Kuru ağaçlar çiçek açar önce, son köprü de havaya uçar
Arı kuşlarının geldiği günlere karışır seslerin tozlaşması
Portakallar çiçekte ama arkasına saklanacak yüzümüz yok
Ulu rüzgârlar gideli yıllar oldu, büyümeden yaşlanıyor çınar
Alev esince yankılarını severim, yağ eskir elinin izlerini
Nereden bulup getirir yapayalnız kuşlar, bahar dalından kopmuşlar
Çam örtüleri mazide kaldı, acının yıllar süren yolculuğu insanda
Akşam ışıklarını dağlara serperek çıplak elleri, ah, çocuklar kovalardı yelleri
Beni aradığın şehirde yokum, oturduğun kahvelere hiç gitmedim
Adresim sende yok mektup yazamazsın, bir resmim yok bakamazsın
Beni gördüğün rüyaların uykusu senin değil, ne bu gece ormanı serin
Unutamadığın için çıktığın yolculuk bilmem hangi limanda biter
Unuttuğun için yas tuttuğun akşamlar hep çıkmaza işaret
Bilmediğine hiç inanmadım beni nerede bulacağını, incirden neler esti
Karnından eski yazılar çıkardın, ay okumaz güneş batmaz
Ağzında çiğneyip durdun taşları bir nehir olsun yatağın
Avcundan kanına karışır yaranın teri, kar pembeleri başlar
Bıçağın ağzında yürüyor dudağın, bilirsin dönüşü olmaz şarkıların
Amber camı kırılır, soğuk uçlarını mevsimler geçse de kış örtülerinin
Nerelerde buluşup bir rastlantıyla geliriz, ay çıkmaz güneş inmez tepeden
Elimi yağmura sar, yüzümü al eski aynalardan, dalın yaprağın düş
Bir kaldırım köşesinde üstü başı toz yalnız açan çiçekler