyasında “kanıt” belgeler olarak tutulan, “ülkemizin bir dönemin serüvenidir” denilen (949-950 tarihli) “Yitik Şiirler”in eklendiği Tohumlar Tuz İçinde (1988) , Kandan Kına Yakılmaz (1989) adlı yapıtla birlikte 15 şiir kitabı yayımlanmıştır.
Azime Korkmazgil’in “güldüren, güldürürken düşündüren, pespayelik, çarpıklık, cehalet, görgüsüzlük, mantıksızlık, alaycılıkla yerden yere vuran, karşı duran öyküler yazıyordu. Kimi zaman evde bunları yüksek sesle okuyordu. Çocuklarla birlikte çok gülerdik.” dediği gülmece öyküleri, gezi notları ve çocuk öyküleri kitaplaştırılır.
Hasan Hüseyin Korkmazgil’in 1970’e kadar olan şiir atılımlarının yorumunu yapan Asım Bezirci’nin On Şair On Şiir (1971) kitabı(12), Mehmet Aydın’ın Hüseyin Korkmazgil (1988) adıyla bir inceleme kitabı yayımlanır.
Hasan Hüseyin’in bestelenen bazı şiirleri: Amenna, Acılara Tutunmak, Güzel Günler, Halay Havası, Haramiler, Kadınlar, Şiddet ve Ortadoğu (Ahmet Kaya); Kerbelâ Uzak Değil, Haziranda Ölmek Zor ve Berivan (Grup Yorum) ve Temmuz (Grup Baran).
Hasan Hüseyin’in şiirleri “Karagün Dostu”nda olduğu gibi halkı uyandırmaya çalışan “gürül gürül bir kalk borusu”dur.
Usta şairimizin iyi ki bu dünyadan geçti yolu. Işıklarda uyusun!
Manisa, 27.12.2022
Kaynaklar
(1) Bezirci, Asım, On Şair On Şiir, May Yay. Genel Kültür Kitapları: 7 edebiyat dizisi, İstanbul, İlk Yayımı: Şubat 1971, S. 139-155.
(2) Hasan Hüseyin, “Yaşam Öyküsü” Türkiye Yazıları, Sayı: 14, Mayıs 1978.
(3) Hasan Hüseyin, Kavel, Bilgi Yayınevi, Ekim 1963.
(4) ) Özdemir, Hakan, “Hasan Hüseyin Korkmazgil’in Şiirine Dil Kullanımları Açısından Bir Bakış”, Turkish Studies – International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/1 Winter 2012, p.1727-1735, TURKEY.
(5) Hasan Hüseyin, Kızılırmak- Bütün Şiirleri, Bilgi Yayınevi, Ankara 1975.
(6) Köklügiller Ahmet Nasıl Yazıyorlar?, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2010.
(7) Filiz, Hayrettin, https://www.egetelgraf.com/kose_yazıları/Hasan-Huseyin-Korkmazgil-Dosyası-6-cağlayan-İki-Nehir-Balaban-Hasan-Hüseyin-Dostlugu-1/ 13 Ocak 2020.
(8) Hasan Hüseyin, Acılara Tutunmak, Bilgi Yayınevi, İstanbul:1981.
(9) Hasan Hüseyin, Filizkıran Fırtınası, Bilgi Yayınevi, Birinci Baskı, Haziran 1981.
(10) Bilsen Başaran, Söz Sözde Yaşar, Can Yay. Ankara, 2021.
(11) Yavuz, Yusuf, “Destansı Bir Aşk Öyküsü: Ağlasun Ayşafağı” https://gazeteciyazaryusufyavuzblog.wordpress.com 3 Haziran 2019.
(12) Hasan Hüseyin Tohumlar Tuz İçinde, Hazırlayan Azime Karabulut, 3. Basım: 2020.
(Bu yazı, 17 Nisan 2023’de İzmir, Bornova Uğur Mumcu Kültür Merkezi’nde: “Bilincin ve Direncin Gür Sesi Hasan Hüseyin Korkmazgil” etkinliğinde konuşma metni olarak sunulmuştur. ŞEHİR Kültür, Edebiyat ve Sanat Dergisi Mart-Nisan 2023, Sayı:159’da yayımlanmıştır.)